İslâmî bir terim olarak; Cenab-ı Hakk'ın insanları dünya hayatında hayır ve şerle imtihan ederek, sabır ve teslimiyet gösterenleri ahirette mükâfatlandırması, isyan edenleri ise cezalandırması demek olan “dünya imtihanı” asıl gaye Yüce Allah'a kulluk ve dostluk imtihanıdır. Bunun için insanlar ve cinler yaratılmıştır, peygamberler gönderilmiştir. İçimize nefis, karşımıza şeytan, önümüze helal ve haramlar konulmuştur. Sonra bütün bunların arasında bir tercih yapmamız istenmiştir. Dünya hayatında karşı karşıya kaldığı her işte Allah rızasını seçenler, Hak katında en akıllı, en kazançlı ve en sevgili kullardır. İşlerinde helal ve haramı gözetmeyenler, heva ve heveslerinin peşinden gidenler ve şeytanın etki alanına girenler, düşünmeyen ve aklını kullanmayan, en zararlı ve en sevimsiz kullardır. Bazen hayrı, bazen haramı seçenlerin işi ise Allah'a kalmıştır. Onların kalbi hastadır, gönül huzurları yoktur. Ta ki tövbe edip haramlardan kurtulana kadar. Allah Teâlâ, insanoğlunu yaratarak onu dünyaya bir imtihan devresi geçirmek üzere göndermiştir. Cenab-ı Allah Kur'an'da;
"Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmışımdır." (Zâriyât: 51/56) buyurarak temelde insan ve cinlerin yaratılması Allah'ı bilmeleri ve O'na kulluk etmeleri içindir. Bu nedenle İnsanı, diğer varlıklardan ayıran ve bu büyük imtihana ehil kılan; akıl, irade ve sorumluluk bilincine sahip olarak yaratılmasıdır. Yine Kur'an'da
"Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz." (İsra:17/15) buyrularak; Seçkin bir varlık olarak yaratılan insanın, peygamberler ve kitaplarla uyarıldığı, "Sizi boşuna yarattığımızı ve Bize döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?" (Mü’minûn:23/115) buyrularak; boş yere yaratılmadığı ifade edilmiştir.
İmtihan İlk insanla başlamıştır, son insana kadar devam edecektir. Peygamberler dahil, bütün mükellef insanlar bu imtihan meydanına çıkarılmış, akıllı olup büluğa eren herkes için imtihan başlamıştır. Bundan kaçmanın ve kurtulmanın imkanı yoktur. Bu imtihanda her kulun kalbindeki iman kontrol edilir, niyetine bakılır, neyi niçin sevdiği belirlenir, hayattan beklentileri bilinir, yaptığı işler tespit edilir. Böylece lehine veya aleyhine deliller birikir ve sonuçta Yüce Allah herkese hak ettiğini verir. Bu imtihanla, mümin, münafık birbirinden seçilir, Yüce Allah’ı sevenlerle dünyaya gönül verenler, hayırlara koşanlarla güzel işlerden kaçanlar birbirinden ayrılır, görevli melekler tarafından herkesin yaptığı yazılır. Ahirette kazanan da kaybeden de bir delil, sebep ve şahide göre sonuç alır. Hiç kimseye haksızlık edilmez.
İnsanlar zaman zaman kendi kendilerine Nereden geldik? Ne için varız? Nereye gideceğiz? sorularını sorup, bu sorulara cevap aramaktadır. Bu soruların cevaplarına gelince, Kur’an’ın ifadesiyle;
Allah'tan geldik, imtihan için varız ve tekrar Allah'a gideceğiz. (Bakara: 2/156) cevabıyla karşılık bulur.
Allah Teala Mülk suresi ikinci ayeti kerimesinde:
“Sizden hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur” (Mülk: 67/2) buyurmakla bu dünya hayatının bir imtihandan ibaret olduğunu ifade etmektedir. İnsanoğlu maişet ve geçimleri için geçici olan bu dünyadaki bir sınav için bazen geceler boyu uyku uyuyamamaktadır. Dinimize göre insana düşen görev dünyayı ve dünyadaki nimetleri terk edip, sadece ahiret için çalışmak değil, her ikisini dengede tutarak kişinin hem dünyasını, hem de ahiretini kurtarabilmesi, dünyaya verdiği önem kadar ahiretine de önem vermesidir. Çünkü Kur’an’ın ifadesine göre;
Dünya hayatı geçici, ahiret hayatı ise kalıcıdır. (A’la, 87/16-17) Ama İnsanlar bazen hayatın karmaşasına dalarak bu dünyanın sadece bir imtihandan ibaret olduğunu unutarak asıl olanın bu dünya olduğu duygusu ile hareket etmekte hayatlarını buna göre sürdürmektedirler.
Ölümü ve Hayatı Yaratan O'dur. Ölüm, hayatın anlam ve hikmetini; hayat da var olmanın sırrını öğretiyor. Sonsuz hayatın değer ve hikmeti, fâni hayatın sona ermesiyle; ikinci hayat için hazırlanan kusursuz nimetlerin kıymeti, çileli bir hayat döneminden geçtikten sonra anlaşılabilir.
Hayat Bir Yarıştır. Hayat, gayesi, hedefi, hareket noktası ve hikmeti belirlenen bir yoldur. Kurulan nizam ve hazırlanan program gereği, dünya hayatında daha iyiyi, daha güzeli ve daha yararlı olanı yapmaya yönelik bir yarıştır. Bu yarışta başarılı olabilmek için insana lüzumlu yetenekler ve yardımcı faktörler verilmiştir. Onları hayat kanunları doğrultusunda yerli yerince kullananlar başarılı, kullanamayanlar başarısız olurlar.
Şüphesiz dünya hayatının bütün bu önemli safhaları, sünnetullah gereği birer imtihan olarak beşerin önüne konulmuştur. Bu gerçeği ancak semavî kitap ve gönderilen peygamberden öğrenmek mümkündür.
Hayatın bir imtihan olduğuna inanan Müslümanların yaşadığı süreçte imtihan aşamalarında başarılı ya da başarısız olmaları inandıkları değerler sistemine bağlılıkları ile ilgili bir olaydır. Yüce Allah Kur’an’da imtihanın temel kurallarını belirlemiş, inananların bunlara uymasını tavsiye etmiştir. Kur’an-ı Kerim inananların mutlaka imtihan edilecekleri ve bu imtihandan sonra ortaya çıkan sonuca göre konumlarının belirleneceğini belirtir. Her imtihanda kazanmak ve kaybetmek gibi iki sonuç vardır. Kur’an-ı Kerim dünyadaki kazanç ve kaybın asıl olmadığını, asıl olanın ahiret yurdundaki kazancın olduğunu belirtir. Bununla birlikte Kur’an’ın ifadesine göre; dinimiz dünyadan el etek çekmeyi uygun görmemiş Müslüman'ın ahiret için çalışırken dünyadaki nasibini de unutmamasını emretmektedir. (Kasas: 28/77)