Hafta sonu  Çanakkale Savaşının 107. yıl dönümüydü. Daha doğrusu Çanakkale Zaferi demek gerekir.  Çanakkale savaşı tüm dünyaya çok şey öğretti. Bir milletin kağıt üstünde kaderinin çizilemeyeceği, istikbaline karar verilemeyeceği gerçeğini tüm dünyaya maalesef ki en kanlı şekilde öğreten bir savaş olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu birinci dünya savaşı başladığında balkanlarda ve Afrika’da çok toprak kaybetmişti. Kaybettiği toprakları geri alma ve müttefiki Almanya’nın isteğiyle savaşa katılan Osmanlı ne yazık ki hezimete uğrayan devletlerden oldu. Dönemin emperyalist ülkeleri hasta ve bitkin adam diye gördükleri Osmanlı’ya son darbe vurarak tarih sahnesinden kaldırmak istiyorlardı.  Fransızlar, İngilizler, Kanadalılar, Afrika’dan getirilmiş gariban siyahiler, Hintliler  hatta Anadolu’yu rüyasında bile görmemiş İngilizlerin sömürgesi Avusturalya ve Yeni Zelandalılar bile Akdeniz’i aşıp Ege denizinden Çanakkale açıklarına ulaşmışlardı.  Osmanlı İmparatorluğunun son toprağını ve başkenti alıp  bir devri sonlandırmaktı amaçları.  Bir diğer amaçları ise Rusya’ya yardım götürerek  Almanları orda durdurmak ve nihayetinde Kafkaslardan da Osmanlıyı sıkıştırıp artık varlığına son vermekti. Ancak hesaba katmadıkları bir şey vardı. Özellikle son yıllarda İngilizlerin, Fransızların ve İtalyanların işgaline uğramış İslam topraklarının vatansız kalmış olan Müslüman halkı kendini İmparatorluğun son toprak parçasına atmıştı.  Avrupa ve Balkanlarda da son yüzyılda neredeyse tüm toprağını kaybetmiş Osmanlı İmparatorluğunun orada yaşayan Müslüman halkları da bin bir zorlukla  kendilerini  ana vatana  atmışlardı. Osmanlı’nın  son  toprak parçasını canı pahasına muhafaza edip artık  ilelebet kalabilecekleri  bir yurda dönüştürmek istiyorlardı. Anadolu’nun henüz 15 yaşında üniforma içinde kaybolmuş kınalı kuzuları, Nene Hatunları ve nihayetinde tüm ahali seferber olmuştu  Dünya harbi ve nihayetinde Çanakkale savaşı için.  Elde kalan topraklar  Anadolu toprağı ile elde kalan bir avuç Trakya toprağıydı. Çanakkale’de çok çetin deniz ve kara savaşları yaşandı. Gelibolu yarım adası kan gölüne dönüşmüştü.  Her iki taraftan tam 500 bin insan hayatını kaybetti. Adeta insan cesetleriyle setler kuruluyordu.  57. Alay tümüyle şehit olmuştu. Osmanlı Askeri  son namazını teyemmüm alarak eda etti. Vakit artık şahadet vaktiydi. Vakit zafer vaktiydi. Seyit onbaşılar gibi kahramanlar tüm arkadaşları şehit düştüğü için vatan savunmanın tüm sorumluluklarını omuzlarına aldılar. Örneğin Seyit onbaşı 215 kiloluk mermiyi tek başına topun ağzına sürdü. Ve son bir hamleyle topu ateşledi.  İngiliz gemisi batmıştı. Çanakkale’de çok mahzun hikayelerde oluştu. Örneğin  Basmıyor diyen askere, tüfek sağlam oğlum senin parmağın kopmuş denilen yerdir.Canakkale!. Mustafa Kemal’in taarruz emrini verirken Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum dediği yerdir Çanakkale!. Nusret mayın döşeme gemisinin son gece yaptığı kahramanlıklarla Çanakkale boğazının batık gemiler mezarlığına dönüşmesine sebep olmuştu.  Osmanlı artık zafere daha yakındı.

 Ama o yıl İstanbul’da Galatasaray lisesi, Diyarbakır’da Diyarbakır Lisesi ( Günümüzde Ziya Gökalp Lisesi) Erzurum, Sivas, Konya ve İzmir’de bir lise o yıl mezun mezun veremediler.  Çanakkale  Nihayet düşmana geçit verilmedi. Arabistan’dan Şama, Trablusgarp’tan Musul’a , Diyarbakır’dan Balkan Ülkelerine, Trabzon’dan Adana’ya,  Van’da Antalya’ya bir çok insan şehadet şerbetini içti Vatanını korumak için.  Osmanlı İmparatorluğunun son parçası Anadolu bu çetin savaşlar neticesinde müdafaa edilmiş. Namahrem elinin değmesine müsaade edilmemiştir. Bu gün Çanakkale geçilmez denilmişse bu zaferde  Diyarbakırlı Hasan  dayının payı da var. Erzurumlu Nine Hatun’un payı da var. Bu vatanı hep beraber korumuşuz. Hep beraber yurt edinmiş ve yaşamaya karar vermişiz.

Çanakkale zaferi ve şehitler haftası vesilesiyle Diyarbakır büyük Şehir  Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler daire başkanlığı Daire başkanı  Ali ÇELİK beyin sorumluluğunda düzenlenmiş olan ‘Çanakkale Destanı ‘ adlı tiyatral  oyuna  katıldık. İzmir’den gelen bu güzel tiyatro grubumuzun ortaya koyduğu oyun ve müzikler hakikaten de insanı o yıllara götürüyordu. Cephede okunan asker mektubunun bir cümle Kürtçe, bir cümle Türkçe okunması bu ülkenin hakikatlerini gösteriyordu. Bu vesileyle Ali Çelik başkanımızı ve ekibini tebrik ediyorum.

Cuma günü ise Çanakkale zaferinin  107. yıl dönümünde  Cumhuriyetin ilanının  100. Yılına bir yıl kala zafer taçlandırılmış oldu.  1915 Çanakkale Köprüsünün açılışıyla tüm dünya bu şaheseri hayranlıkla izledi. Sembollerin köprüsü olan bu köprüyü  Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan büyük bir kalabalığın katılımıyla açmış oldu. Bizde bu büyük  eseri ülkemize kazandırdıkları için Sayın Cumhurbaşkanını tebrik ve hükümet yetkililerini tebrik ediyoruz.

Mehmet Akif Ersoy’un  ‘’Rabbim bir daha bu ülkeye İstiklal marşı yazdırmasın’’ sözünü hatırlatarak Rabbim bir daha bu ülkeye Çanakkale savaşlarını yaşatmasın diyoruz.

                                                                                    Selam ve Dua ile