Hayvanların kulaklarını yarmak, fıtratımıza ya da ahdimize ihanetin bir başka şeklidir. Bu, Rabbimizin hakkını yok sayma cüretidir.
Araplar beşinci yavrusunu erkek doğuran devenin kulağını yararak Kâbe civarına salar, mukaddes gördükleri bu deveyi dokunulmaz ilan ederlerdi.Bu, Allah’ın hükümranlığını ihlal ederek,O’nun mukaddes kılmadığı bir varlığı yine bir ümniyye ile mukaddes kılmak anlamına gelmektedir.
Varlıklar âleminin hiyerarşisine yapılan bu keyfî müdahale, tabiî ve aslî olanı değiştirerek Allah’a ortak koşmaktır. Kutsalın niteliği ve niceliğindeki tahrif de Allah’a ihanettir. Allah’tan başka kimse haramı helal, helali haram kılamaz. Bu Rubûbiyetin hakkını çalmak, haddi aşmaktır. İşte bu tağyir, insanın fıtrata ve andına bir diğer ihaneti olarak şeytanın insanlarda görmeyi arzuladığı bir haldir.
ALLAH’IN YARATTIĞINI DEĞİŞTİRMEK İSE İNSANIN KENDİSİNE İHANETİDİR.
Allah’ın yarattığını değiştirmek ise insanın kendisine ihanetidir. Bize lâyık görüleni beğenmeyerek tağyire yeltenmek, kendimizi bile bile ateşe atmaktır. Bu, Allah’ın lâyık gördüğü şerefi yok saymaktır. Şeref sadece bir ahitle muhatap alınmamız değildir; şeref aynı zamanda, bize biçilen fıtratın Allah’ın fıtratı olması hakikatidir. Fıtrat dediğimiz şey, Allah’ın fıtratıdır ki O, bizleri de bu fıtrat üzere yaratmıştır. Allah’ın fıtratı; Allah’ın kâinata koyduğu kanunlar ya da Sünnetullah’tır. İnsanın yaratılışını ve fıtratını değiştirmeye kalkması Allah’ın fıtratını beğenmemektir. Bu ise Allah’ı beğenmemekten başka ne anlama gelir? Hâlbuki “O yarattığı her şeyi güzel yapmıştır.” (Secde, 7). Allah’ı beğenmeyen, kendisini de beğenmez, yaratılışını da, etrafındakileri de… Öyle olunca da verilene tağyir ile müdahale etmeye kalkar. En başta varlıklar hiyerarşisini değiştirmek ister. Allah’a ayrı, kendisine ayrı bir rol biçer, bu şekilde Rabbine, ahdine ve kendisine ihanet edenlerden olur.
Fıtrat ayetinin devamında tam da böyle bir hainin portresi çizilir. Kendisine deliller verilen, fakat bunları kenara atan, bu yüzden şeytanın peşine düştüğü ve neticede azgınlardan olan bu hain önceleri Allah’ın ayetlerine uyduğu halde, daha sonra bunlardan sıyrılıp uzaklaşır. Dünyaya sımsıkı sarılır, ihtiraslarına uyar, şeytan da o zaman onu peşine takar ve bu suretle azgınlardan biri haline gelir. Rabbimiz kendi ayetleriyle bilgilendirdiği, fakat tabiatının kötülüğü yüzünden bu bilgileri daima dünya menfaatlerine âlet eden bu hâini, kovsan da kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp durmadan soluyan köpeğin durumuna benzetir. (Araf, 175-176)
Ezcümle, Allah’ın yarattığını bozmak, fıtratı bozmaktır. Fıtrat, Allah’ın bizim hakkımızdaki muradı, din ise bu muradın tahakkuku için bahşettiği nimetidir. Fıtrat herkese verilmiş, din ise teklif edilmiştir. Din düşmanları dinin teklifi ile insan arasına girmeye çalışırlar; cihad, bu düşmanlara karşı koyarak din ile insan arasındaki engelleri aradan kaldırma gayretidir. Ama fıtrat düşmanları çok daha şedit ve tehlikelilerdir. Onlar Allah’ın hakkımızdaki muradını ters yüz etmeye çalışır, Allah’ın eserleri yanında esas murâdını hedef alırlar. Düşmanlıkları insanlar ya da onların fiilleri değil, Allah’ın insanlar hakkındaki tasarrufudur. En başta Rabbimizle yaptığımız ahdi tanımazlar. Onun; beden, cinsiyet, zihin ve kalbimize biçtiği vazifeleri reddeder ve kendi ümniyelerine göre roller biçerler. Fıtrat düşmanlarının kurguladıkları meşum roller, insanı ateşe yakıt yapmanın ötesinde kâinattaki mizanın bozulmasına da sebep olur. Karada ve denizde fesat belirir. Bu mânâda fıtrata düşmanlık inkârdan fecidir.
Dine karşı olmak küfürdür; ama yaratılışa, yaratılıştan biçilen rollere ve dolayısıyla fıtrata karşı olmak Allah’ı doğrudan hasım ilan etmektir. Böylesinin felah ve necat bulması şöyle dursun, bunlarla hem-mekân, hem-zaman ve hem-belde olanların akıbetinden korkulur. Tarih bunun acı misalleri ile doludur, çünkü Allah’ın fıtratında bir değişiklik olmaz. Murâd-ı ilâhîyi bulmak, anlamak ve ona göre yaşamak yerine kendi hevâ ve heveslerinin peşine giderek fıtrat düşmanlığı yapanlar behemehâl mukabele görürler, onların şirretliklerine nemelazımcılık ile kulak tıkayanlar da bu âkıbetten hisselerini alırlar.