Müslüman'ın hayatında sürekli sıcak tutulması gereken bir kavram vardır “Muhasebe”. Günümüzde yaşadığımız hayat, zihnimizi o kadar meşgul edecek şeylerle karşımıza çıkıyor ki kalbimizi, ruhumuzu, dimağımızı meşgul edip bağlayan o engellerden kurtulup rabbimize ayıracak zamanımız neredeyse kalmamış gibi. Öyle bir muhasebeye ihtiyacımız var ki; sadece kendimizi, ailemizi ve ülkemizi değil, tüm insanlığın ama husûsen ümmet-i Muuhammed-i (s.a.v) dertlerini de içeren bir muhasebe.

Yeryüzünde canlılar arasında vazife ve sorumluluk taşıyan tek varlık insandır. Aslında insanın hayatını anlamlı kılan ona değer katan temel özellikte, bir vazife ve sorumluluk sahibi oluşudur. Zira insan, irade sahibidir ve emaneti yüklenmiştir.

Rabbimiz insanın geçmişini yoklama ve geleceğin düzenleme açısından dikkatini çekmek üzere “Muhasebe” kelimesini 97 defa Kur’an-ı Kerim de zikretmiştir. Bunlardan kaçını zikretmek gerekirse;

“Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizi hakikaten huzurumuza getirmeyeceğimizi mi sandınız?” (Mü’min-115).

“Yoksa inşa başı boş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet suresi-36).

“İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı halbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler.” (Enbiya, 11).

Muhasebe; hesaplaşma, hesaba çekme veya hesaba çekilmek, hesabını yapmak anlamlarına gelir. Dini manada Muhasebe; kişinin nefsinin yaptığı iyi ve kötü işler açısından kendini hesaba çekmesidir, yani iç denetimidir.

İnsan yaratılış itibariyle fücura (günaha) ve takvaya meyilli bir varlıktır. Onun günaha yatkınlığı ancak, hayatını nefis Muhasebesi yapması ve bu istikamette idame etmesiyle engellenebilir. Muhasebe; geleceğe yönelmek ve ileriyi görebilmektir, bir işe başlamadan önce sonunu hesap edebilme işidir. Gafletten uyanmak, günah ve hataların farkına varabilmektir.

Ömür sermayesi tükeniyor. Bu sermayeyi gaflet içinde ziyan edenler, kendilerine yeniden bir mühlet verilmesini isteyecekler, fakat ömür bir sefere mahsus verilen bir nimettir. O, elden çıktıktan sonra ne tekrarı vardır ne de telafisi… Ömür her an tükenmekte olan mahdut bir sermayedir. İnsan da bu cihanda gayesizce yaratılmış başı boş bırakılmış bir varlık değildir. İlahi imtihan için geldiği bu dünyada, her fani gibi bir gün ölüm geçişinden ahiret alemine intikal edecektir. Asır suresinde Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Asra (zamana) and olsun ki insanlar ziyandadır, ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna (onlar ziyanda değildirler).” (Asr, 1-3).

Allah’ı (c.c) hakkı ile bilen, O’nun çizdiği sınırın dışına çıkmayan, Hz. Muhammed’in Allah’tan aldığı ilke ve inkılapları hayatına tatbik eden ve o ana kadar ki olan ömrünü nasıl harcadığının muhasebesini yapan ve kalan ömrünü İslâmî çerçevede yaşayacak olan her insan kurtuluş ve saadet kapılarını kendine açmış demektir. Geçmiş her yılın muhasebesini yapmakla kendini muvazzaf gören her Müslüman, aynı zamanda gelecek ömrünün de muhasebesini yapmalı ve ona göre bir hayat nizamı yaşamalıdır.

Allah’ın (c.c) izniyle 2021 yılını geride bırakıp 2022 yılına kavuşurken, her Müslüman başını yastığına koyup geçmiş bir senenin muhasebesini yapmalı. Acaba Allah’ın (c.c) bana bağışladığı bu ömür sermayesini nasıl harcadım, namazlarımı kıldım mı, günde beş vakit beni huzura çağıran Allah’ın beni üzerine vekil kıldığı malımın zekatını verebildim mi, anne-babama layık bir evlat olabildim mi, eşime iyi bir eş, evlatlarıma iyi bir baba, komşularıma iyi bir komşu, öğrencilerime iyi bir öğretmen olabildim mi? Zinadan, içkiden, kumardan, haram kazançlardan, yalandan, dedikodudan, iftiradan, stokçularda vs. uzak durabildim mi diye kendini hesaba çekmeli.

Her Müslüman yeni bir yıla girerken İslami bir duruşundan asla taviz vermemeli ve diğer din mensuplarının yeni yıla girerken yaptıkları eylemlerden ve davranışlardan uzak durmalıdır. Zira Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadislerinde şöyle buyurur; “Kim bir kavme benzerse o da onlardandır.” (Ebu Davut, Libas, 4/4031).

Müslüman olan her bir birey hal ve hareketiyle, giyim kuşamıyla, eğlencesiyle, hülasa; her şeyle farklı olmalı ve farkını hissettirebilmelidir. Gayrimüslimlere ve fasıklara benzeme ve onların nefsani hayat tarzlarını taklit etme hastalığı, imanı tehlikeye atan hususlardan biridir. İman temelindeki çözümlemelerin, fikri ve ahlaki yozlaşmaların birçoğu bu tür taklitlerle başlar. Taklit zamanla alışkanlık ve huy haline gelir. Sonrasında ise şekli beraberlik zihni beraberliğe, zihni beraberlik ise zamanla kalbi beraberliğe gider. Velhasıl her Müslüman; hayatının her safhasında islamın şahsiyet, karakter ve vakarına yakışır bir duruş sergileyip gayr-i müslimlerin adetlerinden uzak durmakla mükelleftir. Geçmiş yılı nasıl ki muhasebe yapıp ona göre bir hayat yaşamaya çalıştıysak aynı hassasiyeti yeni yıla girerken de sergilemeli, İslâmî şuurla o yılı geçirme gayretinde olmalı. Yeni yılın hayırlara vesile olmasını diler, geriye kalan ömrümüzün geçmiş ömrümüzden daha mübarek olmasını niyaz ediyoruz.