Önceki yazımızda ‘tarihini bilmeyen önünü göremez’ demiştik. Tarihimizde bu ülkenin ticarette neler yaptığı, nasıl geliştikleri de var. O nedenle mutlaka tarihimizi incelememiz, öğrenmemiz lazım.
Eski adıyla tacir, şimdiki adıyla tüccar ya da iş insanı, ya da esnaf…Bölgemiz de sanatkarlık hep vardı. Bu bölgede el işi ürünler İran, Irak, Suriye hatta doğu ülkelerine de gönderilirdi. El işi madenler, el işi tekstil ürünleri, halılar, kilimler…Şimdi bu işi yapan sanatkarlar bir elin parmakları kadar bile yoklar.
Yavuz Sultan Selim Han, bu toprakları batıya, doğuya açan İpek ve Baharat Yol’unun kontrolünü ele geçirdi. Osmanlı’nın her yöne ticareti gelişmeye başladı. Mekke ve Medine’nin Hizmetkarı (Hâdim'ül-Haremeyn'uş-Şerifeyn') Yavuz Sultan Selim döneminde ticaret daha da gelişmeye başladı.
Osmanlı dönemine ait hanlar, hamamlar Diyarbakır’da ve bölge illerinde göze çarpıyor. Çevreden gelen kervanlar Diyarbakır’daki hanlarda mola verir ertesi gün yollarına devam ederlerdi. Handa mola veren bu kente para bırakırdı. Şimdi eski hanlar yine ticaret merkezleri konumunda. Otel, kafe restoran. Ta o dönemlerden kalan yapılar şimdi de ekmek kapısı.
Kentimiz Diyarbakır tarihi dokusunun yanı sıra eski ticaret yolu ve merkeziydi. Bu kentte 5’nci Haremi Şerif olarak bilinen Ulu Camii var. Tarih kokuyor bu memleket. Ticaret geçmişi de var. O nedenle tarihimizi bilelim ki kentimizin de kıymetini bilmiş oluruz.