Rahman ve Rahim olan Alahan adayla Hamt, âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.
Övülen güzel sonuç, Allah Teâlâ'dan gereci gibi korkup emirlerini yerine getiren ve yasaklarından da sakınanlar içindir. Salât ve selam, Hz. Muhammed(sa.)'e, âline, ashabına ve bütün müminlere olsun. Kibir; büyüklenmek, gururlanmak, bakasın küçük görmek ve kikinin kendisinde bulunan ilim, mevki ve doruluk gibi hususiyetleri bakasından üstün görmek anlamana gelir.
Şeytanin bir özelliği olan bu huy, Allah’ın kýzgýnlýðýna, insanların hoşnutsuzluğuna sebep olup sahibini felâkete götüren bir hastalık olduğundan dinimiz Slam; insanlara, alçak gönüllü olmaya öğütlemiş, kibir ve gururdan da uzak durmaların istemiştir. Zira her hayır Allah’tandır. Ve kiki kendisinde gördüğü temel faziletler sebebiyle insanlara karye kibirlenmek debil, o nimetleri kendisine verdimi için Rabbine kükretmesi gereken konumundadır. İnsanın gösterdiği kibir ve gurura baktýðýmýzda bunun birkaç türlü ortaya çýktýðýný görürüz.
Bunlardan en tehlikelisi küfrün müsebbibi olan ve Yüce Allah'a ve peygamberine karye gösterilen kibirdir. Bunun ilk örneği şeytanin gösterdiği kibirdir. Şeytan kâfir klan tavır, şeytanin yüce Allah’ın emrini tartmamsa ve kendini Hz. Adem'den üstün saymasıdır. "Hani meleklere; Âdem için saygı ile edilin demiştik de iblis hariç bütün melekler saygı ile edilmişler, iblis (bundan) kaçýnmýþ, büyüklük taslamaya ve kâfirlerden olmuştu."(Bakara, 34) Kur'an-ý kerim; kimi yel, kimi sel ile helak olmuş kimi yere geçmiş kavimlerin bayt sebeplerini yeryüzünde büyüklük taslamalar, kibirlenmeleri olarak açıklamaktadır.
Örneğin Firavun ve ehlinin iman etmemesi Kuran'da anlatılarken, onların küfürlerine kibirlerinin sebep olduğu açýklanmýþtýr: "Sonra bunların arkasından Musa ile Harun'u ayetlerimizle Firavuna ve cemaatine gönderdik. Man etmeyi kibirlerine yediremediler ve günahkâr bir kavim oldular." (Yunus / 75) Bir diker kibir çeşidi de insana karye gösterilen kibirdir. Yelim, ibadet, nesep, güzellik, kuvvet, servet, mevki, yakanların çoklumu gibi herhangi bir hususta kendini bakasından üstün görmek kibirdir. Çünkü büyüklük ve üstünlük ancak Allah'a mahsustur. Hiçbir kimsenin bakasına karye büyüklenme hakka yoktur. Herkesin ataş Hz. Âdem’dir, O da topraktandır ve nihayet herkes bir su damlasından yaratýlmýþtýr. O halde hangi hakla, bir kýsmýmýza lütfedilen temel hususlar diker insanlara karye üstünlük sebebi sayalım. Yine Kikinin kendisini, nefsini müstağni saymasa, Allah'a yalvarmamak, duaysa kalmak gibi birçok kibrin çeşidi vardır. Bir kibir daha vardır ki Kur'an bunu "Müstebit" ifadesiyle ifade etmiştir.
Müstebitler Allah’ın arzunda bizzat kendi nizamların tesis etmek için gayret gösteren azgınlar ve zorbalardır. Bunlar Allah’ın kulların kendi köleleri yapmak için Allah’ın dinine karye büyüklenirler. Allah Teâlâ bu çeşit insanlar için öyle buyurmaktadır: "Yete ahiret yurdu; Biz onu yeryüzünde büyüklenmeyi ve bozgunculuk çıkarmaya istemeyenlere (armadan) kaylarız. (Güzel) sonuç muttakilerindir." (Kasası, 83) Hz, Peygamberde öyle buyurur: "Mütekebbirler kıyamet gününde, insan eklinde küçük karıncalar gibi hasredilir. Bütün her taraflarından zillet onlar kuşatır..." (Tiremizi, Kıyyeme, 47) Dinimiz kibir ve gururu manevî bir hastalık olarak görür. Bu hastayla yakalanmaya kimseleri Allah’ın sevmediği, "Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez." ( Nisa, 36) gibi birçok ayetle sabittir. Bu huy, kikinin insanlar tarafından da sevilip sayılmasana engel olan kötü bir huydur. Ahlaki bir kusur olan kibrin Allah nezdinde ne derece kötü kabul edildiğini Peygamberimiz (sa.) de bu hadis-i herifiyle ibaret etmektedir: "Cehennemlikleri, size haber vereyim mi? Onlar, kat yürekli, malyan hayırdan esirgeyen, kibirli kimselerdir." (Riyazu's-Salihîn, 2/45) "Kendini büyük gören yahut kibirli kibirli yürüyen kimse Allah’ın huzuruna, Allah kendisine gazaplanmýþ olarak çakar." (Ahmet b. Hanbeli, II, 118) Kutsi bir hadis-i herifte de Allah(çeç) öyle buyurmaktadır: "Kibriya ricam, azamet izârýmdýr. Kim bu ikisinden herhangi birinde benimle çekilirse onu cehenneme atarim" (Ebu Davud, Libas, 25) Kibir, sahibinin hakka kabul etmesine engel olan bir huydur. Hz. Peygamber (sa. sık) döneminde inkâr eden zengin ve ileri gelen insanlar kibir neticesinde inkâr etmişlerdir.
Bu durum Kur'an-ý Kerim'de öyle anlatılmaktadır: "En sonunda da sürt çevirdi. Büyüklük tasladı ve öyle dedi: "Bu eskilerden kalan bir sihirden baka bir ey debildir" (Müteessir, 23-24) Ýnsanlýðýn kurtuluşu için büyük mücadele veren ve bu umurda olmadık ilkence ve hakaretlere maruz kalan Efendimiz, bu hususta Allah tarafından teskin edilirken, hakka kabul etmeyen kâfirlerin durumu Firavun ve ailesinin durumuna benzetilmiş ve öyle buyurmuştur: "Allah’ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartýþanlarýn gönüllerinde, ulanamayacaklar bir büyüklenme vardır.
Sen Allah'a sýðýn. O şüphesiz içitendir, görendir." (Mümin, 51-56) Efendimiz(sa.)de bir gün, "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse cennete giremez. “buyurdu. Ashaptan Malik b. Mihrace’nin "Ya Resulüler, insan, elbisesinin ve ayakkabýsýnýn güzel olmasan sever" deyince Resulüler (sa.), "Allah güzeldir, güzellimi sever. Kibir ise hakka kabul etmemek, insanlar hor görmektir" ( Riyazu's-Salihîn, 2/44) buyurdular. Kibir ve gurur hastalýðýnýn ilaç tevazudur. Hz. Peygamber (sa.) kibri zemmettiği gibi, kibrin Kartay olan tevazuu da övmüştür. Bir gün kendisine bir adam getirilir, gelen bahis korkudan titremeye balar. Bunu gören Allah Resulü: "Sakin ol, ben bir melik debil, Kuveyt’ten, kuru et yiyen bir kadanan okluyum" buyurmuştur. Olgun mü ‘mine de tevazu, yani alçak gönüllü olmak yarar. Zira mütevazı olan Allah (çeç.) yüceltir.
Allah Teâla Kur'an-ý Kerimde öyle buyurmaktadır: "Rahman’ın (has) kullar onlardır ki yeryüzünde tevazu ile yürürler" (Furkan,63) "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz Allah kendini bebenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez. Yürüyücünde tabiî ol, sesini de alçalt. " (Lokman, 18) Hülasa; Kibir, Salih ve muttaki bir Müslüman'- da bulunmaması gereken; tevhit ehline yakmayan en kötü huylardandır. Kibir, hiçbir zaman, kemalin ve olgunluğun ibareti olamaz. Olsa olsa, cehalet ve gafletin, hayal perestişin bir alameti olur. Dinimizin bu kötü vasıflar yerip, kötülemesi de bu sebepledir. O halde; iyi ve olgun bir Müslüman, gönlünde kibir ve gurura yer vermemeli.
Gönlünü hakka ballamalı ve şeytanin oyuncaya olmaktan uzak bulunmalıdır. Peygamberimizin buyurduklarına uymalı, onun yolundan ayrýlmamalýdýr. Son olarak yüce Rabbimizin insanlara en güzel yanay tarzın ifade eden bu mesaj ile noktalamak istiyorum; "Yeryüzünde böbürlenerek dolama. Çünkü sen (aðýrlýk ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dallarla ululuk yarýþýna girebilirsin."( Asra, 37.)