Kıymetli Kardeşlerim!
Sünnet: Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in Peygamberlik süresince veya daha geniş ifade ile bütün hayatı boyunca sergilemiş olduğu söz, fiil ve onaylardır. Allah (c.c) ayet-i kerimede Peygamberimizin heva-hevesinden konuşmadığını, söylemlerinin vahiy ürünü olduğunu bizlere bildirmektedir. Şu ifadeyi rahat bir şekilde kullanabiliriz: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’ın hayatı her yönüyle kontrol altındadır. O zelle denilen küçük hata yaptığında hemen Cenab-ı Allah tarafından uyarılmış ve hatalarını düzeltmiştir. Bu vesile ile onun hata yapması ve Sünnetullaha muhalif hareket etmesi mümkün değildir.
Hayatımızın Ruh ve bedenden müteşekkil olduğu herkesçe malumdur. Bedenimizin; yaşamak için ekmeğe, suya ve nefese olan ihtiyacı kadar, Ruhumuzun da; Rabbini tanımaya, O’na ibadet etmeye ve bizlere göndermiş olduğu Kur’an-ı Kerim ve Peygamberlerini takip etmeye ihtiyacı vardır. Allah (c.c) bir ayet-i kerimede “De ki; (Ya Muhammed (s.a.v) Eğer sizler Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” buyurmuş, Allah’ın sevgisini ancak Rasulunu (s.a.v) takip ederek kazanacağımızı bizlere bildirmiştir. Bizler Allah’ı sevdiğimizi iddia ediyorsak Peygamberimize tabii olarak bunu fiiliyata dökebilir sevgimizi lisan-ı hal ile gösterebiliriz. Ashab-ı Kiram Peygamberimizin her anını takip etmek hayatını hayatlarına uygulamak amaçlı bazen nöbetleşe bile olsa Peygamberimizden bir şeyler öğrenmeye çalışıyor ve bunları birbirine aktarıyordu. İşte günümüze kadar ulaşan Hadis-i Şerifler ve Siyer-Şemail Eserleri bu vesile ile bizlere kadar gelmiştir. Bizim için son derece mühim olan hadis eserleri (Sünnet) Kur’an-ı Kerim’den sonra İslam’ın en kuvvetli ikinci delilidir. Kur’an-ı Kerim Hidayet için yol ise Hadis-i Şerifler (sünnet) de o yolda bulunan levhalar ve yol göstericilerdir. İkisini birbirinden bağımsız düşünmek mümkün değildir.
Mü’mince bir duruşun en belirgin göstergesi; kişinin Kur’an-ı Kerim ve Sünnet odaklı bir hayat sergilemesi ve Peygamberimizin sünnetine ittiba etmesidir. Teşbihte hata olmazsa bir insan dünyalık olarak birini sever ise onun hoşlandığı, sevdiği, yapmak istediği şeyleri öğrenir ve onu mutlu etmek için isteklerine göre hareket etmeye ve haliyle kendisini sevdirmeye çalışır. İşte sevginin gerekliliği, tabiiyetin gerekliliği, sevilenin arzu isteğine göre hareket etmektir. ALLAH ve Rasülunu sevmek emir ve yasaklarına göre bir yaşam sürdürmeyi ve sevdiğimizi göstermek amacıyla ALLAH (c.c) ve Rasulu’nun(s.a.v) sünnetine tabi olmayı gerektirir ki gerçek bir tabiiyetin belirtisi ise hayatımızın ne kadar Kur’an ve Sünnetten müteşekkil olduğudur.
Sünnete tabi olmak dinde aşırılığa gitmekten kaçınmaktır aynı zamanda; Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir gün Kıyamet-Ahiret ahvalinden bahsederken bazı ashab-ı kiram (r. anhüm) kendi aralarında ağlaşmış ve yaptıkları amellerin azlığından bahsetmişler ve şöyle bir karar almışlardır: Biz Rasulullah’ın evine gidelim ibadet hayatını araştıralım, ona göre ibadetlerimizi yapalım. Peygambermizin evine vardıklarında onu orada görmemişler ve Hz. Aişe (r.a)’ya Peygamberimizin ibadet hayatını sormuşlardır. Hz. Aişe (r.a) kendilerine gereken cevabı verdikten sonra; Ashab-ı Kiram (r.a) Peygamber Efendimizin (s.a.v) ibadetlerinden daha fazla ibadet etmeleri gerektiğini düşünmüşler ve içlerinden birisi ben gece vakti sürekli ibadet edip uyumayacağım, diğeri ben gün aşırı oruç tutacağım, sonuncusu ise ben kadınlardan uzak kalacağım diye karar vermiştir. Daha sonra Peygamber Efendimiz (s.a.v) durumdan haberdar olunca bu kararları alan kişilere hitaben: Ben aranızda Allah’tan en çok korkan ve O’na karşı en çok samimi olanınızım, Buna rağmen ben geceleri bazen kalkar ibadet eder bazen de yatarım, bazı günler oruç tutar bazı günler de iftar olarak günlerim geçer ve kadınlarla da evlenirim, diyerek onlara: İşte benim sünnetim budur sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” diye buyurmuşlardır. O böylelikle bizlere ibadette aşırılığa da gitmemeyi öğütlemiş ve başka vakitlerde “Allah’ın en sevdiği amel az da olsa devamlı olandır” buyurmuştur.
Değerli Kardeşlerim!
Sevgi tabii olmayı, tabii olmakta güzel ahlakı kuşanmayı gerektirir. Güzel ahlaka bürünen bir Müslüman etrafındakilere fayda vermek kaydıyla insanların en hayırlısı konumuna sahip olur. Bizler için gerekli olan en mühim mesele öncelikle Kelamullah olan Kur’an-ı Kerim kitabımızı anlayarak okumak, okuyup hayatına uygulamak ve ailemize bunu öğretmektir. Daha sonra Peygamberimizin (s.a.v) hayatını okumak, sünnetini öğrenip yaşamak ve yaşatmaktır. Doğru yol bundan ibarettir, aksini arayan da yolunu kaybedecektir.
Vesselam…