Yüce rabbimiz dünyayı ve içindeki nimetleri temel ihtiyaçlar karşılansın diye insanlığın istifadesine sunmuştur.  Tabii sunarken de âdemoğluna hem helalinden çalışmayı hem de nimetlere saygılı ve ölçülü bir şekilde yaklaşmayı öğütlemiştir. Her hal ve şerait içinde iki dünya saadetini öngören dinimiz İslam, rızık temini konusunda da hayati öğretiler ortaya koymuştur. Bu yazımızda helal rızık konusuna dinimizin nasıl baktığı üzerinde duracağız inşaallah.

Öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki; yüce rabbimizin bizim için tayin ettiği o rızka kavuşmak için çalışmak ve çabalamak gerek. Kuranı Kerimde,“İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39) diye buyrulmaktadır. Yani, her konuda olduğu gibi rızık konusunda da sebeplere sarılmak ve gayret göstermek esastır.  Güzel dinimiz İslamiyet, çalışmayı tavsiye ettiği gibi, rızkın helal olmasını da önemle tavsiye etmiştir. Dilerseniz gelin İslam’daki helal rızık ve çalışma usullerine hep beraber göz atalım.

1. Meşru işlerde çalışmak: Yani İslamın helal kıldığı işlerde çalışmak. Allahu Tealanın yasakladığı içki, kumar, faiz, gasp, hırsızlık, şans oyunları gibi haram işlerden uzak durmak. Bütün bunlarla ilgili çok sayıda ayeti kerime ve hadisi şerif mevcuttur. Lakin birkaçını burada zikretmekle iktifa edeceğiz inşaalah. Şöyle ki, Kuranı kerimde;

"Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin çünkü o sizin için apaçık düşmandır." (Bakara 168) . 

 “Faiz (riba) yiyenler ancak şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah alışverişi helal faizi haram kılmıştır. Kime Rabbinden bir öğüt gelir de (faize) bir son verirse artık geçmişi kendisine işi de Allah'a aittir. Kim (faize) geri dönerse artık onlar ateşin halkıdır orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara 275) diye buyrulmaktadır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) bu konu hakkında şöyle buyuruyorlar:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Allah Teâlâ temizdir; sadece temiz olanları kabul eder. Allah Teâlâ peygamberlerine neyi emrettiyse mü’minlere de onu emretmiştir. Cenâb–ı Hak Peygamberlere: ‘Ey peygamberler! Temiz ve helâl olan şeylerden yiyin, iyi ve faydalı işler yapın!’ buyurmuştur. Mü’minlere de:‘Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin’ buyurmuştur.”  Resûl–i Ekrem daha sonra şunları söyledi:“Bir kimse Allah yolunda uzun seferler yapar. Saçı başı dağınık, toza toprağa bulanmış vaziyette ellerini gökyüzüne açarak: Yâ Rabbi! Yâ Rabbi! diye dua eder. Halbuki onun yediği haram, içtiği haram, gıdası haramdır. Böyle birinin duası nasıl kabul edilir!” (Müslim, Zekat 65).

2. İslam'ın ticaret ve alış-veriş ahlakına uymak: Yani özetle, çalışırken hak yememek, kul hakkına riayet etmek ve ölçü-tartıda hile yapmamak. Kuranı kerimde, “Ey İman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin. Haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder.” (Nisa, 4/29) diye buyrulurken, bir başka ayette de, ‘Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar, insanlardan bir şey ölçüp aldıkları zaman ölçüyü tam yaparlar; kendileri onlara bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik yaparlar. Onlar, büyük bir gün için tekrar diriltileceklerini sanmıyorlar mı?  O gün insanlar âlemlerin Rabbi huzurunda duracaklardır." (Mutaffifin, 83/1-6) diye buyrulmaktadır.

Bununla ilgili olarak yüce kitabımız kuranı kerimden bir örnek verecek olursak; Medyen halkı ticaretle uğraşırdı. Allahu tealanın onlara verdiği bunca nimete şükredeceklerine, kalkıp ticarette hile yaptılar. Yüce Allah da onlara Şuayb Peygamberi gönderdi. Şuayb (as) onlara, ‘Ey milletim! Ölçüyü ve tartıyı tamamı tamamına yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.”  (Hûd, 85-86) diye nasihatte bulunmuştur. 

3. Helal rızık temin ederken ibadetlerden geri kalmamak: Yani çalışmanın namaz, oruç ve zekat gibi İslam’ın önemli ibadetlerine engel teşkil etmemesi.

Evet, buraya kadar zikredilen ayet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere, dinimiz çalışmaya önem verdiği gibi, rızkımızın ve çalışmamızın helal ve temiz olmasına da önem vermiştir. Hatta çoluk-çoçuğu için rızık teminini bir ibadet saymıştır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde şöyle buyurmuştur. ‘Hiçbir kimse asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allahın peygamberi Davud (a.s) da kendi el emeğini yerdi.’ (Buhari, Buyu’ 15). Bir aile reisi efradu iyalinin rızkını temin gibi kutsal bir mücadeleyi verirken, asla haram kazanca yeltenmemeli, Allah’a tevekkül edip dayanmalıdır. Sabah erken Ya Allah, Bismillah! Diyerek yola çıkan bir insanı Yüce Allah sahipsiz ve yardımsız bırakmayacaktır. Yeter ki kul görevini yapsın.    

Günümüzde üzülerek müşahede etmekteyiz ki, helal haram demeden kısa yollardan çok para kazanmanın yollarını arama gibi tehlikeli davranış modellleri ortaya çıktı. Halbuki bize tayin edilen rızık bellidir. Bize düşen, sadece çabalamaktır. O rızkımız gelip bizi bulacaktır. Zengin olma meselesi ise, tamamen yüce rabbimizin iradesine bağlıdır. O, bizim için en hayırlı olanını verecektir. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin şu sözü sanki bu günü ifade ediyor: "Öyle bir zaman gelecek ki kişi aldığının helal mi haram mı olduğuna dikkat etmeyecektir.’’ (Buhari). Demek ki, bir müminin dünya malına ve rızka bakışı ‘çok olsun da nerden gelirse gelsin’ değil, ‘helal olsun da isterse az olsun’ olmalıdır. Unutmayalım ki bolluk ve bereket, helal ve hakkaniyetli çalışmadadır. YazımaPeygamber Efendimizin (s.a.v) bir duasıyla son vermek istiyorum. "Allah’ım! Bana helâl rızık nasip ederek beni haramlardan koru! Lûtfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!” (Tirmizî, Deavât, 110/3563) .