Sürâka Bin Mâlik, akıllı, zeki ve şâirâne meşrepte idi. Mekke'de Kudeyd mahallesinde oturmuştu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hicretinde müşrikler tarafından vadedilen yüz deveye sahip olma arzusuna kapılmıştı. Fakat onun İslâm'a girmesine de bu hadise vesile olacaktı. Şöyle ki:

Kudeyd'de kabilesi toplantı halinde iken Kureyş'ten biri geldi. "Ey Sürâka! az önce üç kişilik bir yolcu kafilesi gördüm. Muhammed ve arkadaşı olduğunu zannederim." dedi. Sürâka: "Hayır o senin gördüğün kimseler falan kişilerdir. Biraz önce geçmişlerdi. Onları biz de gördük." diyerek geçiştirdi. Kimsenin haberdar olmasını istemedi. Önemli bir şey yokmuş gibi davrandı. Evine geldi, hizmetçisine, atını ve silâhını alıp vadinin arkasında kendisini beklemesini söyledi.

Müşriklerin âdetlerinden olan fal oklarını üç defa çekti. Her çekişinde boş çıkmıştı. Fakat Sürâka'nın gözünü dünya hırsı bürümüştü. Yüz deveyi elde etmek için mutlaka bu işe teşebbüs edecekti.

SENİ BUGÜN BENDEN KİM KORUYACAK?

Oklarını aldı ve atına binerek çöllere düştü. Atı bir kaç kez tökezleyerek onu düşürmüştü. Fakat o bütün hırsıyla yola revan oldu. Nihayet izlerini takip ede ede yaklaşmıştı. Allah Resûlünü ve arkadaşı Hz. Ebû Bekir (r.a.)'ı uzaktan gördü. Yüz deveye sahip olma ümidleri içerisinde: "Ya Muhammed! Seni bugün benden kim koruyacak?" diye sataşmaya başladı. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimiz son derece sâkin bir şekilde: "Beni Cebbâr ve Kahhar olan Allah korur." diye cevap verdi.

Sürâka Bin Mâlik yaklaştığını zannetmişti. Bir de ne görsün atının ön ayakları kumlara gömüldü. Yırtındı, parçalandı atını çıkardı. İki adım atmadan atı yine kumlara gömüldü. Üçüncüde de aynı duruma düşünce çaresiz teslim oldu ve yardım istedi. "Ya Muhammed! Bildim ki bu senin işindir. Duâ et de kurtulayım. Azığım,eşyam ve silâhım sizin olsun. Söz veriyorum, arkamdan gelenleri sizi takip etmekten vazgeçireceğim." diye yalvarmaya başladı.

Rahmet Peygamberi Eendimiz ona duâ etti ve Sürâka'nın atı kurtuldu. Sonra ona: Bizim azığa ve eşyana ihtiyacımız yok. Sadece sen peşimizi takip edenleri vazgeçir." buyurdu. Bir de emannâme istedi. Sevgili Peygamberimizin emriyle Hz. Ebû Bekir (r.a.) yazıp verdi. Ayrılırken Resûl-i Ekrem (s.a.): "Sürâka! Kisrâ'nın bileziklerini taktığın zaman kim bilir nasıl keyiflenirsin?" buyurdu. Hayret içerisinde kalan Sürâka: "Hürmüz'ün oğlu Kisrâ'nın mı?" diye sordu. "Evet!.." cevabını aldı. Fakat hayreti teskin olmadı.

Sürâka Bin Mâlik gerisin geri döndü. Gelenlere de: "Dönünüz. Ben buraları aradım. Kimseyi göremedim. Başka taraflara bakalım" diyerek onları da döndürdü.

KALBİ İYİLİĞE YÖNELDİ

Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizi öldürerek büyük mükâfata ermeyi uman Sürâka şimdi mûnis, uysal biri olmuştu. Kükreyen aslan gibi yola koyulan Sürâka'nın kalbi iyiliğe yönelmişti. Allah'ın Resûlünü kolluyordu.

İşte Sürâka Bin Mâlik ve onun gibi nice örnekler... Allah'a tam teslim olana kimse zarar veremezdi. İnsan bu kapıya tam bir tutunabilseydi akıllara durgunluk verecek hâdiseleri gözleriyle görebilecekti. Ne mutlu O'na gerçek inanana... Ne seâdet O'na ihlâsla kul olana...

Mekke'ye dönen Sürâka'yı Ebû Cehil karşılamıştı. Ona sitem etmişti. Sürâka da: "Ey Ebû Cehil! Eğer atımın ayaklarının kuma nasıl gömüldüğünü görseydin, hiç şüphe etmeden Muhammed'in bir peygamber olduğunu ve ona kimsenin karşı koyamayacağını kabul ederdin. Senin yapacağın, Kureyşlileri ona saldırmaya teşvik değil, bilâkis buna mâni olmandır. Ben inanıyorum ki onun davet ettiği İslâmiyet bir gün her tarafa yayılacaktır. Herkes ona karşı gelmeyi değil, onunla sulh içerisinde yaşamayı isteyecektir." diye şâirâne bir cevap verdi.

KİSRA'NIN BİLEZİKLERİ

Günler geçti. 630 m. senesinde Mekke'nin fethinde aldığı emannâme ile Sevgili Peygamberimizin huzuruna giren Sürâka Bin Mâlik İslâm'la şereflendi. Efendimiz yine ona: "Ey Sürâka! Kisrâ'nın bileziklerini kollarında görür gibi oluyorum." buyurdu. Aradan seneler geçti. Hz. Ömer (r.a.) zamanında Kisra'nın ülkesi fethedildi Alınan ganimetler Medine'ye getirildi. Hz. Ömer (r.a.) Kisrâ'nın bileziklerini Sürâka İbni Mâlik (r.a.)'e verdi. Sürâka ağlayarak bileğine taktı. Allah'ın sevgilisine yaptıkları aklına geldi. Hz. Ömer (r.a.) de:

"Kisra'nın bileziklerini müdlic oğullarından Sürâka'nın kollarına geçiren Allah'a hamdolsun." dedi.

İman, olmaz gibi görüneni olur hale getirir. Yeter ki; Allah'a ve Resûlüne inanıp tam teslim olmalı. Hz. Osman (r.a.) zamanında vefat eden Sürâka (r.a.) bu mucize-i Nebevî'nin gerçekleştiğini böylece gözleriyle gördü. Allah'a şükretti. Cenâb-ı Hak'tan şefaatlerini niyaz ederiz.