Ramazan ayının insan hayatına kattığı birçok güzellik vardır. Bedene sıhhat olan oruç bunlardan sadece bir tanesidir. Teravih namazı ise bu ayın diğer bir güzel yönüdür. Daha nice güzelliklerle dolu olan ve Kur’an ifadesi ile bin aydan daha hayırlı olan bu bereket, rahmet ve mağfiret ayına bizleri yetiştirdiği için Allah’a sonsuz şükürler olsun.
Teravih: sözlükte “rahatlamak, dinlendirmek” anlamlarına gelen tervîhâ kelimesinin çoğuludur. Dini bir kavram olarak ise; Ramazan ayında yatsı namazından sonra kılınan nafile namaza verilen isimdir. (Dini Kavramlar Sözlüğü, 651). Hadislerde “Kıyâmü Şehri Ramazan” (Ramazan ayının namazı) veya “ihyaü leyali ramazan” (Ramazan gecelerinin ihyası) diye zikredilen bu namaza dört rekatta bir dinlenme amacıyla biraz oturulduğundan (terviha) teravih denmiştir (İslam Ansiklopedisi,40/482,483).
Teravih namazı eskiden beri İslam toplumlarına hep sevinç ve neşe vesilesi olmuş, yirmi rekat olup, erkek ve kadınlar için sünnet-i müekkede’dir. (Diyanet İlmi- hali, 1/311). Hz Peygamber (S.A.V), “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan namazını (Teravih namazını) kılarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari, salatü’t-teravih, 1, Müslim, salatü’l-müsafirin,174) buyurmuştur. Nafile namazların münferit olarak kılınması daha faziletli olduğu halde teravih namazının cemaatle kılınması sünnettir. Ve sünnet olmasına rağmen asırlardır toplumumuzda rağbet görmüş ve kılına gelmiştir. Bu güzel bir şey. Ancak ne yazık ki aynı hassasiyet farz namazlara gösterilmemiştir. Bu da İslam’ı doğru anlamadığımızdandır. Eğer doğru anlasaydık farzlara karşı hassasiyetimiz ve duyarlılığımız daha farklı olurdu. Her sene olduğu gibi bu sene de mutlaka Teravih namazı (özellikle rekat sayısı) tartışmaları olacaktır oysa ki İsteyen istediği gibi (cemaatle veya evinde bireysel olarak) ve sayıda (20, 12 veya 8 rekat olarak) kılabilir.
Ancak asırlardır sürdürüle gelmiş ve topluma yerleşmiş şekli Hz. Ömer (R.A) zamanında uygulamaya konulmuştur. Bir Ramazan gecesi Hz. Ömer mescide çıktığında halkın dağınık bir şekilde teravih namazı kıldığını görmüş ve dağınık bir şekilde kılmak yerine insanların bir imamın arkasında toplayıp teravih namazının cemaatle daha derli toplu ve düzenli bir şekilde kılınmasının daha uygun olacağını düşünmüş ve ertesi gün Übey bin Ka’b’ı teravih imamı olarak tayin etmiştir. Bunu da Hz. Ömer (R.A) kendi kafasından değil Hz. Peygamber (S.A.V)’in birkaç kere yapıp daha sonra farz kılınması halinde Müslümanların yapamaması korkusuyla terk etiği sünnetini İhya etmiştir. (Buhari, ‘’salatü’t-teravih,2”, Müslim, salatü’l-müsafirin”, 178). Bunu yaparken de ne o zaman yaşayan fakih sahabelerden ne tabiin ve tebe-i tabiinden ne de daha sonraki dönemlerdeki alimlerden hiç kimse itiraz etmemiş adeta ümmetin İcma-i halini alarak günümüze kadar uygulayagelmiştir. Bu konuda daha başka söze hacet olmasa gerek. Ancak şuna da değinmeden geçemeyeceğim. Bizim kıldığımız teravih namazı ne Hz. Peygamber (S.A.V)’in sahabilerle beraber kıldığı teravihe ne de Hz. Ömer’in (R.A) uygulamaya koyup birkaç dönem devam ettiği teravih namazına kılınış itibari ile pek benzemez olmuş. Biz bunu adeta bir egzersiz haline getirmişiz. Öyle ki adeta hızlı namaz kıldırma yarışı başlamış ve toplum en hızlı namaz kıldıran imamı arayıp tercih eder olmuştur. Oysa bu namazın ruhuna ve kılınış amacına terstir. Madem bu namazı Allah rızası için kılıyoruz o halde Allah’ın istediği usul ve esaslara uygun bir şekilde kılmalıyız ne cemaati bıktıracak şekilde ağır ve yavaş ne de jet hızıyla kılmalıyız. Hatta hatimle teravih için tahsis edilen camiler artırılmalı toplum bunlara yönlendirilmeli ve alıştırılmalıdır ki kıldığımız teravihlerden hem zevk alalım hem de Rabbimizin rızasını kazanalım inşallah.
Çocuklara gelince Ramazan ayı çocuklar için de çok önemlidir. Büyüyüp Yetişkin olduğunu ispatlamak için her çocuk Oruç tutmaya ve Teravih namazı kılmaya Can atar Hatta ilk defa namaz kılmaya Bu mübarek ayda başlayan çok çocuk vardır. Gürültü ediyor diye Onlara kızarak, camiden kovarak onların Cami ve namaza olan sevgi ve heveslerini kırmamalıyız. Çünkü bu çocuklara kızıp camilerden kovarsak gidecekleri çok yer vardır ve onları kaybederiz. Nitekim kaybetmeye başladık bile. Ne edip edersek bu çocuklara camiyi, hocayı, namazı ve cemaati sevdirmeliyiz. Çocuk ağlama sesi duyunca çocuk çok ağlamasın diye namazı kısa kesen, yine secdede çocuk omuzuna çıktı diye secdesini bir hayli uzatan peygamberin ümmetiyiz, kuşu öldü diye çocuğa başsağlığı dileğinde bulunan peygamberin ümmetiyiz, biz nasıl olur da ümmetin geleceği olan bu çocuklara karşı duyarsız olabiliriz. Nasıl onları kaybetme pahasına kızıp camilerden kovabiliriz. Eğer bunu yaparsak bu çocukları internet bataklıklarına, madde bağımlılıklarına atmış olmaz mıyız? Onları bozuk zihniyetlere kötü ideolojilere yem yapmış olmaz mıyız? Ve bütün bunların hesabını nasıl Allah’a veririz? Yalvarıyorum size ey Ümmet ve yine yalvarıyorum ey millet! Kaybetmeden önce neslimize, geleceğimize sahip çıkalım. Çünkü ateş bacayı sarmış yangın var nesil elden gidiyor.
İki yıl pandemiden sonra tekrar bizi coşkulu ve neşeli teravihlere kavuşturan Allah’a şükürler olsun. Rabbim bu akşam başlayacağımız teravihleri bizim ve çocuklarımız için dönüm noktası kılsın, rızasını ve cennetini kazanmaya vesile eylesin, bundan sonra daha hızlı kıldıranı değil Allah’ın istediği ve Peygamber (S.A.V)’in sünnetine uygun teravih kıldıranı aramaya başlangıç eylesin. Rabbim Ramazanın ve teravihin feyiz ve lezetinden heppimizi hissedar eylesin. Bu Ramazanı bize cenneti kazandıran, kılacağımız teravihleri de Hz. Peygamber (S.A.V)’e komşu olmaya vesile eylemesi dua ve temennisiyle bütün İslam ümmetine hayırlı Ramazanlar dilerim.