Evlilik, Peygamber Efendimiz'in en önemli sünnetlerindendir. Nitekim bir hadis-i şerifte: “Benim sünnetimden biri de evliliktir. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir. Kim beni severse benim sünnetimi yerine getirsin."(Müslim, Nikâh, 5) buyurmuştur.

Bütün dinlerde âile yuvası temel birimdir; insanlık binasının esasıdır. Âile olmadan, nesep korunmadan din yaşanamaz, hukuk uygulanamaz, hayatın bir manası olmaz. Edep üzere kurulan bir yuva, insanın şahsına, âilesine ve bütün insanlığa hizmettir.

Evlilik ilahî bir kanundur. Fıtrattan gelen bir ihtiyaçtır. Evlilik, insan yuvası ile diğer canlıların farkını gösteren bir muameledir.

Evlilik bir ibadettir. Çünkü yüce Allah’ın bir emridir. Bir  ayeti kerimede Allah cc şöyle buyuruyor:

"Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfü ile onları zenginleştirir. Allah, (lutfu) geniş olan ve her şeyi bilendir " (Nûr, 24/32).

Evlilikte büyük hayır, fazilet ve hizmet vardır. Peygamber Efendimiz'in bu hususta pek çok emir ve teşvikleri vardır. Bunlardan birinde  Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin; çünkü evlilik gözü ve ırzı harama karşı daha fazla koruyucudur. Kimin evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin; çünkü oruç aşırı şehveti kırar, harama düşmeye engel olur."(Buhârî, Nikâh, 3; Müslim, Nikâh, 1).

Her ibadette ihlas ve samimiyet gerekli olduğu gibi evlilikte de ihlas ve samimiyet gereklidir. Evlilik sadece bir evi değil, hayatın tümünü paylaşmaktır. Eşlerin samimi olmaları ve birbirlerinin düşüncelerine değer vermeleri bu paylaşımın bir gereğidir.Samimiyet ve dürüstlük bir evliliği ayakta tutan en önemli değerlerdir.

Eş olmak, ömür yolculuğunu gönül birliği içinde kol kola yürümeyi gerektirir. Mümin samimidir, cana yakındır. Samimiyet ve muhabbet, aile bireyleri arasında yaşandıkça gerçek değerini bulur. Kur’an-ı Kerim, eşlerine kötü davranan, haksızlık yapan erkekleri uyararak hanımlarıyla güzel geçinmelerini ve onlara iyi davranmalarını öğütler.

Eşlerin birbirlerinde hoşlanmayacakları yönlerin bulunabileceği gerçeğine dikkatimizi çeken Kur’an, ancak hoşa gitmeyen bir durumun bile sonuç itibariyle hayırlı olabileceğini hatırlatır. (Nisâ, 4/19). Efendimiz de bizleri olumluya odaklanmaya, iyiyi görmeye ve samimiyete davet eder: “İnanmış bir kimse eşinden nefret etmesin. Çünkü onun bir huyunu beğenmezse hoşlanacağı başka bir huyu mutlaka vardır.” (Müslim, Radâ’, 61).

Evlilikte hak ve sorumluluk dengesi kurulmalıdır. Evlilikte, gönülleri muhabbetle birleşen eşlere önemli sorumluluklar düşer. Karşılıklı hakların gözetilmesi ve sorumlulukların özveriyle yerine getirilmesi, mutlu bir evliliğin sırrıdır.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, eşler arası ilişkiyi düzenlerken erkeklerin kadınlar, kadınların da erkekler üzerinde benzer haklarının olduğunu belirterek (Bakara, 2/228), bu konuda karşılıklılık esasına dikkatimizi çeker. Annelik ve babalık gibi yaratılıştan getirilenler dışında, ailede kadın ve erkeğin rol ve görevleri ihtiyaca, örfe göre değişiklik gösterebilir. Değişmeyen bir şey vardır ki, o da eşler arasındaki adalet ve hakkaniyettir.

Peygamberimiz de eşlerden biri ağır sorumluluklar altında ezilirken diğerinin sınırsız özgürlük yaşamasına razı olmaz. “Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, onların da sizin üzerinizde hakkı vardır.” diye buyurur.

Kısacası , mutlu bir ailede hayatın yükü birlikte omuzlanır, zahmet ve sıkıntılar beraberce göğüslenir, imkânlar adil bir biçimde paylaşılır. Hak ve sorumluluk dengesi gözetildiğinde eşler birbirinin sınırlarını da korumuş olurlar.

Evlilikte zaman zaman ufak tefek bazı sıkıntılar, düşünmeden hislerle hareket etmenin sonucunda ortaya çıkabilir. Tarafların zaafları olabilir. Kimi kıskançtır, kiminin egosu yüksektir. Bunlar  zaman içerisinde geçiyor. Önemli olan birbirini incitmeden bu sorunları bertaraf etmektir. Ayrıca evliliğin bazı değerleri bu ve buna benzer sıkıntıları sorunsuz bir şekilde atlatabilmek için çok önemlidir. Bunlar sevgi, saygı, sabır, sadakat ve samimiyet gibi evliliğin huzurlu ve mutlu geçmesini sağlayan değerlerdir. Ama hepsinin başı samimiyettir.

Kişi öncelikle sevdiklerine karşı samimi olacak, onlara karşı olduğu gibi görünecek, içtenlikle bağrını açıp kucaklayacak, kol kanat gerecek,  koruyup kollayacaktır.

Aile yaşantısında doğruluğu benimsemeyenler sonunda sıkıntıya düşmüşlerdir. Yaptığı işi ailesinden saklayanlar, yalan söyleyenler, ilgi ve alakayı eksik edenler, gereksiz şüphe de bulunanlar, aşırı müdahaleler, katı ve kaba davranışlar, nezaket ve nezahetten uzak konuşmalar, çekişme ve çekiştirmeler, şefkat ve merhametten yoksunluklar… daha nice olumsuzluklar aile safiyet ve samimiyetini ortadan kaldıran sebeplerdir. Bir çok aile bu sebeplerden bazıları yüzünden sadakat ve samimiyetini yitirmiştir.

Sevmeyen ama birbirine katlanan, kabul etmeyen ama itaat eden, saygı duymayan ama korkan insanların bir arada bulunduğu, içinde samimiyet rüzgârlarının esmediği, merhamet duygularının yeşermediği aileler birbirinin “Göz aydınlığı” olabilir mi?

Samimiyetle kucaklayamadığımız, sevgiyle saramadığımız, merhametle nazar eyleyemediğimiz, birlikte sohbet edemediğimiz aile bireylerimizi cehennem ateşinden korumamız mümkün olabilir mi?

  • Samimiyet, ailemize karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmektir.
  • Allah emaneti olarak kabul edip, haklarına riayet etmekle, samimi bir adım atmış oluruz.
  • Din ve dünya işlerini öğreterek sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz.

Dolayısıyla bereket ve huzur kaynağı olan ailemiz, sevgi ve merhamet temeline oturtulup, samimiyetle yoğrulduğu gün gerçek saadete erecektir.