Savaşın 60. Gününe girerken savaş sözcüğü maalesef anlamını yitiriyor. Malumunuz savaş kelime anlamı olarak devler veya toplulukların ekonomik ve siyasal ilişkileri nedeniyle anlaşmazlıkları sonucu aralarındaki siyasal ilişkiyi kesip birbirlerine karşı ordularıyla silahlı eylemlere girişmeleridir.
Savaşında bir adabı usulü var elbet. Hatta modern dünyada 2. Dünya savaşının ardından galip emperyalist güçlerinin Birleşmiş Milletler aracılığıyla savaş suçu diye ilan ettikleri bazı maddeleri kâğıt üzeri sıralamışlar. Kâğıt üzeri de olsa o maddeleri sıraladığımızda Batının gayrı meşru ve şımarık çocuğu İsrail’in bu katliamları yapmaması için gündem oluşturmalıyız. İsrail’in işlediği suçlar ortalıkta savaş hukuku diye bir şey bırakmayacak kadar gayrı insani ve zalimane.
60 günlük süreçte Hiroşima’da kullanılan atom bombasının iki buçuk katı kadar (Belki de son günlerde 3 katı olmuş) bomba kullanılmış. 7 bin çocuk, hatta bebek katledildi bu süreçte, bir o kadar kadın katledildi. Toplam 16 bin insanın cesedine ulaşıldı. Hamas’ın son açıklamasına göre en az 6500 insan kayıp. Yılların tarihi kenti Gazze, göz göre göre bombardımanlarla yok ediliyor. İçerisinde on binlerce mazlum inşanla!
İlk günlerde Netanyahu ve Savunma bakanının yaptığı açıklamada ‘’ Biz Gazze’dekileri insan olarak görmüyoruz ki onlar hepsi birer hayvan!’’ sözleri hepimizin kulağında ilk günkü nefretiyle canlı duruyor. Hatta bir Hahamları da şöyle bir fetva vermişti ‘’ Hastaneler vurulabilir, bebekler katledilebilir’’ diye. (Şiddet şiddet doğurmanın sonucu olarak, o haham 4 gün önce Kudüs’te 2 Hamas sempatizanı tarafından öldürüldü) Düşmanına hayvan gözüyle bakan bir katil sürüsü var. Katliam o kadar hat safhada ki Sağ kalan aileler çocuklarına onların ismini kollarına yazdırıyor. Her hangi bir bombardımanda çocuklarının cesedine ulaşabilsinler diye. Durum bu kadar ciddi ve trajik. Hastaneler, ambulanslar, camiler, mülteci kampları, BM ambarları bilerek bombalandığı katliamı canlı canlı izliyoruz. Bu yapılanlar hepsi savaş suçu. Tüm bu katliamlara rağmen dünya emperyalist güçleri hepsi sus pus. Sebebi gayet açık; çünkü ‘’Küfür tek millettir!’’
Madem konuya savaş suçuyla başladık, o halde savaş suçu nedir ne değildir uluslararası literatürde genişçe bir irdeleyelim;
Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin görev alanına giren, Lahey yönetmeliklerinde ve Cenevre Sözleşmeleri'nin I. Protokol'ünde ve uluslararası örf ve adet hukukunda tanımlanmış ihlallerin bazıları şunlardır:
· Doğrudan sivil nüfusa, sivil eşyalarına, insani yardıma ya da barış koruyucu misyonların yanı sıra sağlayacağı önceden tahmin edilen somut ve doğrudan doğruya askerî avantaja oranla aşırı bir şekilde sivil hedeflere zarar vereceği ya da sivilleri yaralayacağı ya da rastlantısal olarak can kaybına yol açacağı bilinen saldırılar da dahil olmak üzere sivillere yönelik yasaklanmış saldırılar; Kızılhaç ve Kızılay amblemlerini taşıyan binalara, malzemelere, tıp birimlerine, ulaşım araçlarına ve kişilere karşı saldırılar; ve askerî hedef olmayan din, eğitim, sanat, bilim ya da hayır amaçlarıyla kullanılan binalara, tarihi anıtlara ve hastanelere saldırılar;
· Teslim olmuş askerleri öldürmek ya da yaralamak; uzuv keserek fiziksel olarak sakat bırakmak; kişinin ölüme sebebiyet verecek ya da onun sağlığını ciddi biçimde tehlikeye atacak tıbbi olarak meşrulaştırılamayacak ve kişinin çıkarları doğrultusunda yapılmayan tıbbi ya da bilimsel deneyler gerçekleştirmek; kişinin onuruna yönelik saldırı, özellikle de onur kırıcı ve aşağılayıcı muamele; tecavüz ve cinsel şiddetin diğer biçimleri ve insanları kalkan olarak kullanmak gibi savunmasız kişilere zarar verme;
· Ateşkes bayrağını, BM ya da düşman işaretini ya da Kızılhaç ve Kızılay amblemlerini kötüye kullanmak; esir alınmayacağını bildirmek; askerî gerekliliklerle meşrulaştırmadıkça düşman mülklerini yağmalama, yok etme ya da zaptetme; zehir ya da zehirli silahlar, belirli gazları, vücutta parçalanan kurşunları ve yapılacak bir değişiklikle tüzüğe eklenecek diğer silahlar gibi yasaklanmış silahları kullanmak; bir savaş yöntemi olarak sivilleri kasten aç bırakmak ya da ulusal silahlı kuvvetlere 15 yaşından küçük çocukları almak ya da onları silahlı çatışmalara aktif bir şekilde katarak kullanmak gibi bazı yasaklanmış savaş yöntemleri;
· İşgalciler tarafından işgal ettikleri topraklara kendi sivil nüfuslarının dolaylı olarak ya da doğrudan transferi ya da işgal edilen toprakların nüfusunun tamamının veya bir parçasının sınır dışı edilmesi ya da transferi; düşman vatandaşlarının yasal haklarını kaldırma ya da askıya alma ya da onları kendi ülkelerine karşı askerî operasyonlara katılmaya zorlamak da dahil olmak üzere, işgal edilen topraklarda ya da düşman vatandaşlarına karşı yasaklanmış bazı eylemler.
Savaş suçu ihlallerini yukarda genel hatlarıyla sıraladık. Kritik soru şu; Sizce İsrail bu savaş suçu ihlallerinin neresinde? Sesiniz bana gelmiyor ama herkesin malumu boğazına kadar bataklığa batar gibi, bu günahsız bebeklerin kanları içinde boğazına kadar batmış. Can çekişiyor. Onlar bu saatten sonra cehennemdeki ateşlerini arttırmak için nefes alıyorlar. Taki bir gün taşların arkasına saklanan kadar. Batı sessiz kalsa da mazlumların velisi Allah’tır. Ve o Allah saburdur. Gazabı pek gaddardır.
Batı dünyasının durumunu Kur’an-ı kerim bize çok güzel ifade etmektedir;
Kur’an-ı Kerim de Cenabı Allah şöyle ferman buyuruyor: ‘’ İnkar edenler de birbirlerinin velileri(dost ve yardımcıları ) dır. Eğer siz de ( dost ve yardım hususunda bunu) yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bir kargaşa olur.’’( Enfal-73).
Başka bir ayeti kerimede: ‘’Sen onların dinine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar’’ (Bakara-120)
‘’Küfür tek millettir’’ hadisi şerifi ise Batının sessizliğinin sebebini tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır. O halde Müslümanlar Şu ayeti kerimeyi kendine düstur edinmeli; ‘’Ey iman edenler ! Müminleri bırakıp da kafirleri dost edinmeyin! Allah’ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?’’ (Nisa -144) Başka bir ayeti kerimede ‘’(Ey iman edenler ) Müminler ancak kardeştirler, onun için kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete erdirilesiniz’’ (Hücrat – 10) ayeti kerimelerini aklımızdan çıkarmamalıyız.
Dünya Müslümanları ilk 15-20 gün eylem ve kamuoyuyla fena bir imtihan vermediler. Her bir hastane bombardımanında herkes yerinden fırladı. Meydanlar zamanla yerini boykota bıraktı. O da fena gitmedi. Daha sonra konferanslar seminerler… Ancak şuanda gördüğüm kadarıyla batı dünyası kent meydanları Müslüman dünyası kent meydanından daha kalabalık ve ses getirir düzeye gelmiş. Bu bir taraftan iyi bir taraftan da kötü. Hem de çok kötü. Bizler bir nevi erken uyandık görevimizi yaptık ve yeniden uykuya daldık. Eylemlerimiz saman alevi gibi gür ve kısa sürdü. Oysa düşman gün geçtikçe katliamlarının şiddetini arttırıyor.
Bize ne oldu da Müslüman kardeşlerimiz katledilirken bizler hiçbir şey olmamış gibi spor ve eğlenceye döndük. Hani müminler kardeşti? Hani müminler bir vücudun azası gibiydi. Bir yer ağırdı mı vücudun tamamı ağrırdı. Bizler Müslümansak kardeşlerimizin acısını ve gündemini sonuna kadar takip etmeli ve dert etmeliyiz. Dertlerine derman olmalıyız.
Şimdiden 300 avukat İsrail’in savaş suçu işlediğine dair Uluslararası savaş mahkemesine başvurdular. Ama yetmez Gazze katliamını her ortamda gündem yapmalıyız. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanabiliriz. Uyuyanları uyandırmak için. İsrail terör devleti uluslararası camiada mahkûm edilene dek.
Bu saatten sonra neler yapılabilir?
· Boykot silahımıza hiç olmadığı kadar sarılmalıyız. Tüketim alışkanlığını baştan sona değiştirmeliyiz. Sosyal medyada gezen bir söz var çok hoşuma gider ‘’ Cola içmezsek ölmeyiz, ama cola içersek ölürler. ‘’ unutmayın. Boykot kapitalizmi dize getirir buna inanalım. Yahudileri hay be hay dize getirir. Hayber kalesi kuşatması ve Hurma ağaçları meselisini unutmayın.
· Kermeslerle Filistin halkına yardım toplayabiliriz. Diyarbakır’da okullarda kermes haberleri peş peşe geliyor mutluluk verici. Hamd olsun bizde geçen Hafta Soğanlı İmam hatip Orta Okulu olarak öğretmen öğrenci ve Velilerimizle bu sorumluluğumuzu yerine getirmenin mutluluğunu yaşadık.
· Meydanlar yeniden dolmalı, Geçen Hafta Selahaddin-i Eyyubi camisinden Dağ kapı meydanına kadar meşaleli yürüyüş yapıldı. Bir önce hafta yine aynı güzergahta Cuma namazı sonra çocuklar Gazze’deki kardeşlerine sahip çıkmak adına yürüyüş yaptılar. Ve nihayet bu cumartesi öğlen namazının ardından Ulu Camiden Hz. Süleyman Camii’ne kadar çok sayıda çocuk yürüyüş yaptı. Akranlarına destek olmak için. Selam göndermek. Siz yalnız değilsiniz demek için.
· Konferanslar verilmeli. Bu etkinliklerle Kudüs davası diri tutulmalı. Kardeşlik hukukuna sahip çıkmak için. Pazar Akşam Sezai karakoç Konferans salonunda geniş katılımlı Dr. İhsan Şenocak Hocanın katılımıyla ‘Davamız Kudüs’ konulu gayet verimli bir konferans düzenlendi.
· İslami cemaatler bir ve beraber hareket etmeli. Bu benim hayalim. Tefrikat zamanı değil bir ve birlik olma zamanı. Kudüs’ü kurtarma zamanı.
· … Ve dua müminin en büyük silahı.