Yüce Rabbimiz, insanı en değerli varlık olarak yaratmıştır. Tertemiz fıtratını korumak ve ebedi kurtuluşa ulaşmasını sağlamak için ona bazı sınırlar çizmiştir. Hayatımız boyunca riayet etmemiz gereken bu sınırlara helal ve haram diyoruz.
Helal, yaratılışın gaye ve hikmetine uygun olan güzelliklerdir. Haram ise, mükerrem olarak yaratılan insanın onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar veren çirkinliklerdir. Helal, Allah’ın rızasına uygun söz, tutum ve davranışlardır. Haram ise Rabbimizin gazabına ve insanların kınamasına neden olacak kötülüklerdir.
İnsan, helale ne kadar yaklaşırsa huzura da o kadar yaklaşır. Harama doğru yürümenin sonu ise pişmanlık ve mutsuzluktur. İnsanı pişmanlık ve mutsuzluğa sürekleyen haramların başında kumar gelmektedir.
Kumar Nedir?
Nasıl sonuçlanacağı önceden belli olmayan ihtimalli bir şeye bağlı kalarak mal vermek veya almaktır. Adı ne olursa olsun bu özelliği taşıyan para veya mal karşılığı oynanan her oyun ve ortak bahis kumardır.
Kolaylıkla mal kazanmak veya kaybetmek olduğu için Kur'an'da "meysir" denilen kumar, kolaylık anlamındaki "yûsr" kökünden gelmektedir. Kumar kelimesi Türkçe'ye Arapça'daki kimar veya kumârdan geçmiştir. "Şans ve becerinin birlikte veya tek başına söz konusu olduğu bir olay yahut yarışmanın ya da belirsiz bir olayın sonucu üzerine bahse tutuşma ve bu yolla kazanç elde etme" şeklinde tanımlanabilen kumar, türü ve şekli , toplumlara ve dönemlere göre değişiklik gösterse de esas itibariyle haksız kazanç, mal ve zaman israfı, irade zafiyeti ve toplumsal çözülme gibi bir dizi olumsuzluğa yol açtığı için dinler ve temel ahlakî öğretiler tarafından yasaklanmış ve kınanmıştır. İslâm dininin haram kılıp yasaklarından biri de kumar olmuştur.
İslâmiyet öncesi (Cahiliye) Arap toplumunda Meysir olarak adlandırılan kumar, hem eğlence hem de kazanç aracı olarak yaygın bir oyundu. Meysir, veresiye alınan bir devenin parçalanarak kura sonucu on kişiden sadece yedisine bölüştürülmesi, geri kalan üç kişinin ise deveden pay alamadıkları halde masrafı karşılamaları şeklinde oynanan bir şans oyunuydu.
Câhiliye döneminde sadece eğlenmek amacıyla kumar oynayarak kazandığını fakirlere dağıtan varlıklı kimselerin yanısıra bütün malvarlıklarını riske ederek hayatlarını kumardan kazanan kimseler de vardı. Bununla beraber Araplar arasında Akra b.Hâbis gibi meysiri (kumarı) kınayan ve yol açtığı olumsuz sonuçlara dikkat çeken kimseler de bulunmaktaydı.
Kumar bir çeşit bağımlılıktır.
Kumar bağımlılığı önce kişinin büyük bir kazanç elde etmesi ile başlar. Kişi bu kazançtan sonra sürekli daha büyük kazançlar elde edeceğini hayal eder, kumar oynama ile ilgili kendisine olan güveni artar. Hayal edilen kazanç elde edilemediğinde kişi kaybı tolere edemez ve daha fazla para ile oynamaya devam eder. Kişi bu kaybetme evresinde para bulabilmek için tüm malvarlığını satabilir. Kontrolünü tamamen kaybedebilir. Tükenme evresinde ise; kişinin iş ve ailesi ile ilgili sorunları artar ve yasadışı eylemler gerçekleştirebilir. Kumara bağımlı olmuş kişi hala büyük kazançlar sağlayabileceğini düşünmektedir. Son aşamada ise kişi artık kaybettiklerini yerine koyamayacağının farkındadır. Genelde işin sonunda boşanma, tutuklanma, alkol madde kullanımı gibi ek problemler ortaya çıkar.
Kumar bağımlılığı, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılığı gibidir. Hekim tedavisi yanında mutlaka bu konuda dini ve ahlaki eğitim verilmelidir. Maddi-manevi kaybı ikna edici bir surette hatırlatılmalıdır. Efendimizin şu duası bizlere ne güzel örnek olmaktadır.
Ziyâd ibni İlâka’nın amcası Kutbe b. Mâlik’ten(r.a.) yaptığı rivayete göre Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi: “Allahım! Kötü ahlâklı olmaktan, fena işler yapmaktan ve yanlış inançlara sapmaktan sana sığınırım.” (Tirmizî, Daavât 126)
İslam kumarın her çeşidini yasaklamıştır.
Kumarı haram kılan rabbimiz Kur’an’da şöyle buyuruyor: “Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahiri) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” ( Bakara 2/219)
"Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları hep şeytanın işinden olan murdar bir şeydir. O halde ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. İçki ve kumar ile şeytan sırf aranıza düşmanlık ve kin düşürmeyi ve sizi Allah'ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymayı ister. Artık vaz geçiyorsunuz değil mi?" (Maide, 5/90)
Kumarın Zararları
Kumarın; şahsi (psikolojik ve fizyolojik) ailevi, toplumsal, ekonomik, dini açılardan onarılması imkansız pek çok zararları vardır. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
Kumar, kişiyi gayretsizliğe, tembelliğe, hazır kazanca iter.
Psikolojik bağımlılık yapar. Bu yüzden iradeyi giderir. Akıl sağlıklı fikir üretemez.
Aklen ve bedenen sağlıklı nesiller yetiştirmeye engel olur.
Kumar, aile yuvalarını dağıtır. Sahipsiz, sevgisiz nesiller yetişmesine neden olur. Bu nesiller de zararlı şeylere ve bağımlılığa yatkın hale gelirler.
Kumarla toplumsal ilişkiler bozulur. Menfaat ve kazanma hırsı sağlıklı ilişkileri bozar.
Haksız kazanç meşru hale gelir. Kolay kazanç ideal haline gelir.
Toplumsal huzur ve güven kaybolur.
Kumar önce serveti, sonra iffet ve haysiyeti, en sonunda da hayatı mahveden bir âfettir.
Kumar fizikî ve psikolojik bağımlılığın her ikisini de en şiddetli şekilde geliştirir ve bağımlının bu tutsaklıktan kurtulmasını imkânsız hâle getirir.
Kumarın yaygınlaştığı bir toplumda ahlâk, fazilet ve bütün insani değerler iflâs eder.
Kumar oynayan kimse bir taraftan servetini kaybederken diğer taraftan sağlığından da olur. Kumarcı, çoluk çocuğu ile ilgilenmeye ve onları yetiştirmeye vakit bulamaz ve onları ihmal eder.
Gerek ferdî ve gerekse içtimaî pek çok zararları olan, ferdin ve toplumun nezih hayatını kirleten kumarı dinimiz yasaklamış ve bu kötü alışkanlıktan uzak durmamızı öğütlemiştir. Dinimizin her emir ve tavsiyesi bizim dünya ve âhiret mutluluğumuz içindir. Ne mutlu dinimizin emirlerine uyanlara ve bunları başkalarına da öğütleyenlere.