Arapça Cem kökünden türeyen toplayan, bir araya getiren anlamındaki cami kelimesinden alınmıştır. Kelime başlangıçta sadece cuma namazı kılınan büyük mescitler için kullanılan el- mescidü’l- cami tamlamasının kısaltılmış şeklidir. MESCİT: Secde yeri, secde edilen yer, secde ederken başın konulduğu yere denir. Daha sonra içinde cuma namazı kılınan ve hatibin hutbe okuması için minber bulunan mescitler, cami minber bulunmayan yani cuma namazı kılmayın küçük muhabbetler ise sadece mescit olarak anılır olmuştur.
Mescit ve camilerin İslam kültür ve toplumunda çok önemli bir yeri vardır. Öyle ki Peygamber efendimizin (S.A.V) Medine’ye hicret ederken Medine’ye varmadan Küba’da Küba Mescidini Medine’ye de varır varmaz ilk yaptığı şey kendi evinden önce mescit (cami)’ ini inşa etmiştir. Bu caminin İslam toplumunda önemini anlamak için yeter ve artar bile. Belki bu gün camiler bizim toplumda fonksiyonunu yitirmiş olabilir ama ilk dönem İslam toplumunda camiler çok etkin ve aktif kullanılırdı. O dönemlerde camiler hem eğitim kurumları ( Suffe medresesi ceminin bir kısmından ayrılmış yatılı bir eğitim kurumu)idi, hem ordu karargahı idi, hem önemli şeylerin istişare edildiği meclis, hem de ibadetlerin ifa edildiği yerler idi.
Hasılı cami ve mescitler hayatın tam merkezinde idi. Onun için gerek peygamber efendimiz(S.A.V.)’in hadislerinde gerekse de Kur’an ayetlerinde camilerin maddi manevi inşasına teşfik edilmiştir.Nitekim Efendimiz (S.A.V.) bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Kim Allah için bir cami inşa ederse Allah da buna karşılık ona cenette bir köşk inşa eder.” (Buhari hadis no:6127) Allah da bir ayette şöyle buyuruyor. “Allah’ın mescitlerini ancak Allah’a ve âhiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve sadece Allah’tan korkan kimseler gerçek mânada îmâr edebilir. Doğru yola ermiş olmaları umulanlar işte bunlardır.”(Tevbe:18.ayet). Camiler, İslam kardeşliğinin tecelli ettiği amirmemur, işçi- işveren, asker- komutan, öğrenci- öğretmen, efendi- hizmetli, makam – mevki demeden tüm Müslümanların yana yana, omuz omuza durup beraberce Rablerinin huzuruna çıktıkları müstesma ve kutsal yerlerdir. Camiler Allah’ın yeryüzünde ki evleri ve Kâbe’nin birer şübeleridir.
Camile vaaz îrşad, nasihat ve hutbelerle Müslümanların dinlerinin emir ve yasaklarını helal ve haramlarını, sağlam kaynaklardan öğrendikleri güzide yaygın eğitim kurumlarıdır. Camiler Müslümanların sessiz, temiz, nezih manevi huzurlu bir ortamda ibadetlerini eda ettikleri, Allah’ı aldıkları, Kura’n tilavet ettikler, adeta Allah ile baş başa kaldıkları huzur dolu ortamlardır. Tabi ki cami deyince amacından saptırılmamış; İlk temelleri takva üzerine kurulmuş Küba Mescid( cami)’ ini kast ediyoruz. Yoksa Müslümanlar arasına fitne ve tefrika koymak için inşa edilen Mescid’ül- dırar-ı kast etmiyotuz. Yüce Allah şöyle buyuruyor :”Münafıklardan bir grup, İslâm ve müslümanlar aleyhinde zararlı faaliyetler yapmak, kâfirleri desteklemek, mü’minlerin arasına ayrılık sokmak ve daha önce Allah ve Rasûlüne karşı savaşmış olanların gelip kendilerine katılmasını beklemek maksadıyla bir mescid yaptılar. Üstelik bunlar: “Bu mescidi yaparken iyilikten başka bir şey düşünmedik” diye yemin de ederler. Allah şâhittir ki, onlar kesinlikle yalancıdırlar.”. ( Tevbe:107ayet) Yine şöyle buyuruyor:”O mescidde asla namaza durma! Daha ilk günden takvâ temelleri üzere yapılan mescid, senin namaz kılmana daha uygundur.
Orada her türlü günah ve kötülüklerden temizlenmek isteyen kimseler vardır. Allah da zâten bu ölçüde temizlenme gayretinde olanları sever.”. ( Tevbe:108 ayet). Rabbim’den temennim camilerimizin tekrar eski fonksiyonlarına kavuşması, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde oldukları, dinlerini doğru bir şekilde öğrenip, anlayıp, yaşadıkları, İslami şahsiyetlerin yetiştirildiği, İslâm ve Müslümanların eski İzzet, heybet ve şerefinin iadesine vesile olduklar mekanlar haline gelmesidir.