Anne-baba ve evlatlar arasındaki ilişkiyi, ebeveynin çocuklara karşı sorumlulukları ve çocukların ebeveynlerine karşı sorumlulukları olmak üzere iki ana kısımda incelemek mümkündür.

A- EBEVEYNİN ÇOCUKLARINA KARŞI SORUMLULUKLARI

Çocuklar Yüce Allah’ın ebeveynlere büyük bir lütfu ve ihsanıdır.  Eşlere çocuk lütfedilince âile büyük bir huzur ve sevinç kaynağına kavuşur. Çocukla aile bağları kuvvet bulur. Yüce Allah bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “Kaynaşmanız için size kendi cinsinizden eşler yaratıp aranızda meveddet (sevgi) ve rahmet peydâ etmesi de O’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir toplum için ibretler vardır.” Rum, 30/21.

Müfessirler bu ayette geçen meveddet lafızını, eşlerin meşru dairede birbirlerinden yararlanmaları ve bunun sonucu peyda olan sevgiyle, rahmeti de eşlere ihsan edilen neşe kaynağı çocukla açıklamışlardır.

Kur’an-ı Kerim’e baktığımız zaman görürüz ki: Yüce Allah’ın hidayetine nail olmuş ve kendilerine tabi olmakla emrolunduğumuz peygamberlerin birçoğu rabbinden salih evlad istemiştir. Örneğin İbrahim (a.s.) Yüce Allah’a (meâlen) şöyle yalvarmıştı: “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver, dedi.” “İşte o zaman biz O’nu halîm (uslu) bir oğul (İsmail) ile müjdeledik.” (Saffat, 37/100-101)

Yüce Allah, Zekeriyya (a.s.)’ın şöyle dua ettiğini haber vermektedir: “Orada Zekeriyya, Rabbine duâ etti: ‘Rabbim! Bana tarafından temiz bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duâyı hakkıyla işitensin, dedi.” (Al-i İmran, 3/38)

Ayrıca mü’minlerin de Yüce Allah’tan salih eş ve evlad istediklerini ve ailece muttakilere önderler olmayı dilediklerini şu âyet-i kerimenin meali bize gösteriyor: “(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.” (Furkan, 25/74)

Yüce Allah’tan salih ve muttaki evlad isteyen anne babanın bu samimi isteğinin gerçekleşmesi için kendilerine birtakım sorumluluklar verilmiştir. Zira inançlar, değerler, gelenekler ve iyi alışkanlıklar daha çok âile içinde kazanılır. Çünkü çocuğun şahsiyetini kazandığı devre, âile içinde geçer. Onun en çok sevdiği, inandığı, güvendiği ve özendiği ilk örnekler, anne ve babasıdır. 

Ebu Hüreyre (ra) Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Her çocuk (İslam) fıtratı üzerine doğar. Onu anne ve babası Yahudileştirir veya Hıristiyanlaştırır veya Mecusileştirir.” (Müslim, Kader 22, (2658)

Asrımızın müceddidi Bedîüzzaman bu hususta şunları söylemektedir: “…Bir çocuk küçüklüğünde kuvvetli bir ders-i imanî alamazsa, sonra pek zor ve müşkül bir tarzda İslâmiyet ve imanın erkânlarını (şartlarını) ruhuna alabilir. Âdeta gayr-ı müslim birisinin İslâmiyeti kabul etmek derecesinde zor oluyor, yabani düşer. Bilhassa peder ve vâlidesini dindar görmezse ve yalnız dünyevî fenlerle zihni terbiye olsa, daha ziyade yabanilik verir. O halde o çocuk, dünyada peder ve validesine hürmet (ve hizmet) yerinde istiskal edip (hayatlarını ağır bir yük görüp) çabuk ölmelerini arzu ile onlara bir nevi bela olur. (Ve vefatlarından sonra onların amel defterlerine hasenatı yazdırmakla) âhirette de onlara (derecesine göre) şefaatçi değil, belki davacı olur. Neden imanımı terbiye-i İslâmiye ile kurtarmadınız, (diyecektir).” (Emirdağ-1, s.41. R.N.K.)

Abdullah İbn Ömer (r. anhümâ) Rasûlüllah (s.a.v.)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz. İmam (idareci) çobandır ve sürüsünden mes’uldur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden mes’uldur. Kadın, kocasının evinde çobandır, o da sürüsünden mes’uldur. Hizmetçi, efendisinin malından sorumludur ve sürüsünden mes’uldur.” (Buhâri, Ahkam 1; Müslim, İmaret 20, (1829); Tirmizî, Cihâd 27, (1705)

“İnsanoğlu öldüğü zaman amel defteri kapanır. Ancak üç kimsenin (sevap defteri) kapanmaz. Sadaka-i cariye (cami, medrese, yol, çeşme gibi kalıcı hayır eseri) bırakanlar; Hayırlı, faydalı ilim bırakanlar; Anne ve babasına hayır duâ eden (salih) bir çocuk bırakan.” (Müslim, Vasiye, 4310)

Çocuklarımız bu dünya hayatında bizler için birer imtihan vesilesidir. Yüce Allah (meâlen) şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim, 66/6)

“Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız imtihan sebebidir. Büyük mükafât ise Allah katındadır.” (Enfal, 8/28)

“Ey iman edenler! Mallarınız ve Çocuklarınız sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardandır.” (Münafikûn, 63/9)

Yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz ilâhi emirler gereğince her Müslüman, kendisini ve ailesini Cehennem ateşinden korumak için, iman, ibadet, ahlak ve benzeri mevzularda İslamiyeti iyice öğrenip hayatına yansıtacak, özellikle Allah’ın emirlerini yerine getirip, yasaklarından da kaçınacak ve bunları çocuklarına öğretecektir.

Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamberlerin çocuklarına nasıl öğüt verdikleri anlatılmıştır. Bu konuda bazı örnekler zikredelim:

“Bunu (Müslüman olmayı) İbrahim de oğullarına vasiyet etti. Yakub da: “Oğullarım! Allah sizin için bu dini seçti. O halde sadece Müslümanlar olarak ölünüz.” (Bakara, 2/132)

“Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah’a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, dedi.  ….. Yavrucuğum! Yaptığın iş, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir.  Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten sakındır, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer (ciddi) işlerdir. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve de yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyüşünde doğal ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”(Lokman, 31/13-19)

Ebeveynler çocuklarına namaz kılmayı öğretip, onların namaz kılmalarını teşvik etmelidirler. Özellikle ailede kılınan namaz, çocuklar için önemlidir. Baba farz namazları camide kılmalı ama sünnetleri çocukların da görüp örnek alacağını düşünerek evde de kılmalıdır. Ayrıca namaz kılma çağına gelen çocuğunun elinden tutup camiye, dini ahlaki etkinliklere beraberinde götürmelidir.

Yüce Allah (meâlen) şöyle buyurmaktadır: “Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et…”Tâhâ, 20/132)

Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emredin.” (Ebu Davud, Salat, 417)

Eşler, çocukları birden fazla olması durumunda onların arasında adaletli davranmalıdır. İslam dininde adalet her şeyde olduğu gibi çocuklar arasında da gözetilmesi gereken bir sorumluluktur. Numan ibnü Beşîr (ra) rivayet etmiştir: “Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Erkek ve kız çocuklarınız arasında adaletli olunuz.” (Ebû Davud, Büyü 83)

Yüce Allah (meâlen) şöyle buyurmaktadır: “Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde, öfkelenerek yüzü mosmor kesilir. Verilen müjdenin kötülüğünden dolayı halktan gizlenir. Böyle bir alçaltıcı duruma rağmen onu yanında mı tutusun yoksa toprağa mı gümsün! Görün işte, ne kötü yargıda bulunuyorlar!” (Nahl, 16/58-59)

Anne babalar çocuklarına sevgi ve şefkat göstermelidir. Çocuklara iyi davranmak, onlara karşı şefkat ve merhamet göstermek İslam Dini’nin emirlerindendir.  Peygamber efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları güzel terbiye edin.” (İbnuMâce, Edeb, 3)

Ebu Hüreyre (ra) rivâyet etmiştir: “Bir gün Rasûlüllah (s.a.v.) torunu Hz. Hasan (ra)’ı öpüyordu. O sırada yanında bulunan Akra bin Hâbis: “Benim on çocuğum var. Fakat onlardan hiçbirini öpmedim”, dedi.  Rasulüllah (s.a.v.) (ona baktı ve): “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” buyurdu.” (Buhârî, Edeb 18 (6063)

Ebeveynler çocuklarına iyi örnek olmalıdır. Abdullah İbn Amr (ra) anlatıyor: “Ben küçüktüm, Rasûlüllah (s.a.v.) evimizde bulunduğu bir günde, annem beni: “Gel sana bir şey vereceğim” diye çağırdı. Rasûlüllah (s.a.v.) anneme: “Çocuğa ne vermek istedin?” diye sordu. Annem: “Hurma vereceğim,” dedi. Bunun üzerine Allah Rasulü (s.a.v.): “Eğer bir şey vermeseydin, sana bir yalan günahı yazılırdı,” buyurdu.” (Ebu Davud, Edeb 88, 4339)

Yüce Allah (meâlen) şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmadığınız şeyleri söylemeniz Allah katında büyük vebaldir.” (Saff, 61/2-3)

 

B- ÇOCUKLARIN EBEVEYNE KARŞI SORUMLULUKLARI

Çocukların anne ve babalarına karşı en önemli sorumlulukları onlara itaat etmek, iyi davranmak, iyilikte bulunmak yaşlılıklarında onlara çocuk şefkatiyle muamelede bulunup sahiplenmek, hayatlarında onlara sağlık ve uzun ömür dilemek ve vefatlarından sonra onları hayırla yad edip dua etmektir.

Yüce Allah (meâlen) şöyle buyurmaktadır: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf bile deme, onları azarlama, onlara güzel söz söyle.” “Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” İsrâ, 17/23-24)

“Biz insana ana ve babasına iyi davranmasını emrettik. Özellikle de anası nice sıkıntılara katlanarak onu karnında taşımış; emzirmesi de iki yıl sürmüştür. İşte bu sebeple, bana, anne ve babana şükret diye tavsiye (emir) ettik.” (Lokman, 31/14)

Şayet anne babası kendilerine günah işlemeyi emreder veya farzları yapmaktan alıkoyar, Kur’an ve sünnet yolundan saptırmayı öğütlerse, bu durumda anne babasını nazik bir dille reddetmeli ve onları kavli leyinle irşad etmelidir. Dünya hayatında yine onlarla iyi geçinmelidir. Yüce Allah (meâlen) şöyle buyurmaktadır: “Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin.” (Lokman, 31/15)

Peygamber efendimiz (s.a.v.) de anne babaya itaatsizliği ve onlardan ilgiyi kesmeyi büyük günahlardan saymıştır.  Bir hadis-i şeriflerinde üç defa şöyle buyurmuşlardır: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek (ve ilgiyi kesmek) ve yalancı şahitlik yapmaktır.” (Müslim, İman 143, I, 91)

Bir defasında adamın biri Allah Rasulü’ne (s.a.v.) gelerek: “Kendisine iyilik en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu. Allah Rasulü (s.a.v.): “Annen!” buyurdu. Adam, “Sonra kimdir?” diye tekrarla sorması üzerine Allah Rasulü (s.a.v.) üç defa “Annen!” diye cevap verdi ve dördüncü defa sorması üzerine, “Baban!” cevabını verdi.” (İbnu Mâce, Vesâyâ, 4)

Malik İbnu Rebiâ es-Sa’dî (ra) anlatıyor: “Bir gün biz Allah Rasulü (s.a.v.)’in huzurunda otururken Selemeoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve “Ya Rasulallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu. Resul-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Evet onlara duâ eder, günahlarının bağışlanmasını dilersin; vasiyetlerini yerine getirir, akrabasını koruyup gözetirsin; dostlarına da ikramda bulunursun.” (Ebu Dâvud, Edeb, 20)

Anne babaya iyi davranmak cennete girmeye vesiledir. “Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir defasında, “Burnu sürtünsün! Sonra yine burnu sürtünsün! Sonra yine burnu sürtünsün!” dedi. Sahabe, “Kimin Ya Rasulullah!” diye sorunca, o şöyle buyurdu: “İhtiyarlığı anında annesi ile babasından birine yahut her ikisine yetişip de, onlar sebebiyle cennete giremeyenin.” (Müslim, Birr, 9)