Günümüz insanı, gelişen teknoloji ve kitle iletişim araçlarının da etkisiyle her çeşit bilgiye inanılmaz bir hız ve kolaylıkla erişebilmektedir. Ancak bilginin kontrolsüz bir şekilde yayılması, beraberinde hakkın karşısında yer alan birçok düşünce akımının yaygınlaşmasına zemin hazırlamış, özellikle toplumun genç kesiminin inanç değerlerini hatta günlük yaşantısını etkiler hale gelmiştir. Doğru bilgi ve sağlam bir imândan yoksun olan bazı gençlerimiz inanç konularında gelgitler yaşayabilmektedir.
Özellikle son dönemde gençlerimizin farklı sebeplerle sapkın fikirlere sahip olduğunun zikredilmesi ve gençlerimizin farkında olmadan bu fikirlere kapılmış olmaları bir gerçektir. Kur’ân-ı Kerîm’de imân edenlere hitaben Allah’a, Peygamberine, Kur’ân’a ve daha önce indirdiği kitaplara iman edin şeklindeki buyruk (en-Nisâ 4/136), sahip olunan imanın güçlü olması gerektiğini vurgulamaktadır. Şimdi biz bu sapkın akımlarınbelli başlı bazılarından bahsedeceğiz.
ATEİZM
Ateizm kısaca; Allah’ın varlığını inkâr etme, tanımama, tanrıtanımazlık, dinsizlik anlamlarına gelmektedir. Bu inkâr özelliğinin bulunduğu kimseye de “ateist” denmektedir. Kâinatta yaratıcı bir gücü ve ruhlar alemini reddeden, duyularla elde edilen bilgi ve deney verilerinin dışında hiçbir bilgiye değer vermeyen ve kâinattaki her şeyin tesadüfler sonucu meydana geldiğini kabul eden sistemin adıdır. Buradan anlaşılacağı üzere, ateizmde Allah inancı başta olmak üzere hiçbir dini inanç esasına yer yoktur.
Dünyevîleşmenin her geçen gün arttığı çağımızda gerek ülkemizde gerekse uluslararası platformlarda ateizm anlayışının yaygınlık kazandığına şâhit oluyoruz. Bu inkârcı ve sapkın akıma kapılan bazı gençlerin dindâr ailelerin çocukları oluşu, konunun sanıldığından daha önemli ve tehlikeli boyutlarda olduğuna işaret etmektedir. Yapılan araştırmalar; çocukların dinî eğitiminde geç kalınması, onlara küçük yaşlarda baskı uygulanması, toplumda inanılan değerlere uygun bir hayat sürdürülmemesi, gençlerin kafasını kurcalayan itikadi bir takım soruların cevabını uygun bir biçimde açıklanmaması bu sapkın akıma kapılma nedenleri arasında gösterilmektedir.
Ateist gençlerde gözlemlenen bazı bariz özellikler içerisinde endişe, huzursuzluk, iç çatışma, yalnızlık, bencillik, katı kalplilik, duyarsızlık, kötülüklere meyil ve düzenli aile ortamından kaçış gibi vasıfları sayabiliriz. Bu tip zararlı akımların olumsuz etkisinden korunmaları için, çocukların aile ortamında sevgi ve ilgiyle, her türlü zararlı akımlara karşı bilinçli ve uyanık bir şekilde yetiştirilmeleri, inancın teorik anlamının yanında pratik değerinin öğretilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, imânın kişinin gönlünde ve toplum hayatında varlık gösteremediği yerlerde İslâm’ın kazandırdığı toplumsal değerler zamanla kaybedilecek ve beraberinde manevî bir çöküş kaçınılmaz olacaktır.
SATANİZM
Başta Almanya, İngiltere, Fransa gibi ülkelere olmak üzere, Batı dünyasında ve özellikle Amerika’da 1880’li yıllarda kısaca “şeytana tanrı diye tapınma” anlamına gelen “satanizm”, Amerika’da Anton Szandor LaVey tarafından sistematize edilerek alternatif bir din haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu sapkın akım taraftarları başta Yahudi ve Hristiyan olmak üzere bütün dinlere ve kutsal değerlere karşı başkaldırmış ve şeytanı kahramanlaştırarak ona tanrı diye tapınmaya başlamışlardır. Satanistlerde genel olarak bir tanrı, cennet ya da cehennem inancı bulunmamaktadır.
Ülkemizde bu sapkın akımın etkisi ağırlıklı olarak 1990’lı yıllarda medyada gündeme gelmiş, o tarihlerden itibaren birçok genç, kendisini bu akıma kaptırmıştır. Bunun sonucunda birçok cinayetler işlenmiş, hatta bazı gençler şeytana kavuşabilmek için intihar etmiştir. İntikam duygusu, baş kaldırma eğilimi, istediğini yapma arzusu, büyünün gücünü kabullenmek ve şeytanı memnun etmek satanistliğin ilkeleri olarak kabul edilmektedir.
Satanistliğin inkarcı akımına bazı gençlerin, kendisini fakir ailede dünyaya getirdiği için Tanrı’ya kızdığını, ailesinde huzur bulamadığını, daha fazla bir hayat sürdürmenin anlamsız olduğundan ruhunu şeytana sattığını, daha fazla özgürlük istediği için satanizmi tercih ettiği söylemesi dikkat çekmektedir. Başta anne-babalar olmak üzere, gençlerin maneviyat boşluğu içinde kalmamaları için eğitimcilerin ve sorumluluk sahiplerinin, onları her türlü inkarcı akımların zararlarına karşı bilgilendirmeleri temel dini altyapıyı edinmeleri için elden gelen gayreti göstermeleri, insanın en şerefli varlık olduğu bilincini kazandırmaları büyük önem arz etmektedir.
DEİZM
Deizmi kısaca “Allah’ın varlığını, evreni yaratanın O olduğunu kabul eden, ancak vahyi ve peygamberleri reddeden, yaratıcının evrene hiçbir müdahalesi olmadığını ve olmayacağını savunan ve hiçbir dine mensubiyeti kabul etmeyen düşünce sisteminin adı” olarak açıklayabiliriz. Allah’ın hiçbir şeye müdahale etmemesi vahyi ve peygamberi reddetmek açık bir çelişkiden başka hiçbir şey değildir. Üstelik Allah Teâlâ, âyetlerde kullarına çok yakın olduğunu (Bakara,2/186) her an evrene müdahale ettiğini (Rahmân, 55/29) açıkça bildirmiştir.
Gençlerin deizme yönelme sebeplerini kısaca ele almak gerekirse; bazıları İslâm dininin bilimle çatıştığını, akla aykırı ilkeler barındırdığını, insanın özgürlüğünü kısıtladığını ve dünyayı göz ardı ettiğini illeri sürmektedirler. Oysaki İslâm dininin, her zaman çalışmayı, ilerlemeyi, kazanmayı, güçlü olmayı emrettiğini bilmiş olsalardı, iddialarının yanlış olduğunu bilirlerdi. Müslümanlar arasında servet, şöhret, makam ve mevki sahibi olan bazı kimseler de nefsânî arzularını kısıtlayan dini hakikatlere karşı duyarsızlaşmakta daha sonra da yaşadığı gibi inanmaya başlamaktadırlar. Günümüzde hayata müdahale etmeyen, yaptırımı olmayan bir Allah inancı bu kimseler arasında rağbet görür hale gelmiştir. Ne yazık ki bu insanlar, böyle bir düşüncenin küfür olduğunu bilmemektedirler. Tevbe edip dinin özüne dönmedikçe ilahi rahmetten ebediyen mahrum kalacaklarını düşünmemektedirler.
Ülkemizde ve dünya üzerinde yukarıda kısaca açıkladığımız ateizm, satanizm ve deizm gibi akımların yanında pek çok inanç karşıtı oluşumlardan bahsetmek mümkündür. Bu manada politeizm (birden çok tanrının varlığına inananlar), agnostisizm (tanrının varlığını bilinemeyeceğini iddia edenler), hümanizm (doğaüstü güçlerin varlığı ile ilgilenmeyenler) ve egzistansiyalizm (insanın kendi değerlerini oluşturabileceğini savunanlar) gibi akımları zikretmek mümkündür.
Kanaatimizce,tüm bu inkârcı akımların tehlikesinden korunmak ve gençleri korumak için çocukların mutlu ve ilgili bir aile ortamında yetiştirilmesi, özellikle zararlı arkadaş çevresinden korunması, gelişen teknolojik imkânların esiri haline gelinmemesi, İslâm dininin sahih kaynaklardan öğrenilmesi, Allah Resûlü’nün (s.a.v) hayatının bir bütün olarak örnek alınması eğitimde sevgi ve barış dilinin kullanılması büyük önem arz etmektedir.
Allah (cc) bizleri, çocuklarımızı, gençlerimizi ve tüm İslâm alemini bu tür sapkın akımlardan muhafaza eylesin. Bizleri sıratı müstakimden ayırmasın. Allah bizlere iman üzere ölmeyi nasip etsin…