Uhud’a kadar Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize ve İslâm ordusuna kılavuzluk yapan bir kahraman!..

O, Medineli olup Hazrec kabilesine mensubtur. Künyesiyle meşhur olduğu için asıl adını tesbit etmekte güçlük çekilmektedir. Muhtelif kaynaklarda Abdullah ibni Hayseme ve Sa‘d ibni Hayseme diye geçmektedir. Fakat onun meşhur adı, Ebû Hayseme Mâlik ibni Kays ibni Hayseme el-Ensârî radıyallahu anh olarak nakledilmektedir.

Hayatı hakkında fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bedir Gazvesi’nde bulunduğu kesin olmamakla beraber Uhud’dan itibaren bütün gazvelere katıldığı bilinmektedir.

PEYGAMBERİMİZİN KILAVUZU

Ebû Hayseme el-Ensârî radıyallahu anh, Uhud’a giderken Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize kılavuzluk yapmıştır. Şöyle ki:

Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ashabına şöyle buyurdu:

“-Bize kılavuz olup, müşriklere uğratmadan, yakın bir yoldan onların yanına kadar götürecek kim var?” diye sordu.

Ebû Hayseme radıyallahu anh:

“-Ben varım ya Rasûlallah!” dedi. İslâm ordusunu Benî Hârise’nin arazisi içinden geçirip Uhud’a götürdü.

Ebû Hayseme el-Ensârî radıyallahu anh  Medine-i Münevvere’de daha çok Tebük Seferi ile ilgili tutumu sebebiyle çevresinde tanınıp meşhur olmuştur.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashabına Tebük Gazvesi’ne hazırlanmalarını emir buyurmuştu. O zaman en sıcak mevsim idi. Tâif seferinden de yeni dönülmüştü. Bu sebepten bazı sahâbîler yol yorgunluğunu henüz atamamışlardı.

Bir de münafıkların müslümanları bu seferden vazgeçirme yolundaki gayretleri ve propagandaları  vardı. Ashab-ı kiramdan bazıları bu propagandalardan etkilenmişlerdi. Sefere katılmayarak geride kalmışlardı. Bu sahâbîlerden biri de Ebû Hayseme radıyallahu anh idi.

İslâm ordusu yola çıktıktan sonra, çardakların altında sofra kurup soğuk suları ve lezzetli yemekleri hazırlayan ailesinden kendisini bekledikleri bir sırada Ebû Hayseme el- Ensârî radıyallahu anh kendine geldi. Ne yaptığının farkına varıp düşünmeye başladı. Gözlerinin önüne bir an Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz geldi. Allah’ın biricik sevgilisinin çektiği çileleri düşündü. Geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlandığı halde Habib-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in yollara düşüp sefere çıkması, yakıcı, kavurucu güneş altında savaşa gitmesi, kendisinin de rahat bir yerde oturup kahvaltı yapmasını doğru bulmadı. Gönlü bu davranışa, bu şekilde hareket etmesine asla razı olmadı. Ani bir karar vererek silâhını kuşandı ve atına bindi. Tebük’e doğru yola koyuldu. Kendisi gibi sefere katılmakta geçikmiş olan Umeyr ibni Vehb el-Cumahî radıyallahu anh ile birlikte Tebük’e vardı.

İNSANLAR NEDEN HELAK OLUR?

Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ebû Hayseme’nin sefere katılmamasına çok üzülmüştü. Uzaktan birilerinin geldiği kendisine haber verilince onun Ebû Hayseme olmasını temenni etti ve ona duyduğu muhabbeti şöyle dile getirdi:

 “-Bu gelen, Ebû Hayseme olaydı” buyurdu. Yakınlaşınca onun olduğunu öğrendi ve çok sevindi. Onun helak olmaktan kurtuluşunun müjdesini verircesine kendisine:

 “-Ey Ebû Hayseme! Az kaldı helâk olacaktın” dedi. On günlük bir gecikme ile Tebük Gazvesi’ne katılan Ebû Hayseme’ye Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz merhamet ve şefkatle davrandı ve dua etti. Allah yolunda mes’ûl olunan bir gayretten geri kalmak, kişinin mânen helâkine bile sebebiyet verebilirdi.

Şair olarak kaynaklarda ismi geçen Ebû Hayseme radıyallahu anh’in vefat tarihi tam olarak bilinmemektedir. O, bir şiirinde bu Tebük olayını, bir başka şiirinde Sevgili Peygamberimiz’in ilk kızı Zeyneb radıyallahu anha’nın, Bedir Gazvesi’nden sonra Medine’ye gidişi sırasında çektiği sıkıntıları anlatmıştır.

Allah ondan razı olsun. Cenab-ı Hak cümlemizi helak edici davranışlardan uzak eylesin. Basiret ve firasetle davranabilmeyi lutfetsin. Ebû Hayseme el-Ensârî radıyallahu anh’in şefaatine nail eylesin. Âmin.