Hz peygamber, Cenab-ı Allah’ın insanlık için gönderdiği peygamberler zincirinin son halkasıdır. O, bütün insanlar hatta tüm varlıklar için Allah’ın bir lütfu ve nimetidir. Çünkü O, insanları en büyük zulüm olan şirkten kurtarıp tevhide davet etmiştir. İnsanlara kitabı ve hikmeti öğretmiştir. Bütün kötülüklerden uzaklaştırıp mutlak iyiliğe çağırmıştır. Allah tarafından terbiye edilmiş ve yüce bir ahlak üzere olan bir peygamberdir. Müminlere çok düşkün bir peygamber olduğunu Yüce Rabbimiz Kerim Kitabında mealen şöyle ifade etmektedir.
“Şânım hakkı için, size içinizden öyle bir Peygamber geldi ki, gayet izzetli ve şereflidir. Sıkıntıya düşmeniz O’na çok ağır gelir, O size çok düşkündür, üstünüze titrer, mü’minlere gayet merhametli ve şefkatlidir.” (et-Tevbe, 128)
Ayrıca her peygamberin makbul olan bir duasının olduğunu ve kendi duasını ahiret gününde ümmetine şefaat etmek için sakladığını söyleyen Peygamberimiz, ümmetine ne kadar düşkün olduğunu göstermektedir.
Allah ve Resulünün bütün emir ve yasakları hiç şüphesiz insanların dünya ve ahirette huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamaları içindir. Yoksa insanlara dünyada zorluk çıkarmak için değildir. Bu nedenle bize düşen vahyin canlı örneği olan Hz peygamberin tavsiyelerine kulak vermek ve onun ahlakıyla ahlaklanmaya çalışmaktır.
Her konuda bizim için en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz, karşılaşılan bir kötülüğe karşı nasıl davranılması gerektiğini şu veciz sözüyle bizlere tavsiyede bulunmaktadır.
“Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye gücü yetmezse, diliyle değiştirsin. Diliyle değiştirmeye de gücü yetmezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, Îmân 78.)
Bu hadisten anlaşılan işlenen kötülüğe karşı müslümanın sessiz kalmaması ve gücü nispetinde tepkisini göstermesi gerektiğidir.
Başka bir hadisinde ise zalime de mazluma da yardım edilmesi gerektiğini söylerken sahabeden biri şöyle sorar.
Ya Resûlallah! Kardeşim mazlumsa ona yardım edeyim. Ama zâlimse nasıl yardım edeyim, söyler misiniz?
Peygamberimiz:
– “Onu zulümden alıkoyar, zulmüne engel olursun. Şüphesiz ki bu ona yardım etmektir” buyurdu. (Buhârî, Mezâlim 4)
Helal haram hassasiyetinin zayıfladığı günümüzde buna dikkat etmek hatta şüpheli şeylerden bile sakınmak kişinin takvasının büyük bir alametidir.
Nitekim Peygamberimiz (sas) konuyla ilgili şöyle buyurmuştur.
“Helâl bellidir; haram bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve onurunu korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere bulaşırsa, harama düşmüş olur...” (Müslim, Müsâkât, 107)
Başka bir hadisinde ise şöyle buyuruyor.
“Sizden birinizin urganını alıp sırtında bir bağ odun getirip satması ve böylece Allah’ın onun itibarını koruması, bir şey verip vermeyecekleri belli olmayan kimselerden dilenmesinden daha hayırlıdır.” (Buhârî, Zekât, 50)
Peygamber Efendimiz, amelleri sürekli yapmayı teşvik ediyor. Çünkü sürekli yapılan ibadetler az bile olsa, devamlı yapılmayan ve kesintiye uğrayan, zaman zaman başlayıp terk edilen ibadetlerden daha değerlidir. Allah Rasulü (SAV):
‘‘Allah Teâlâ’ya amellerin en sevgilisi, en makbul olanı az da olsa sürekli olanıdır.’’ (Buhari, Rikak, 18) buyurmaktadır.
Sürekli yapılmayan amel-i salih veya İslami hizmetler kişide tembellik, samimiyetsizlik ve gevşeklik gibi olumsuz psikolojik davranışlara iter. Devamlı yapılan ibadetler de bunun aksidir. Yani ibadet ve İslami hizmetlerin her şeye rağmen sürekli yerine getirilmesi kişinin gayretini ve samimiyetini gösterir.
Bütün müminleri kardeş ilan eden Kuran ayetini açıklayıcı mahiyette kardeşliğin nasıl olması gerektiği hususunda bizlere şöyle buyurmaktadır.
“Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zalimlere de) teslim etmez. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın (kusurunu) örterse Allah da kıyamet günü onu örter.” (Müslim, “Birr” 58)
“Mü’minler birbirlerini sevmede, birbirlerine karşı sevgi ve merhamet göstermede tek bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.” (Müslim, “Birr” 66)
Bir ayı aşkın Filistin’de, Gazze’de katliam işleniyor, soykırım yapılıyor Siyonistler tarafından. Orada hunharca bebekler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar öldürülüyor. Sivil evler, hastaneler, okullar, fırınlar ambulanslar bombalanıyor. Öldürülenler müslüman kardeşlerimizdir. Bu zulme müslüman olarak dur dememiz ve tepkimizi ortaya koymamız gerekir. Her müslümanın mutlaka yapabileceği bir şeyler vardır. Herkes gücü ve imkanı nisbetinde sorumludur. Gerek İsrail ve destekçilerinin mallarını boykot ederek, gerek maddi yardımda bulunarak ve gerek dualarımızla Filistinli kardeşlerimize destek olmak din kardeşi olarak boynumuzun borcudur. Vesselam...