Beşir Bin Sa'd, Medine'li müslümanlardandır. Hazrec kabilesinin Beni Hâris koluna mensuptur. Künyesi Ebû Numan'dır. Kızkardeşi Abdullah Bin Revâha (r.a) ile evlidir. İkinci Akabe'ye iştirak ederek İslâm'la şereflenmiştir. Ashâb-ı Bedir'dendir.

O, Bedir Uhud ve Hendek başta olmak üzere Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizle birlikte bütün savaşlara katıldı. Küçük çaptaki birliklere de kumandan olarak vazifelendirildi. Sevgili Peygamberimiz onu, hicretin yedinci yılı şaban ayında otuz kişilik bir birliğin başına komutan tayin etti. Medine'ye iki günlük mesâfede bulunan Fedek yakınlarında oturan Mürreoğulları'nın üzerine gönderdi. Bu kabile o sırada kışlık vadilerine çekilmişti. Onların koyun ve deve sürülerini ele geçiren bu askeri birlik, hayvanları sürüp Medine'ye götürmeye karar verdi. Mürreoğulları durumdan haberdar oldu ve hayvanlarını kurtarmak için savaş kararı aldı. Müslümanlarla çetin bir çarpışmaya girdiler. Bu küçük İslâm birliğinden çoğu şehit düştü. Sağ kalanlar geri çekilmeye başladı. Beşir (r.a) da ağır şekilde yaralandı. Bayıldığı için öldü sanıldı. Savaş bitip taraflar dağılınca Beşir (r.a) kendine geldi. Gece olmuştu. Bulunduğu yere yakın bir köy vardı. Oraya kadar zorlanarak gitti ve bir aileye sığındı. Yaraları iyileşinceye kadar orada kaldı. Sonra Medine'ye döndü.

Beşir (r.a) aynı yıl Şevval ayında tekrar sefere gönderildi. Uyeyne Bin Hısn ile iş birliği yapan Gatafanoğullarının Medine'ye saldıracağı haberi Efendimize gelmişti. Bunun üzerine Efendimiz 300 kişilik bir kuvvet hazırladı. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer (r.anhüm)'ün tavsiyeleri üzerine yine Beşir Bin Sa'd (r.a)'ı bu birliğe komutan tayin etti. Sancağı ona verdi. Sancağı alan Beşir (r.a) üçyüz kişiyle beraber Cinâb ve Yümn tarafına doğru yola çıktı. Müslümanların geldiğini haber alan Gatafanlılar korkularından savaşmayı göze alamayıp kaçtılar. Bir rivayete göre de savaşa tutuştuktan sora bozguna uğradılar. Müslümanlar bir çok ganimet elde ederek geri döndüler.

O, Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz'in emrini her şeyden önde tutardı. Canı pahasına da olsa onun emrini yerine getirmeye çalışırdı. Bu teslimiyetle büyük bir şevk ve heyecan içerisinde durup dinlenmeden seferden sefere koştu. Hudeybiye antlaşması yapıldıktan sonraki sene İki Cihan Güneşi Efendimiz umre yapmak için yola çıktı. Umretü'l-Kaza diye meşhur olan bu seferinde sevgili Peygamberimiz muhtemel bir savaşı dikkate alarak yanında silah götürdü. Bu silahların muhafazası görevini de Beşir Bin Sa'd (r.a)'a verdi.