Abbas Bin Ubâde (r.a.), Medineli olup Hazreç kabilesine mensuptur. İsmi Abbas, nesebi; Ubâde bin Nadle el-Hazrecî'dir. İkinci Akabe'de İslâm'la şereflenen oniki sahâbeden biridir. Akabe'de biat ettikten sonra arkadaşlarına bir konuşma yaptı. Bu hitabetiyle Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sevgisini kazandı. Yapılan anlaşmayı pekiştirmek için arkadaşlarına şöyle seslendi:

"Ey Hazreçliler! Rasûlullah (s.a.)'e niçin biat ediyorsunuz biliyor musunuz? Siz onu hem sulh hem de savaş zamanları için kabul ediyor ve ona tâbî oluyorsunuz. Siz bir hayli tehlikeli işlere atılacaksınız. Bu işte ölmek var dönmek yok. Eğer, mallarınıza, canlarınıza, yakınlarınıza bir zarar geldiğinde onu yalnız ve yardımsız bırakırsanız dünya ve âhirette helâk olursunuz. Eğer davet ettiği konularda, tehlikeleri göze alacak ve zorluklara karşı koyacak cesâreti kendinizde görüyorsanız ona biat edin. Bu, dünyanız ve âhiretiniz için daha hayırlıdır."

AKABE BİATININ MÂNÂSI

Abbas Bin Ubâde (r.a.) bu biatın, her ne pahasına olursa olsun Rasûlullah'ı (s.a.)düşmanlarına karşı savunmak mânâsına geldiğini söyledi. Heyecanlı bir üslupla arkadaşlarına bunu tekrar duyurdu. Şayet biatlarında söz verdikleri gibi davranamıyacaklarsa hiçbir faide elde edemiyeceklerini onlara hatırlattı. Bunun üzerine Hazreçliler hep birlikte: "Biz, mallarımız, canlarımız, yakınlarımız yok olsa da Rasûlullah (s.a.)'dan hiçbir zaman ayrılmayacağız. Dâima onun yanında yer alacağız. Onu düşmanlarına karşı savunacağız. Bu yolda ölmek var, dönmek yok." diye biatlarını tekrarladılar. Sonra İki Cihan Güneşi Efendimize döndüler ve:

"Ya Rasûlallah! Biz bu ahdimizi yerine getirir, sözümüzü tutarsak bize ne vardır? Ecrimiz ne olur?" diye sordular. Fahr-i Kâinat (s.a.) Efendimiz onlara tebessüm ederek tek bir kelime ile: "Cennet" buyurdu. Bu müjdeli cevap üzerine ashâb-ı kiram musâfaha ederek biât ettiler. Şu hususlarda Allah Rasûlüne söz verdiler:

"Allah Teâlâ'ya hiçbir şeyi ortak tutmamak, hırsızlık etmemek, zina yapmamak, çocukları öldürmemek, yalan söylememek, iftira etmemek, hayırlı işlere muhâlefet etmemek..." üzere ahdettiler.

Medineliler biat ederken Akabe tepesinden, görünmeyen bir yerden: "Ey Mina'da konaklayanlar! Peygamber ile Medineli müslümanlar sizlerle savaşmak üzere anlaştılar..." diye bir ses geldi. Resûl-i Ekrem (s.a.) bu sesi işitince: "Bu Akabe'nin şeytanıdır." buyurdu. Sesin geldiği tarafa yönelerek: "Ey Allah'ın düşmanı! İşimi bitirince senin hakkından gelirim" dedi. Medineli müslümanlara da: "Siz hemen konak yerlerinize dönün." buyurdu.

Abbas Bin Ubâde (r.a.) cesâret ve kahramanlığıyla şöhret bulmuştu. Bu olay karşısında Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimize şu teklifte bulundu.

"Ya Rasûlâllah! Yemin ederim ki, istediğiniz takdirde, yarın sabah, Mina'da bulunan kâfirlerin üzerine kılıçlarımızla eğilir, onların hepsini kılıçtan geçiririz." dedi.

İki Cihan Güneşi Efendimiz bu kahramanca hareketten çok memnun oldu. Kendisine verdikleri sözün neticesini hemencecik görmenin sevinci ile onlara tebessüm etti ve: "Bize, henüz bu şekilde hareket etmemiz emrolunmadı. Şimdilik siz yerlerinize dönünüz" buyurdu.

Ne vefâkârlık!.. Ne muhabbet!.. Ne teslimiyet!.. Ahdine sadâkat göstermek... Sözünün eri olmak... Hizmette öne atılmak... Her şeyi zamanı ve yeri gelince yapmak... İşareti beklemek... Sözü tutmak... İslâm'ın her şeyi güzel... Emri de nehyi de... Her şeyi hoş... Lutfu da kahrı da... Yeterki o iman ve muhabbet elde edilebilsin. Ey Allahım! Kalblerimize böylesi îman ve muhabbet ihsan eyle...

ENSÂRIN MUHÂCİRİ

Abbas Bin Ubâde (r.a.) biat ettikten sonra Mekke'de kaldı. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden ayrılmadı. Hicret emrini bekledi. Hicrete izin verilince muhacir kafilesine katılarak Medine'ye döndü. Bu sebeble kendisine "Ensârın Muhâciri veya Medineli Muhâcir" denildi. Bu şekilde anıldı. Medine'ye gelince muhâcirlerden Osman Bin Maz'un (r.a.) ile kardeş ilân edildi.

Abbas Bin Ubâde (r.a.) Bedir gazvesine iştirak edemedi. Fakat Uhud savaşında büyük kahramanlıklar sergiledi. Bu savaşta İslâm ordusu bozguna uğradığı sırada, dağılan orduyu tesirli konuşmasıyla toplamaya çalıştı. Ashabâ şöyle haykırdı:

"Ey kardeşlerim! Bu uğradığımız musîbet, Rasûlullah'a karşı isyanımızın neticesidir. Dağılmayınız!.. Rasûlullah'ın etrafına geliniz. Eğer Rasûlullah'a bir şey olur da biz sağ kalırsak, Rabbimize karşı ileriye süreceğimiz hiçbir mâzeretimiz yoktur!" dedi ve büyük bir cesâretle düşman saflarına daldı.

"Allah Allah" nidalarıyla kılıç sallayarak önüne çıkan müşriki devirdi. Akşama kadar kahramanca çarpıştı. Resûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizin çevresinde müşrik oklarına karşı onu korumaya çalıştı. Vuruşa vuruşa gün boyu kılıç salladı ve sonunda şehadet şerbetini içti. Cenâb-ı Hak'tan şefaatlerine nâil olmayı niyaz ederiz. Amin.