Yüce dinimiz İslam aileye büyük önem vermiştir. Çünkü aile tüm toplumsal yapının ilk tuğlası ve genel toplumsal hayata adım atmanın ilk noktasıdır. Nesiller burada olgunluk kazanır. Bunun için aile yuvası adalet, sevgi ve barış temelleri üzerine kurulmadığı taktirde toplumun hiçbir kesiminde adaletten, sevgi, huzur ve barıştan söz edilmesi mümkün değildir.

Bir toplulukta aile ne kadar sağlam temellere dayanıyorsa, o aileden meydana gelen toplum da, o nispette sağlam bir yapıya sahip olur.

Ailenin en temel iki unsuru kadın ve erkektir. Erkek ve kadın yalnızlığın giderilmesi, beraberliğin sağlanması, dünya hayatının mutlu bir şekilde geçirilmesi ve daha birçok hikmetler gereği birbirini tamamlayan iki ana unsur olarak yaratılmıştır.

Her varlığı erkek ve dişi olarak yaratan rabbimiz, insanları da erkek ve kadın olarak yaratmış ve birbirlerine karşı sevgi ve merhamet lütfetmiştir.

Yüce Allah bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp ta aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için nice ibretler vardır.” (Rum: 21)

Yüce Allah insanlar için kendi cinslerinden eşler yaratmış ve ruhlarına bu sevgi ve duyguları bırakmıştır. Öyle ki birbirinin yanında kalp ve bedenlerinde rahatlık, huzur, sevgi ve istikrar hissederler. En önemlisi, Allah erkek ve kadına eşit bir şekilde bu duyguları ihsan etmiştir. Fakat insanlar, bütün bu duygularda Yüce Allah’ın kudret elinin bulunduğunu çok az hatırlarlar.            

Aile huzuru ve saadetinin korunması, her iki tarafın, kadın ve erkeğin İslam’ın belirlediği hak ve görevlere itaat etmelerine bağlıdır.  Bu görevlerin ve aile yuvasını korumanın en önemli ilkelerinden birisi, öncelikle Yüce Allah’ın: “Mümin erkek ve kadınlara söyle. Gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar.” (Nur: 30-31) emrine uymakla mümkündür. Bu, hem aile hem de toplum hayatının huzuru, güveni ve geleceği için temel şarttır. Sonra eşler, birbirlerine karşı görevlerini yerine getirmeye çalışmalı, sorumlulukları Allah ve Rasulü’nün (s.a.v) bildirdiği gibi paylaşmalıdır. Kadın ve erkek birbirlerinin haklarına saygılı olmalı ve bu hakları titizlikle korumalıdırlar. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle eşlerin birbirlerini korumada adeta örtü olmaları demektir. “Onlar sizin için birer elbise, sizde onlar için birer elbisesiniz” (Bakara: 187) buyurarak kadın ve erkeğin birbirlerini korumaları gerektiğini hatırlatmaktadır.

Aile reisi olan erkek Allah’ın emri gereği hanımıyla iyi geçinmelidir. Kur’a-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:  “Kadınlarınızla iyi geçinin.” (Nisa: 19). “Annelerin yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir.” (Bakara: 233) Resulüllah da (s.a.v) bu konuda şöyle buyuruyor: “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun! Çünkü siz onları Allah’ın birer emaneti olarak edindiniz, onların namuslarını Allah’ın sözüyle kendinize helal kıldınız. Onların sizin üzerinizde örfe uygun rızkı ve elbisesi gerekmektedir.” (Müslim). Başka bir hadisinde ise Resulüllah (s.a.v şöyle buyuruyor: “Dikkat edin sizin kadınlarınız üzerinde haklarınız olduğu gibi, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlarınız üzerindeki haklarınız; yatağınızı başkaları tarafından çiğnetmemeleri (iffetlerini korumaları) ve istemediğiniz kişileri evlerinize almamalarıdır. Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, giyecek ve yiyeceklerinde onlara iyi davranmanızdır.” (Tirmizi: Rada’ 349-1163)

Erkek hem hanımı, hem de çocukları için helal nafaka temin etmeli, onları aç ve açıkta bırakmamalıdır. Ev işleri hususunda hanımıyla istişarede bulunmalı, ona yardımcı olmalı ve karısının bir takım eksikliklerine karşı göz yummalı, hanımından gelecek sıkıntılara da sabretmelidir. Bir ayeti kerimede şöyle buyrulmaktadır: “Ey iman edenler!..... Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız, olabilir ki hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, sizin için çok hayır takdir etmiştir.” (Nisa: 19) Resulüllah’da (s.a.v) bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor: “Mü’minler arasında imanca en kamil olanı, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır.” (Tirmizi: Rada’ 348-1162)

Sahih rivayetlere göre; Resulüllah (s.a.v) hanımlarıyla şakalaşır, bazen onlarla yarıştığı da olurdu. Ev işlerinde de onlara yardımcı oluyordu. Hz. Ömer de (r.a) bu konuda şöyle demiştir: “Kişiye yakışan, çocukları arasında bir çocuk gibi olmalı, toplum içinde de vakarlı bir adam tavrını takınmalıdır.”

İşte bu sıraladığımız hususlar İslam dininin karı-kocaya vacip kıldığı hakların en önemlileridir. Karı – kocadan her biri bunları uygulasa; o taktirde ayrılık yerine uyum sağlanır, tiksinme yerine karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbet hakim olur. Böylece aile mutluluk, anlayış ve istikrar hususunda en mutlu ve en huzurlu bir aile olur.

Ya kocanın kötü ahlakından, ya da kadının fena huyundan dolayı aralarında geçimin mümkün olmadığı durumlarda; kocaya gereken, boşamaya başvurmadan bir takım ihtiyatlı tedbirler almalı, geçinme yollarını araştırmalıdır.

Yüce dinimiz İslam, aile huzurunu doğrudan etkileyen çocuk terbiyesine de çok önem vermiştir. Çocuk terbiyesi o kadar çok önemlidir ki, sadece bir aileyi değil, topyekun bir milleti ilgilendirir. Anne ile babalar da  çocuklarını İslami terbiye ile yetiştirip onları, Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle; cehennem ateşinin yakıtı olmaktan korumalıdırlar. Çocuklarına iyi davranmalı, onları sevmeli, terbiyelerini güzel yapmalı, onlara Kur’an-ı Kerim’i mutlaka öğretmelidir. Onları kötülüklere bulaşmaktan, zararlı alışkanlıklardan, zararlı yayın ve oyunlardan, kötü arkadaş çevresinden, kumar ve şans oyunlarından korumalıdır. Kendi aile huzurunu ve çocuklarının saadetini isteyen anne ve babalar, bu görevlerini en iyi şekilde yerine getirmelidirler.

Sonuç olarak bilinmelidir ki prensipleri Kur’an ve Sünnet’te belirlenen İslam ahlakı yaşandıktan sonra, aile hayatında mutluluğu elde etmemek için hiçbir sebep yoktur.