Ev halkımız dışında kendisiyle en çok karşılaştığımız insanlar komşularımızdır. Kendisine en çok ihtiyacımız olduğu yakınımız komşularımızdır. Evden uzak bir yerde bulunsak ve ev halkımızın başına sıkıntılı bir durum gelse ve bize cep telefonuyla ulaşsa acaba komşumuz mu daha önce olaya müdahale eder yoksa biz mi? Değişen dünyamızda komşuluk ilişkilerimiz farklılaştı. İyi yönde olmayan bu farklılaşmayı ramazan ayını vesile bilerek yeniden ele almaya komşuluk haklarını yeniden hatırlamaya ve komşu ilişkilerimiz doğru bir zemine oturtmaya ihtiyacımız vardır.
Komşuluk ilişkisi sandığımız kadar basit bir şey değildir. Günümüzde çok basite indirgenmek istense bile durum böyle değildir. Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bir keresinde:
- “Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz. Vallâhi imân etmiş olmaz” diye buyurunca,
Sahâbîler: Kim imân etmiş olmaz, yâ Resûlallah? diye sordular.
- “Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse!” diye buyurdu. ( Buhari-Edep)
Bir başka uyarı ise şöyledir:
“Yapacağı fenalıklardan komşusu güven içinde olmayan kimse cennete giremez” ( Müslim, iman)
Hz. Resul-i Ekrem Efendimizin buyurmuş olduğu bu hadislerde dikkat edersek komşuluk hakkına riayet etmenin imanımızın gerekliliği olduğu ve komşusu tarafından güvenilir olmayanların cennete girememe diye bir tehlikeyle yüz yüze olduğu vurgulanmaktadır. Bu sebeple bugün ihmal ettiğimiz komşuluk ilişkilerimizi imanımızın kâmil olması ve cennete girebilme noktasında kendi menfaatimiz açısında yeniden ele almamızda fayda vardır.
Kur’an-ı Kerim bizi komşularımıza iyilik yapmaya davet etmektedir. Nisa süresi 36. ayette şöyle buyrulmaktadır:
“Allah’a kulluk edin, O’na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve elinizin altında bulunan kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez.”
Komşuluk Hakkı Nedir?
Komşular bazen bir akraba gibi birbiriyle içli dışlı oldukları için güzel geçinmeleri, birbiri hakkında iyi şeyler düşünüp mutlu olmalarını istemeleri, mallarının ve canlarının zarar görmemesi için gayret etmeleri, komşusu hatalı bir iş yapmaya kalktığında veya bir konuda komşusunun görüşünü almak istediğinde ona doğru yolu göstermeleri başlıca komşuluk haklarıdır. Buna ilave olarak zaman zaman birbirlerine hediye göndermeleri, karşılaştıkları zaman birbirinin yüzüne gülüp selamlaşmaları, yardıma çağırdıkları zaman hemen gitmeleri gibi iyi komşuluk esaslarını saymak mümkündür.
Taberânî’nin rivayet ettiği bir hadîse göre Peygamber Efendimiz, üzerimizdeki haklarına göre komşuları üçe ayırmıştır:
Bir hakkı olan komşular: Müşrikler gibi ki, bunların sadece komşuluk hakkı vardır.
İki hakkı olan komşular: Müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem de din kardeşliği hakkı vardır.
Üç hakkı olan komşular: Akraba olan müslümanlar gibi ki, bunların hem komşuluk, hem din kardeşliği, hem de akrabalık hakkı vardır.
Nasıl Bir Komşu Olalım?
Sevgili Peygamberimizden aktarılan hadisler ışığında İslam Âlimleri nasıl bir komşu olmamız gerektiğini şöyle bildirmektedir.
Komşumuz borç veya ödünç bir şey isteyince imkânımız varsa verelim. Bizden yardım isteyince yardımlarına koşalım. Hastalanınca ziyaret edelim. Maddî sıkıntıya düştüklerinde onları gözetelim. Mutlu günlerinde sevincine, kederli günlerinde üzüntüsüne ortak olalım. Ölüm hadisesi gerçekleştiğinde teçhiz ve tekfin işlemlerinde yardımcı olalım, cenaze namazlarını kılıp, defin için kabristana gidelim ve evlerine gidip taziyede bulunalım. İzni olmadan evlerinin cephesini kapatacak yanlış binalaşmadan sakınalım. Komşumuzun maddi durumu iyi değilse yemek yaptığımız zaman onlara da ikramda bulunalım. Çocuklarımızı komşumuzun çocuğunda bulunmayan ve gördüğünde arzusunu çekecek şeylerle dışarıya göndermeyelim. Sevgili Peygamberimizin şu hadisini tam bu noktada yeniden hatırlayalım.
“Allah katında arkadaşların hayırlısı, arkadaşına faydalı olandır. Yine Allah katında komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.”[Tirmizi, Birr]
İçinde bulunduğumuz Ramazanı vesile bilelim. Komşuluk ilişkilerimizi iyileştirelim.
Komşumuza rahatsızlık vermemek, komşumuza ikramda bulunmak Sevgili Peygamberimizin bildirdiği tavsiyeleridir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: “Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin. Allah’a ve âhiret gününe iman eden kimse ya faydalı söz söylesin veya sussun!” [Buharı, Edep]
Sevgili Peygamberimizden aktaracağımız bir hadisi uygulamaya koymak suretiyle ve bu ramazan vesilesiyle komşu ilişkilerimizi güzel bir zemine oturtturabiliriz. Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: “Ey Ebû Zer! Çorba pişirdiğin zaman suyunu çok koy ve komşularını gözet!” [Müslim, Birr]
Bu hadîs-i şerîfte yemeklerin en sâdesi olan çorbadan bahsedilmesi mecâzîdir. Hiçbir şeyin olmasa da sadece çorban bulunsa bile, komşularına ondan da bir pay ayır, denmek istenmiştir. İmkânın ne kadar kıt olursa olsun, komşularını şöyle bir gözden geçir ve o çorbaya ihtiyacı olanlara gönder, anlamınadır. Varlıklı kimseler, evlerinde sık sık yendiği hâlde fakirlerin tadamayacağı güzel yiyecekleri onlara ikrâm etmekle, Allah’ın lutfettiği zenginliğe en güzel şekilde şükretmiş olurlar.
Çorbaya su katma ifadesinde ince bir mâna daha vardır. Çorbaya su katıldığı zaman, yemeğin tadı ve nefâseti büyük ölçüde kaybolur. Efendimiz bu sözüyle, etrafındaki yoksulların karnı açken senin ağız tadı, damak zevki araman uygun olmaz. Sen zevk peşinde koşacak adam değilsin. Sen mü’minsin. Açları, yoksulları sen gözeteceksin, komşun açken tok yatamazsın demektir.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimizin bu konuda bir hadisi şöyledir: “Ey müslüman kadınlar! Komşu hanımlar birbiriyle hediyeleşmeyi küçümsemesin! Alıp verdikleri şey bir koyun paçası bile olsa!..”[Buharı, Hibe iki]
Ramazan ayında bu hadisin gerekliliğini yerine getirmek bir başka güzel olacaktır. Ramazan ayını vesile bileceğiz aramızdaki komşuluk muhabbetini birbirimize vereceğimiz -maddi değeri çok küçük şeyler bile olsa- hediyelerle artıracağız.
Netice itibariyle komşu sadece yan hanede oturan insan değildir. Atasözü olarak ifade edilen “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” sözü bu hususu ne kadar güzel ifade etmektedir. Maddi veya manevi alanda her an kendisine ihtiyaç duyacağımız komşumuzla ilişkilerimizi İslam Dininin tavsiyelerine uygun hale getirmek dünya mutluluğumuz, imanımızın kâmil olması ve cenneti elde etmemiz için gereklidir. Bu sebeple fırsat ayı Ramazanı iyi değerlendirelim. Sosyal hayatımız için, kendi yaşantımız için ikramlarda bulunalım. İhtiyaçlar giderelim. Sıkıntı vermeyelim. Hediyeleşelim.
Sözü İbrahim Hakkı Hazretlerinin kızına yaptığı şu tavsiye ile sonlandırıyorum:
Kalplerden kalplere bir yol bulmalı,
Her zaman yumuşak tavır almalı,
Acı sözü bırakıp, tatlı olmalı,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol kızım!
Yüce Rabbim komşuluk ilişkilerimizi kendi rızasına uygun bir hale getirmemizi nasip eylesin.
Allah’a emanet olunuz.