Ahiret hayatının aşamaları nelerdir? Kabir hayatı nasıl olur? Sûr’a ne zaman üflenecek? Haşr nasıl olacak? Amel defterleri nasıl verilecek? Hesap günü neler sorulacak? Mizan ne demek? Sırat köprüsü ne demek? Ahirette kimler şefaatçi olacak? İşte sırasıyla ahiret hayatının aşamaları...
Ahiret hayatının safhaları sekiz tanedir. Ahiret hayatının aşamaları sırasıyla;
1. Kabir hayatı.
2. Sûr ve Sûra üfürüş.
3. Haşr (Dirilme) ve Mahşer.
4. Amel defterlerinin dağıtılması.
5. Hesap günü ve sorular.
6. Mizan.
7. Sırat.
8. Şefaat.
İnsanın ölümüyle başlayan ahiret hayatının safhaları şöyledir:
1. KABİR HAYATI
İnsanın ölümüyle kabir hayatı (berzah) başlar. Bir hadiste “Kabir, ahiret duraklarının ilkidir. Bir kimse eğer o duraktan kurtulursa sonraki durakları daha çabuk geçer. Kurtulamazsa sonraki durakları geçmek zor olacaktır.”[1]buyrulmuştur. Ölümle başlayıp, yeniden dirilmeye kadar devam edecek olan hayata kabir hayatı denilir. Kabir hayatı, dünya ile ahiret arasında bir ara dönem olduğu için berzah hayatı diye de anılmıştır. Nitekim berzahın kelime manası “İki şey arasında engel”dir.
Her insan ister ölerek toprağa gömülsün, ister boğularak denizde kalsın veya yanarak külü havaya karışsın, mutlaka ruhen bir kabir hayatı geçirecek sonrasında kıyamet günü diriltilecektir. Genellikle insanlar ölünce kabre konulduklarından bu gibi durumlarda da kabir hayatı ifadesi kullanılmaktadır. Fakat kabir hayatı her insan için vardır.
İnsan öldükten sonra kabre konulunca Münker ve Nekir adlı iki melek kendisine gelerek “Rabbin kimdir? Peygamberin kimdir? Dinin nedir?”gibi sorular sorar. İman ve güzel amel sahipleri bu sorulara doğru cevaplar verirler, kendilerine cennet kapıları açılır ve cennet gösterilir. Kâfir ve münafıklar ise bu sorulara doğru cevap veremezler, onlara da cehennem kapıları açılır ve cehennem manzaraları gösterilir. Kâfirler ve münafıklar kabirde sıkıntı ve ıstırap çekerken mü’minler mutlu ve huzur içinde bir kabir hayatı geçirirler.[2]
Kabir azabı ve huzuruyla ilgili olarak Kur’an’da bazı âyeti kerimelerde işaretler ve sahih hadislerde açık bilgiler bulunmaktadır.
Allâh Teâlâ buyurur:
“(Son) Sûr’a üflenince, kabirlerinden Rablerine koşarak çıkarlar. «Vah hâlimize! Bizi uykumuzdan kim kaldırdı?» derler. Onlara: «İşte Rahman olan Allâh’ın vâdettiği budur, peygamberler doğru söylemişlerdi.» denir.” (Yâsin, 51-52)
Allah Resülü buyurur:
“Müslüman kabirde sorguya çekildiği zaman, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet eder. İşte bu şehâdet, Kur’ân-ı Kerîm’deki‘Allah, kendisine iman edenleri hem dünyada hem de âhirette sağlamlaştırır.’[3]âyetinin delâlet ettiği manadır.”[4]
Allah Resülü bir sahabisinin vefatının ardından ona dua etmiş ve Allah’ım‘‘… Onu cennete koy, kabir ve cehennem azabından koru. ”buyurmuştur.[5]
Resûlullâh yine bir sahabisinin ardından şöyle buyurmuştur:
- “Ölüp de pişmanlık duymayacak hiçbir kimse yoktur.” Ashâb-ı kirâm:
- İhsan sahibi bir kişinin pişmanlığı nedir Yâ Resûlallâh? deyince Efendimiz:
- “Muhsin bir kişi ise, bu hâlini daha fazla artırmamış olduğuna; kötülük eden bir kişi ise o kötülükten vazgeçmemiş olduğuna pişman olacaktır.”[6]buyurmuşlardır.
2. SUR VE SUR’A ÜFÜRÜŞ
Kelime olarak sûr, seslenmek, boru, üflenince ses çıkaran boynuz anlamlarına gelir. Terim olarak kıyametin kopuşunu belirtmek ve kıyamet koptuktan sonra bütün insanların mahşer yerinde toplanmak üzere dirilmelerini sağlamak için İsrafil aleyhisselâm tarafından üfürülecek olan boruya sûr denilir. Hz. Peygamber bir hadislerinde sûrun, kendisine üflenen bir boru ve boynuz olduğunu haber vermişlerdir.[7] Fakat bu borunun mahiyeti insanlar tarafından bilinemez. Sûr da bütün ahiret hallerinde olduğu gibi dünyadaki borulara benzetilemez.
Kur’an ayetlerinden anlaşıldığına göre İsrafil aleyhisselâm sûra iki defa üfürecektir. İlkinde Allah’ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olan her şey dehşetinden sarsılacak ve kıyamet kopacak, ikincisinde de insanlar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere Rablerine koşacaklardır.[8]
İsrafil’in sûra iki defa üfürmesi arasında geçecek zaman ise bilinmemektedir.
Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor:
“Resûlullah: “İki sur arasında kırk vardır!” buyurmuştur.
Bunun üzerine oradakiler: “Ey Ebû Hureyre! Kırk gün mü?” diye sordular. Fakat o: “Bir şey diyemem!” cevabını verdi. Tekrar: “Kırk ay mı?” dediler. O yine: “Bir şey diyemem!” cevabını verdi. “Kırk yıl mı?” dediler. O yine: “Bir şey diyemem!” cevabını verdi ve devamında:
“Sonra Allah gökten su indirecek ve insanlar yerden sebze biter gibi bitecekler. İnsanda bir kemik hariç hepsi çürür. Bu çürümeyen, acbu’z-zeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyâmet günü yeniden yaratılış bundan terkib edilecektir.” (Buhârî, Tefsiru Sûreti Zümer 3; Amme 1; Müslim, Fiten, 141; Muvatta’, Cenâiz, 48; EbûDâvûd, Sünnet, 24; Nesâî, Cenâiz, 117.)
3. HAŞR VE MAHŞER
Sözlükte toplanmak, bir araya gelmek demek olan haşr, terim olarak Allah’ın, insanları hesaba çekmek üzere tekrar dirilttikten sonra bir araya toplamasıdır. İnsanların toplandıkları yere mahşer veya arasat denir. Kur’an’ı Kerim’de mahşerden ve bu sırada yaşanacak olaylardan bahseden pek çok ayeti kerimelerden birinde şöyle buyrulur:
“Allah onları, sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını sandıkları bir durumda yeniden diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah’ın huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Çünkü onlar doğru yola gitmemişlerdi.”[9]
Haşr günü, insanlar kendi durumunun ne olacağını bilemediğinden en yakınlarıyla bile ilgilenmeyeceklerdir. O gün mü’minlerin yüzleri parlayacak, kâfirlerin yüzü ise kararacaktır.
Abese Sûresi’nin 33-42. ayetlerinde şöyle buyrulur:
“Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün kulakları sağır edercesine şiddetli ses geldiği vakit, işte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. O gün birtakım yüzler vardır ki pırıl pırıl parlarlar, Gülerler, sevinirler. O gün nice yüzler de vardır ki, toz toprak içindedirler. Onları bir siyahlık bürür. İşte onlar, kâfirlerdir, günaha dalanlardır.”
Hz. Peygamber her kulun, öldüğü durum üzere, iyilik üzere ölmüşse iyi, kötülük üzere ölmüşse kötü olarak diriltileceğini, yalın ayak, ilk yaratılışları gibi haşredileceklerini bildirmiştir.[10]
4. AMEL DEFTERLERİNİN DAĞITILMASI
İnsanlar hesaplarının görülmesi için toplandıktan sonra, kendilerine dünyadayken yapmış oldukları işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri verilir. Bunlar dünyadaki defterlere benzemez. Bu defterlerin hakikatini ancak Allah bilir. Dünyadayken her mekânda ve her an Kiramen Katibin (yazıcı melekler) tarafından doldurulan bu defterler hakkında Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Kitap ortaya konmuştur. Suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. Vay halimize derler, bu nasıl kitapmış. Küçük, büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş. Böylece onlar yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.”[11]
Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilir. Defteri sağdan verilenlere “ashâb-ı yemin”, soldan veya arkadan verilenlere “ashab-ı şimal” adı verilir. Defterin sağdan verilmesi bir cennet müjdelerken, soldan verilmesi ise cehennem azabının habercisidir.
Bugünün teknolojik gelişmeleri ışığında yorumladığımızda ‘‘amel defteri’’ni bir video CD’sine benzetebiliriz. Hayattayken yaptığımız tüm iyi ve kötü işler, adeta kameraya çeker gibi Kirâmen Katibin melekleri tarafından kaydedilmektedir. Kıyamet gününde herkesin doldurduğu video CD’si bir ekranda gözleri önüne serilir. Ayeti kerimede buyrulur:
‘‘Ve her insanın amelini, kendi boynuna bağladık. Kıyamet günü onun için (o amellerinin yazıldığı) bir kitap çıkarırız ki, onu açılmış olarak önünde bulur. “Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak nefsin yeter!” (denilir).’’[12]
5. HESAP GÜNÜ VE SORULACAK SORULAR
İnsanlar amel defterlerini ellerine aldıktan ve yaptıklarını en ince detayına kadar gördükten sonra Yüce Allah tarafından hesaba çekileceklerdir.
Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz?”[13]
Hesap ve sorgulama sırasında amel defterlerinden başka, insanın organları ve yeryüzü de insanların yaptıklarına şahitlik edecektir.
Fussilet Suresi’nin 20-23. âyetlerinde bu hakikat şöyle anlatılır.
‘‘Nihayet oraya ulaştıklarında kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları işleri söyleyip kendi aleyhlerinde şahitlik ederler. Derilerine: "Niçin aleyhimizde şahitlik ettiniz?" deyince onlar: "Bizi konuşturan, her şeyi konuşturan Allah’tır. Zaten sizi ilkin yaratan ve sonunda da huzuruna götürüleceğiniz Rabbiniz de O’dur." Siz, kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin, aleyhinizde şahitlik edecekleri bir günün geleceğine inanmıyor ve ondan sakınmıyordunuz, ayrıca siz, yaptıklarınızın çoğunu, Allah’ın bilmediğini sanıyordunuz. İşte Rabbiniz hakkında beslediğiniz bu kötü zandır ki sizi mahvetti de, o yüzden hüsrana uğrayanlardan oldunuz.’’
Zerre ölçüsü hayır işleyenin mükâfatını, kötülük işleyenin cezasını göreceği[14] ve hiçbir adaletsizliğin söz konusu olmayacağı o günde insanların şu beş şeyden hesaba çekileceği hadis-i şerifte bildirilmiştir:
1. Ömrünü nerede tükettiği,
2. Gençliğini nasıl geçirdiği,
3. Malını nerede kazandığı,
4. Malını nereye harcadığı,
5. Bildikleriyle amel edip etmediği,[15]
Çeşitli hadislerde de bütün insanların, aracı olmaksızın Allah tarafından hesaba çekileceği, mü’minler sorulan sorulara kolaylıkla cevap verirken, kâfirlerin ince ve zor bir hesap ve sorgulamadan geçirilecekleri haber verilmektedir.[16]