Yüce rabbimiz insanı ahsen-i takvim üzere, yani en güzel şekilde yaratmış ve ona bir ömür biçmiştir. Bu ömür sürecini de çocukluk, gençlik ve yaşlılık olmak üzere evrelere ayırmıştır. Hiç şüphesiz ki, bu evrelerden en verimli, en hareketli, en dinamik ve dinç olanı gençlik çağıdır. Bu çağda olan insan dünyaya deli-dolu bakarken yavaş yavaş karakterini ve kişiliğini de oturtmaya çalışmaktadır. Zira gençlik evresinde insanoğlu, bilgiye aç ve meraklı bir şekilde dünyayı ve kâinatı anlamlandırmaya çalışır. Bundan sebep, gençlik ihmal edilemeyecek kadar çok önemli bir meseledir. Çünkü bir milletin istikbaline huzur ve güvenle bakması, yetiştirdiği gençliğin kendisiyle barışık, çevresiyle uyumlu, sağlıklı, duyarlı ve tutarlı olmasıyla mümkündür. Gençliği yarınlara hazırlarken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, onların şahsiyetli bir insan olarak yetişmelerini sağlamaktır. Kendi millî ve manevî değerlerimiz ile modern dünyanın dayattığı değerler arasında kalan gençlik, bugün bir belirsizlikle karşı karşıyadır. Halbuki bütün insanlık sağlık, huzur ve güven dolu bir hayata erişmenin özlemi içindedir. Bu da sağlam bir aile yapısına, iyi bir çevre ortamına ve yarınları emanet edeceğimiz gençliği iyi yetiştirmemize bağlıdır. İşte tam da bu anlamda yüce dinimiz özelde gençliğin, genelde ise tüm insanlığın rahat, huzurlu ve sağlıklı bir hayat sürmesi için önemli öğretiler ortaya koymuştur.
Bu öğretilerden bahsederken, tabi ki en başta aileyi ayakta tutan ve gençlerimizi topluma hazırlayan ebeveynlerimize düşen sorumluluklara değinmek gerekir. Yüce rabbimiz Kuran-ı Kerim’in bir ayetinde; “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.’’ (Tahrim, 6)diye buyurmuştur. Burada yüce rabbimiz, görüldüğü gibi hem kendimizi hem de ailemizi muhafaza altına almamızı istiyor. Bir diğer ayette de, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.” (Furkan, 25/74.) diye buyurarak, bizlere önemli bir yol göstermiştir.
Sevgili peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v),“Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel edep ve terbiyeden daha iyi bir ikramda bulunamaz.” (İbn Mace, Edep, 3)diyerek anne ve babalara uyarıda bulunmuştur. O (s.a.v), gençlere ve gençliğe çokça önem vermiştir. Hatta tebliğ sürecinde davetine daha çok gençler cevap vermiştir. Zaten, siyer tarihine baktığımızda peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin davetine icabet eden halkanın büyük bir kesiminin gençlerden oluştuğunu fark ederiz. Bunda, gençlerin değişime her zaman açık olmasının yanında, peygamberimizin gençlere verdiği önem de vardır.
O (s.a.v) bir hadisi şerifinde,"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları hiçbir gölgenin olmadığı Kıyamet gününde kendi arşının gölgesinde gölgelendirecektir.” (Buhari, Ezan, 36)derken, bir sınıfı da ‘Allaha ibadet içinde yetişen gençler’ olarak saymış ve gençler için bir hedef belirlemiştir.
Gençlik çağı bu kadar önemli ve büyük bir nimet iken, maalesef günümüz gençleri birçok zararlı alışkanlık ve bağımlılıklarla karşı karşıyadır. Ve bu zararlı madde ve alışkanlıklar genç nesilleri tehdit etmekte, körpe dimağları adeta dumura uğratmaktadır. Zararlı alışkanlık ve bağımlılıkları kısaca; içki ve alkollü içecekler, uyuşturucu maddeler, kumar ve sigara diye sıralayabiliriz.
Yüce dinimiz İslam, tüm insanlığı bu zararlı alışkanlıklara karşı ikaz etmiştir. Şöyle ki, Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurmuştur:“Ey İnananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz.’ (Maide, 5/90). Peygamberimiz (s.a.v) de devamlı ümmetini zararlı şeylerden menetmiş, sahabesine temiz ve helal olanlarını tavsiye etmiştir. Bir hadisi şerifinde, "Sarhoşluk veren her içki haramdır.’’ (Müslim, Eşribe 73-75)diye buyurmuştur.
Zararlı alışkanlıkların insan vücuduna, aileye ve topluma çok büyük zararları vardır. Bu zararlardan bir kaçını zikretmek gerekirse tıp ve ilmin ışığında şunları söyleyebiliriz:
1) Beden için zararı: Alkol, kalp ve cilt damarlarını genişletir. Kalbin çalışma hızını artırır, kan dolaşım düzenini bozar, damarların sertleşmesine, tansiyonun artmasına, felç ve ani ölümlere sebep olur. Alkollü içkinin hangi çeşidi olursa olsun böbrekleri bozar. Bazı alkollü içeceklerin idrar bolluğuna sebep olması böbrekleri temizlemez, bilakis yorar. İçki akıl ve hafızayı zaafa uğratır. Kıskançlıklar ve unutkanlıklar meydana getirir. Sigara ise, dumanın içerdiği karbonmonoksit kan dolaşımına girerek pıhtılaşmaya yol açmakta ve atardamarların iç duvarlarına zarar vererek kalp krizlerine neden olmaktadır. Madde bağımlısı biri, manen ve maddeten adeta çökmüş gibidir. Kendisinde asabiyet, ruhi gerginlik, sinirlilik, uykusuzluk vb. haller görülür.
2) Ailesi için zararı: Zararlı alışkanlıklara sahip bir birey en çok kendi ailesine zarar vermektedir. Aile içindeki statüsü ne olursa olsun, sorumluluklarını yerine getiremez, saygı-sevgi dairesinin dışına çıkar, aile içinde taşkınlıklar çıkararak aile düzenini darmadağın eder.
3) Toplum için zararı: Zararlı alışkanlıklara sahip ve madde bağımlısı bir birey, toplum için kalifiye bir eleman değildir. Aileye verdiği zararın bir benzerini topluma da direk veya dolaylı olarak verir. Kaldı ki, sağlam bir aile yapısına sahip olmayan toplumlar yıkılmaya mahkumdurlar.
4) Malına verdiği zarar: Madde bağımlısı ve zararlı alışkanlıkları olan bir genç, canına zarar verdiği gibi malına da zarar vermektedir. Zararlı maddeyi elde etmek için para harcaması gerekmekte, daha çok madde elde etmek için daha çok para elde etmesi gerekmektedir. Bu da o parayı bulmak için gayrı meşru işlere tevessül etmesine sebep olur. Bir sigara paketi bile bu günkü şartlarda ortalama olarak 17 tl civarıdır. Bunu aylık ve yıllık olarak hesapladığımızda maddi zararı ortaya çıkacaktır. Kumardan dolayı da birçok kişi ya haksız kazanç elde etmekte ya da iflasın eşiğine gelmekte ve işin sonunda aile dağılmaktadır. Ayrıca Allah’ın (c.c.) verdiği o mal zenginliğini zararlı bir yerde harcamış olacağı için israf yapmış olacaktır ki dinimizde israf haramdır.
Evet, zararlı alışkanlıkların burada sayılamayacak kadar maddi ve manevi olumsuz etkileri mevcuttur. Bize düşen görev, çocuklarımızı ve gençlerimizi bu kötü yollardan mümkün mertebe uzak tutmaktır. Şayet olur da bir gencimiz bu kötü yollara bir şekilde girmişse, şefkatle ellerinden tutup onu düştüğü bataklıktan kurtarmamız gerekir. Kurumlarımız bu konuda zaten gerekli çalışmaları yapmaktadırlar. Unutmayalım ki, genç nesiller, istikbalin teminatıdır.
Sözlerime son verirken, yeni sayılabilecek bir bağımlılığa da değinmek istiyorum. O da teknoloji ve sosyal medya bağımlılığıdır ki, bilinçsiz kullanımından dolayı iş tehlikeli boyutlara doğru tırmanmaktadır. Aşırı kullanımından dolayı, birey sorumluluğunu yerine getirememekte, mahremiyet sınırlarını aşmaktadır. Zaman ve enerji israfı da işin cabası. Bu duruma da ebeveynlerin ve gençlerin çok dikkatli olmaları gerekmektedir.