Diyarbakır, medeniyetlerin iz bıraktığı kadim bir şehir. Taşlarına işlenmiş binlerce yıllık geçmişiyle, kültürlerin buluştuğu Diyarbakır’ın eşsiz hikayesi.

Diyarbakır, tarihi boyunca farklı kültürlerin izlerini bünyesinde barındıran ve adeta bir medeniyetler mozaiği olarak ayakta duran nadir kentlerden biri. Bugün kalıntılarına baktığımızda bile onun ne denli büyük ve köklü bir tarihe sahip olduğunu görmek mümkün. Tarihi surları, Hevsel Bahçeleri, Ulu Camii, Ziya Gökalp Müzesi ve daha sayısız tarihi yapısı, bu kadim şehirde birbiri ardına gelip geçen uygarlıkların birer mirası. 

İlk olarak Mezopotamya’nın kuzey sınırında konumlanan Diyarbakır, milattan önce 3000'li yıllardan bu yana önemli bir yerleşim alanı olmuş. Bu kadim topraklara ilk yerleşen halkların başında Hurri ve Mitanniler geliyor. Ardından Asurluların egemenliğine giren Diyarbakır, Asur Kralı Adad-Nirari’nin devasa projeleriyle bu dönemde büyümüş. Daha sonra Babil ve Medler bu topraklara hükmetmiş, her gelen medeniyet kendinden bir iz bırakmış. Özellikle Roma ve Bizans dönemleri Diyarbakır’ın surlarının inşa edildiği, büyütüldüğü dönemler olarak öne çıkıyor.

Diyarbakır, İslam’ın Anadolu’ya geçiş kapılarından biri olarak da büyük önem taşımakta. Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Artuklular, Diyarbakır’a hem İslami kimlik kazandırmış hem de İslam kültürünü kente yansıtan çeşitli eserler bırakmış. Özellikle Artuklular dönemi, Diyarbakır için bir altın çağ olarak kabul edilir; çünkü bu dönemde bilim, sanat ve ticarette büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.

Osmanlı döneminde ise Diyarbakır’ın stratejik konumu ve sahip olduğu doğal kaynaklar Osmanlı Devleti’nin bölgeye ilgisini artırmış ve şehir Osmanlı ile yeni bir gelişim sürecine girmiştir. Bugün, Osmanlı'dan kalan tarihi yapılar, camiler ve hanlar, Diyarbakır’ın o dönemdeki canlılığını hatırlatan mimari değerler olarak ayakta duruyor. 

Diyarbakır’ın bu köklü tarihi sadece fiziksel yapılarla sınırlı değil; aynı zamanda bu topraklar, kültürlerin iç içe geçtiği, dillerin ve inançların bir arada yaşadığı bir alan olmuş. Bugün dahi Kürt, Arap, Türk ve Süryani gibi pek çok etnik ve dini topluluk Diyarbakır'da bir arada yaşıyor, bu da şehri kültürel açıdan zengin bir miras alanı haline getiriyor.

Tarihi boyunca pek çok medeniyetin beşiği olmuş bu kent, bugün bile bu zengin geçmişin izlerini koruyor ve yaşatıyor. Belki de bu yüzden Diyarbakır’a "medeniyetlerin buluşma noktası" demek, onun derin tarihini ve kültürel mirasını en iyi anlatan cümle olacaktır.