Mekke fethinde Eşca‘ kabilesinin sancağını taşıyan ve İstanbul fethine katılan kahraman bir sahâbîdir. Mizah ve şakayı seven, Efendimiz’den sürekli yeni şeyler öğrenmek için gayret eden bir ilim âşıklısı iman eridir. O, Ebû Abdullah, Ebû Muhammed, Ebû Amr, Ebû Hammâd gibi değişik künyelerle anılır. Asıl adı, Ebû Abdirrahmân Avf ibni Mâlik ibni Ebî Avf el-Eşcaî olarak zikredilir.

Avf Bin Mâlik radıyallahu anh’ın doğum tarihi ve gençlik yılları hakkında kaynaklarda fazla bir bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak onun İslamla şereflenmesi Hicretin 6. (627) yılında olduğu rivayet edilmektedir. O, Hayber, Mûte ve Tebük savaşlarında bulunmuş, Mekke fethinde Eşcâ‘ kabilesinin sancağını taşımış ve Emeviler döneminde de İstanbul fethine katılmıştır.

Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in onunla Ebü’d-Derdâ radıyallahu anh arasında Medine’de kardeşlik bağı kurduğu nakledilmiştir. Avf İbni Mâlik radıyallahu anh Zâtüsselâsil Gazvesinde önemli hizmetlere vesile oldu. Komutan Amr ibni Âs, Gazvenin sonucunu İki Cihan Güneşi Efendimiz’e bildirmek üzere onu haberci olarak gönderdi.

ZOR SEFER

Mizac itibariyle şakacı idi. Buna misal olarak şöyle bir olay anlatılır: “Ceyşü’l-usra” olarak nitelendirilen ve İslam tarihine zor bir sefer diye geçen Tebük Seferine katılmıştı. Tebük, Medine’ye çok uzak bir şehirdi. Üstelik yaz mevsiminin en sıcak ayı Temmuz’da sefere çıkılmıştı.

Ordunun istirahatı için bir yere konaklandığı zaman Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz için hemen bir gölgelik veya bir küçük çadır kurulurdu.

İşte bu molaların birinde Avf İbni Mâlik radıyallahu anh, Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in küçük çadırına girmek istedi. Çadırın önünde oturup beklemeye başladı. İçeri girmek üzere izin çıkınca adımını attı, kafasını çadırın içine doğru uzattı ve gülümseyerek:

“-Ya Rasûlallah! Bütün vücudumla mı gireyim?...” diye sordu.

Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz de onun bu şakacı tavrına ve sorusuna tebessüm ederek:

“-Bütün vücudunla gir!..” diye karşılık verdi.

Ve ona kıyamet yaklaştığı zaman meydana gelecek bazı olayları haber verdi. (bk. Ebû Dâvûd, “Edeb”, 84; İbn Mâce, “Fiten”, 25; ayrıca bk. Buhârî, “Cizye”, 15).

Avf ibni Mâlik radıyallahu anh şakacı olduğu kadar Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’den her gün yeni şeyler öğrenmek için gayret gösteren bir ilim âşıklısı idi. Ondan bize altmış kadar hadis rivayeti ulaşmıştır. Nakledilen hadislerin bir kısmı Kütüb-i Sitte’de, otuz yedi kadarı da Ahmed ibni Hanbel’in “Müsned”inde (VI, 22-29) yer almıştır. Bunlardan birkaçı şöyledir:

Ebû Abdurrahman Avf İbni Mâlik el-Eşca’î radıyallah anh şöyle dedi:

Biz dokuz veya sekiz yahut yedi kişilik bir grup Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanında oturuyorduk. Bize:

- “Allah’ın elçisine bîat etmez misiniz?” buyurdu. Oysa biz, yeni bîat etmiştik. Bu sebeple:

- Ey Allah’ın Resûlü! Biz sana bîat ettik ya! dedik. Sonra tekrar:

- “Allah’ın elçisine bîat etmeyecek misiniz?” buyurdu.

Bu defa bîat için ellerimizi uzatarak:

- Ey Allah’ın Resûlü! Biz sana bîat etmiştik. Şimdi ne üzerine bîat edeceğiz? dedik.

- “Allah’a kulluk edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, beş vakit namazı kılmak, itaat etmek - sesini alçaltarak bir cümle söyledi ve - kimseden bir şey istememek üzere bîat edeceksiniz!” buyurdu.