Sehl, Ensar'ın Hazrec koluna mensupdur. Künyesi Ebü'l-Abbas veya Ebû Yahyâ'dır. Babası Sa'd bin Mâlik (r.a)'dır. Hicretten önce İslâm'la şereflenmiştir. Annesinin ismi kesin olarak bilinememektedir. Sehl'in hicretten beş sene önce doğduğu rivayet edilmektedir. Onun önceki ismi Hazn idi. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu adı değiştirerek Sehl ismini verdi.
Sehl bin Sa'd'ın (r.a) çocukluğu hep Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimizin yanında geçti. Onun sohbetlerinden ayrılmadı. Çocuk olmasına rağmen İki Cihan Güneşi Efendimizin inci tanesi sözlerini iyi belledi. Onun nasihatlarını, tavsiyelerini kendine rehber edindi. Onun sevgisiyle büyüdü. O sohbet ederken bütün dikkatlerini O'na çevirdi. Öğütlerini tertemiz zihnine ve pırıl pırıl gönlüne yerleştirdi.
O, ilim âşıklısı bir gençti. Yeni şeyler öğrenmek onun hayatına ışık tutuyordu. O bilgilerle kuvvet buluyordu. Kendini güçlü hissediyordu. Bu sebepten Hz. Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali (r.anh) Efendilerimizle de sıkı temaslar kurdu. Onlardan da çok ilim öğrendi. Hadisde sika ünvanını aldı. Güvenilir, sözüne itimat edilir oldu. Sahabeden çoğu bir çok hadis rivayetlerini Sehl bin Sa'd'a (r.a) kadar dayandırırdı. Kendisinden Ebû Hüreyre, Saîd bin Müseyyeb, Ebû Hâzim ve oğlu Abbas hadis rivayet ettiler.
BUHARÎ VE MÜSLİM HADİSLERİ
Sehl bin Sa'd (r.a)'ın bizzat Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimizden duyarak rivayet ettiği hadis sayısı 100'e ulaşır. Ondan naklen Buharî ve Müslim'in kitaplarına müştereken aldıkları hadis sayısı ise 28 tanedir. Rivayet ettiği hadislerin birkaç tanesinin meâli şöyledir:
"Kulun Allah yolunda, cihad için yaptığı sabah yürüyüşü, dünyadan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır."
Bir gün İki Cihan Güneşi Efendimize biri geldi ve: "Ya Rasûlallah! Allah'ın ve insanların beni sevecekleri bir işi bana öğret" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Dünyadan yüz çevir ki, Allah Teâlâ seni sevsin. İnsanların eline bakma ki, onlar da seni sevsin."
Yine bir gün Resûl-i Ekrem (s.a) Efendimiz Bilâl-i Habeşi'ye: "Kalk şunu bildir. Cennete ancak mü'min olan girer. Şu muhakkaktır ki, Allah Teâlâ İslâm dinini günahkâr kişi ile de destekler." buyurdu.
Bir defasında ashabını bir koyun ölüsünün başına götürdü ve: "Şu gördüğünüz koyun ölüsünün, sahibi yanında bir kıymeti var mı?" diye sordu. Oradakiler kıymetli olmadığı için buraya attı dediler. Bunun üzerine Fahr-i Kâinat (s.a) Efendimiz şöyle buyurdu:
"Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki; bu dünya, koyunun sahibi yanında olan kıymetinden daha fazla Allah Teâlâ yanında değerli değildir. Eğer dünya, Allah Teâlâ katında bir sivrisinek kanadı kadar kıymetli olsaydı, ondan kâfire bir yudum su içirmezdi."
Sehl bin Sa'd (r.a) yaşı çok küçük olduğu için Bedir'e katılamadı. Babası Sa'd bin Mâlik bu savaşta kahramanca çarpıştı ve şehid oldu. "Ashâb-ı Bedir" şerefine erdi. İki Cihan Güneşi Efendimiz ganimetlerden babasının hissesini sekiz yaşındaki yavru Sehl'e verdi.
O, Uhud savaşına da küçük olduğu için katılamadı. Hendek savaşında hendek kazımına yardımcı oldu. Gördüklerini anlatırken: Onlar hendek kazıyor, biz küçükler omuzlarımız üzerinde toprak taşıyorduk. Bu sırada Rasûlullah (s.a)'ın:
"Yâ Rabbi! Bütün hayat, ahiret hayatıdır. Muhâcir ile Ensârı mağfiretine nâil eyle." diye duâ buyurduğunu işittim.
Sehl (r.a) İki Cihan Güneşi Efendimizin öyle âşıklısı idi ki, bir isteğini duyar duymaz hemen yerine getirmek için gayret ederdi. Bir gün Resûl-i Ekrem (s.a): "Artık cemaat çoğaldı, bir şey yapılsa da üzerine otursam" buyurdu. Hurma kütüğüne dayanarak verdiği hutbeleri yüksek bir yere çıkarak vermek istedi. Sehl (r.a) hemen 'ok'tan yayın fırladığı gibi kalktı ve kısa zamanda minberin direklerini getirdi.
O, onbeş yaşlarına geldiği zaman İki Cihan Güneşi Efendimiz dâr-ı bekâya uçtu. Sehl (r.a) Hz. Ebubekir (r.a) devrinde mürtedlerle savaştı. Çok büyük kahramanlıklar sergiledi. Hz. Ömer ve Osman (r.anh) devrinde de çeşitli savaşlara katıldı. Hz. Ali (r.a) devrinde uzlete çekildi. Tarafsız kalmayı tercih etti. Haccac zamanında çok eziyet gördü. Yaş itibariyle emsalleri de kalmamıştı. Bunu anlatmak için: "Şayet ben ölürsem, Allah ve Resulü şöyle buyurdu diyen hiç kimseyi işitmeyeceksiniz." derdi.
Hicrî 91 (712 m.) senesinde Medine'de vefat etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine nâil eylesin. Amin.