Hamd, bizi terbiye eden, imtihan vesilemiz çocukları bahşeden Allah’a mahsustur. Salat ve selam, bizim örnek ve önderimiz olan Rasulüne, pak ehli beytine ve kıyamete kadar yolunu sürdürenlerin üzerine olsun.

İslâm dini, her hak sahibine hakkını tam olarak ihsan eden ilâhî bir dindir. Bu haklar, varlıkların fıtratlarına, kabiliyet, ihtiyaç ve kapasitelerine göre farklılık arz ederek kendi içinde bir denge oluşturur.

Çocuklar; her şeyin gerçek sahibi olan Allah’u Teâlâ’nın insanlara lûtfettiği en güzel, şükrü en meşakkatli nimetlerden biridir. Onların her biri, imtihan için ebeveynlerine verilen ve zamanı geldiğinde geri alınacak olan birer emanettir. Çocuk gibi güzel bir nimetin şükrünün eda edilmesi de en ciddi titizliği isteyen büyük bir sorumluluktur.

Günümüzden yaklaşık 14-15 asır önce gelmiş olan bir dinin, toplumun en çok himâyeye muhtaç olan kesimlerinden biri olan çocuklara vermiş olduğu haklar, bugün çağdaş medeniyet seviyemizin (!) bile hâlâ ulaşamadığı bir noktadadır. Ebeveynler, çocuklarına Allah’u Teâlâ’nın verdiği bir emanet nazarıyla bakmalıdırlar. Ailevî sorumlulukları yerine getirmek anne-babanın kıyamet günü Allah’ın huzurunda sorguya çekileceği bir emanettir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyunuz.” (Tahrim Suresi/6)  Buyurun, güzel dinimizin Kur’an ve Sünnet ışığında, anne ve babaların gözbebeği olan çocuklara verdiği haklar ve sorumluluklardan öne çıkanları birlikte gözden geçirelim ve ebedi olarak Cennette çocuklarımızla beraber olmak için bu imanî sorumluluğu gereği gibi hayatımıza uygulamaya/geçirmeye çalışalım…

Yaşama Hakkı: İslâmiyet, her şeyden önce çocuğun hayatının korunması üzerinde durur ve çocukların öldürülmesini yasaklar. Kur’ân’da, “Çocuklarını cehâletle, düşüncesizlikle öldürenler, mutlaka hüsrandadırlar.”(el-En’am,140) buyrulmuştur. Yine başka bir âyette, “Evlatlarınızı, fakirlik korkusuyla öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Hakikat, onları öldürmek büyük bir suçtur.” (el-İsra, 31) buyrulmaktadır.

Çocuğun Allah’ın Bir İhsanı Olarak Bil(in)me Hakkı: Kur’ân-ı Kerîm’de bazı âyetlerde, câhiliye müşriklerinin kız çocuğu doğduğu zaman yüzlerinin simsiyah kesilecek kadar çok üzüldükleri belirtilir. Peygamberimiz (s.a.v) ise hiçbir zaman evlatları arasında fark gözetmemiş; doğan her evlâdı için benzer şekilde sevinmiş, evlâdlarını Allâh’ın bir lütfü olarak görmüş, her biri için akika kurbanı kesmiş ve ziyafet vermiş, ashâbını da buna teşvik etmiştir.

Helal Rızık Hakkı: Rûhumuzun ve bedenimizin gelişiminde en temel unsur, helâl lokmadır. Bu nafaka olarak, çocuğun babası üzerindeki en önemli haklarından biridir. Bu sebeple hadîs-i şerîfte: “Haramla beslenen beden(in sahibi) cennete giremez. (Mişkatü’l-Mesabih 2787)” buyurulmuştur.

Süt Emme Hakkı: Süt devresi, çocukların biyolojik ve psikolojik gelişimleri için en önemli safhalardan birisidir. İnsanın, insânî vasıfları alması için en temiz gıda, yine insan sütüdür. Kur’ân-ı Kerim, bunun önemini âyet-i kerime ile vurgulamıştır:

“Emzirmeyi tamamlamak isteyen (baba) için, anneler, çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi, baba tarafına aittir.” (el-Bakara, 233)

Ayrıca, peygamber Efendimiz, dindar ve ahlâklı bir hanımla evlenilmesini tavsiyede bulunmuştur. 

Güzel İsim Hakkı: İslâm, güzel isim konulması hususunda ısrar eder. Peygamber Efendimiz (s.a.s), çocuğun doğumunun yedinci gününe kadar isim verilmesi ister, kendisi de daha ilk gün koymaya gayret ederdi. Bir hadîs-i şerîfinde bunun önemine binâen şöyle buyurmuşlardır: “Çocuğun babası üzerindeki hakları, ismini ve edebini güzel yapmasıdır.” (Suyûtî, el-Câmi’u’s- sağîr, 2, 538) Başka bir hadîs-i şerîfte ise: “Siz, kıyamet gününde kendi isimleriniz ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız, öyle ise isimlerinizi güzel kılın.” (Ebû Dâvud, Edeb, 61) buyurmuşlardır. İsim olarak seçilen kelime; adı olduğu şahsa, psikolojik, sosyolojik ve daha pek çok yönlerden etki etmektedir. Kulağına ezan ve kamet okuyarak çocuğa isim koyulması sünnettir. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyurmuşlardır: “Kimin bir çocuğu olur da, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okursa, o çocuğa ümmüsıbyan hastalığı zarar vermez (cin zarar vermez). (Feyzü’l-Kadir, VI/237)

Sünnet Ettirme: Sünnet ettirmek, mühim sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v), bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: “Dört şey var ki, bunlar peygamberlerin sünnetlerindendir. Sünnet olmak, güzel koku sürmek, misvak kullanmak ve evlenmek.” (Tirmizi) “Sünnet olma” fiili her ne kadar öteki sünnetler arasında sayılıyorsa da âlimlerden pek çoğuna göre vaciptir. Çünkü sünnet olmak dindarlığın şiarıdır. Müslümanın gayrimüslimden ayırt edilmesi buna bağlıdır. Çocuk, akıl bâliğ olmadan önce her yaşta sünnet edilebilir.

Akika Kurbanı Kesme: İmam Muhammed’e göre, akika kurbanı kesmek vacibtir. İmam Şafii’ye göre ise, sünnettir. Diğer imamlara göre, müstehaptır. Kesilecek kurban, erkek için iki koyun, kız çocuk için bir koyun olmalıdır. Hz. Aişe (r.anha)’dan şöyle rivâyet edilmektedir: “Resul-i Ekrem aleyhissalatu vesselam bize erkek çocuklar için iki, kız çocukları için bir koyun (akîka) olarak kurban etmemizi emretti.” (İbn Mâce, hadis no: 3163, Zebâih, no: 1515) 

Oyun Hakkı: Çocuğun gerek bedenî, gerekse aklî ve hatta rûhî gelişimi için oyun çok önemlidir. Eski ve yeni bütün terbiyeciler, bu hususta ittifak ederler. Peygamber Efendimiz (s.a.s), çocukların oyun oynaması ve onlara ıyun oynatılması hususunda tavsiyelerde bulunmuştur. Ayrıca İslâm âlimlerinden İmâm-ı Gazâlî ve diğer terbiyeciler, çocuğa eğlence imkânı tanınmadan devamlı dersle meşgul edilecek olursa, “kalbinin ölüp, zekâsının söneceğini” belirtirler.

Buluğ Yaşından Önce Cezalandırılmama Hakkı: İslâm dini nazarında büluğ çağına kadar çocuk cezâî ehliyete sahip değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususta şöyle buyurmuştur: “Büluğa erinceye kadar çocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, sıhhat buluncaya kadar mecnundan kalem kaldırılmıştır. (İşledikleri suç yazılmaz)” (Ebû Davûd, Hudûd, 17)

İslam âlimleri sekiz yaşına kadar çocukların dövülmemesi hususunda görüş birliğinde bulunmuşlardır. Sekiz yaşından sonra, doğruyu ve yanlışı ayırt edebildikleri “temyiz yaşı” başladığından bu yaştan buluğa kadar devrelerinde çocuklar yaptığı hatalarda önce uyarılmalı, hâlâ devam ederse müeyyide uygulanmalıdır. Bu da onun edeplenmesi içindir.

Güzel Terbiye Edilme Hakkı: Âyet-i kerîmede buyrulur: “Ey îmân edenler! Nefislerinizi ve âilelerinizi, yakıtı taşlar ve insanlar olan ateşten koruyun!” (et-Tahrîm, 6)

Peygamber Efendimiz (s.a.s) de buyurmuştur:

“Bir baba, evlâdına güzel terbiyeden daha güzel bir mîrâs bırakamaz!”

Eşit Muâmele Hakkı: Peygamber Efendimiz çocuklara yapılan farklı muâmeleyi, “zulüm” olarak bildirmiştir.

Bir gün sahabeden Numan bin Beşir (r.a) çocuklarından sadece birisine bağışta bulunmuş, diğer evladını ise bundan mahrum bırakarak, Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in de bu bağışa şâhit olmasını istemişti. Efendimiz ise ona: “Çocuklarının arasını eşit tut! Bunu geri al! Beni şâhit kılma; ben cevre (zulme) şehâdette bulunmam. Bu doğru değil, ben ancak hakka şehâdet ederim.” (Müslim, Hibât, 10, 14, 19) buyurmuştur.

Farz-ı Ayn İlimleri Öğrenme Hakkı: Bir baba, çocuğuna, “zarûrât-ı dîniyye”yi, yani en az îmanını koruyacak ve dînî vecibelerini yerine getirebilecek kadar dînî bilgiyi öğretmelidir. Kendisi öğretemiyorsa, öğretecek ehil ve güvenilir bir hocaya teslim etmelidir. Bu, evladının hem dünya, hem de ahret saâdetini düşünen her babanın en mühim vazifesidir. Âyet-i Kerîmede şöyle buyrulur: “Ehline namazı emret. Kendin de ona sabır ile devam et!” (et-Tâhâ, 132)

Evlendirme Hakkı: Çocuğun babası üzerindeki haklarından biri de buluğ çağına erişince çocuğunu vakit geçirmeden evlendirmesidir. Zira bir hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki: “Gerçekten yazıyı öğretmek, güzel isim takmak ve buluğa erdiği zaman ise evlendirmek çocuğun babası üzerindeki haklarıdır.” (İmam Suyuti; Camiu’s-Sağir)

“Kimin bir çocuğu olursa, ismini ve edebini güzel yapsın. Buluğa erince de onu evlendirsin. Çocuk, buluğa erdiği hâlde evlendirilmez, o da bu yüzden bir günâh işlerse bunun günahı baba üzerinedir.”

Çocukların Anne ve Babalarına Karşı Sorumlulukları

Kısaca zikredilecek olursa ailede çocukların da anne ve babalarına karşı görevleri vardır. Öncelikler çocuklar anne ve babalarına itaat etmeli ve iyilikte bulunmalıdırlar.

“Biz insana, ana-babasına iyilik yapmasını da tavsiye ettik.” (Lokman / 14)

Çünkü bir çocuğun yetişip büyümesinde en büyük fedakârlığı, anne ve baba gösterir. Çocuklar anne ve babalarına karşı saygı ve şefkat göstermeli, istediklerini yerine getirmeli, onları memnun etmelidir. “Ana-babaya güzellikle muamele edin, eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık hâline ulaşırsa sakın onlara ‘öf` bile deme, onları azarlama, ikisine de iyi ve yumuşak söz söyle.” (Lokman / 14)

Rabbim, cümlemize her hak sahibinin hakkına riâyet etme firâset ve gücünü nasip eylesin! Âmin.