İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli ve belirgin özelliği, aklın yanında insanî ve ahlaki değerlere de sahip olmasıdır. Ahlak ve değerler manzumesi, toplumun inşası, gelişmesi ve her alanda zirveye ulaşmasında mihenk taşı niteliğindedir. Bu denli öneme sahip olan bu değerler aslında bütün insanlık tarafından önemsenip korunmaya şayandır. Ne var ki günümüz toplumu, din, ahlak, değer yargıları, eğitim ve kamu bilinci başta olmak üzere hayati öneme sahip birçok konuda büyük bir kriz içerisine düşmüştür. Artık dünyanın hemen her yerinde söz konusu değerler unutulmuş, ayaklar altına alınmıştır. Bu da maalesef başta din, toplum düzeni ve emniyet olmak üzere birçok alanda kaosa sebebiyet vermektedir. Hâlbuki ahlak, yeryüzündeki bütün halkların erdemli bireyler olarak varlıklarını sürdürmelerinin yegâne teminatıdır.  Ahlak olmazsa, hiçbir millet yeryüzünde gerçek anlamda varlığını sürdüremez. Ahlak, emniyetli bir hayatın olmazsa olmazıdır. Ahlak olmazsa insan hayatı güçlünün zayıfı ezdiği, büyüğün küçüğü yediği, zenginin fakiri sömürdüğü vahşi hayvanların yaşadığı orman misali olur.

Peki, bu denli ehemmiyete sahip bu ahlak kuralları ve değer yargılarının kaynağı nedir? Kim tarafından ve neye göre belirlenir? Biraz bunun üzerinde durmaya çalışalım. 

Her suyun farklı kaynağı olduğu gibi, her fert ve toplumun da özendiği, takip ettiği ve kuşanıp bezendiği ahlak ve değer yargı kaynakları vardır. Ancak her kaynağın suyu saf, temiz ve tatlı olmadığı gibi söz konusu bütün kaynaklar da ne yazık ki saf, temiz ve duru değildir. Bazı kaynaklar temiz, tatlı ve her türlü beşeri kullanıma uygunken bazıları ise tuzlu veya kirlidir, hiçbir şekilde beşeri kullanıma uygun değildir. Binaenaleyh su kaynaklarında gösterdiğimiz dikkat ve hassasiyeti, ahlak ve değerler konusunda da göstermemiz elzemdir.

İnsanların ahlak ve değer yargılarını aldıkları kaynakların kalitesi, fertlerin şahsiyetleri ve toplumların istikbalinde belirleyici rol oynamaktadır. Bundan dolayı her Müslümanın ilk ve en önemli değerler kaynağı, bütün varlıkların yegâne yaratıcısı olan Allah’ın (c.c.) indirdiği, insanın ilk yaratılıştaki ahlaki tabiatına uygun, Kitap ve Sünnetten ibaret olan İslam olmalıdır.

Birçok ayet ve hadis nassında, Müslümanların referansı olan kitap ve sünnete ittibaya atıfta bulunulmuştur. Bunlardan bazıları şunlardır:  

“Bu, kendisiyle insanları uyarman, inananlara öğüt vermen için sana indirilen bir kitaptır. Artık bu hususta kalbinde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O’nu bırakıp da başka önderlerin ardından gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!” (A'râf, 2-3)

Bu ayet-i kerimede Allah (c.c.), Kur’an’ın insanlar için dünya hayatında uyulması gereken bir uyarı ve öğüt kaynağı olduğunu, ondan başka kaynaklara kesinlikle yönelmemelerini kesin bir ifadeyle emretmektedir.

“Kim de beni anmaktan yüz çevirirse mutlaka sıkıntılı bir hayatı olacaktır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.” (Tâhâ, 124)

Bu ayette de Allah (c.c.), emrine ve peygamberine indirdiğine muhalefet eden, yüz çeviren ve doğru yolu onlardan başka kaynaklarda aramaya çalışan her kesin sıkıntılı bir hayat geçireceğini bildirmektedir.

Peygamberin de (s.a.v.) bu konudaki hadislerinden biri şöyledir:

   “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3)

Kendini Müslüman olarak niteleyen her birey ve toplumun referansı daima Kur’an ve Sünnet olmalıdır. İnsanın ilk yuvası olması hasebiyle fert ve toplumların değer yargılarında büyük etkisi bulunan aile de çok değerli ve önemli bir kurum olduğundan Kur’an ve Sünneti özümsemiş bireylerden müteşekkil olmalıdır. Zira kişi, başta anne-baba olmak üzere ilk olarak aile fertlerinin ahlakını benimser, değer yargılarına önem verir ve bu minvalde gelişip büyür. Bundan dolayı Müslüman bir aile, çocuklarına üstün değerleri benimsetebilme kabiliyetine sahip, her konuda dini referans alan birikimli bireylere haiz bir kurum olmak durumundadır.

Kitap, Sünnet ve ailenin bireye sunduğu bu değer yargıları kişiyi toplumun olumsuzluklarına karşı koruyan kalkan misalidir. Bu değerlerle büyümüş bir birey, toplumdan menfi etkilenme yerine topluma kendi değer yargılarını benimsetebilen örnek bir şahsiyet olur.