İyilik ve kötülüğün tarif edildiği hadis-i şerifi rivâyetle tanınan bir bahtiyar!… İki Cihan Güneşi Efendimize muhtelif konularda sorular sorarak çok şeyler öğrenmeye çalışan, dikkatli, gayretli, ilim âşıklısı bir yiğit!...

Vâbisa, Beni Esed kabilesine mensuptur. O, kabilelerin akın akın Medine’ye gelip Müslüman olduğu hicretin dokuzuncu yılında  kabilesinden on kişilik bir gurupla gelerek İslâm’la şereflenenlerdendir. (Üsdü’l-Gâbe, IV, 651; İsâbe, VI, 461)

Vâbisa ibni Ma’bed radıyallahu anh müslüman olduktan sonra Medine-i Münevvere’de kaldı. Arkadaşları İslâm’a girdikten sonra kısa zamanda memleketlerine döndü. O ise arkadaşlarından ayrıldı ve kabilesine geri dönmedi.  Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin yanında kalıp daha fazla bilgi edinmeyi, İslâm’ı daha iyi öğrenmeyi tercih etti. Onun huzurundan ayrılmak istemedi. Mescid-i Nebî’ye yerleşerek ashâb-ı suffe’ye dahil oldu. (Hılyetü’l-Evliya, 2/23)

Vâbisa ibni Ma’bed radıyallahu anh ilim aşkı ile dopdolu bir gönle sahipti. Sürekli Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimize soru sorarak bilgilenmeye ve aydınlanmaya çalışırdı. Kendisinin bu gayretini rivâyet ettiği şu hadis-i şeriften öğrenmekteyiz.

İYİLİK NEDİR?

“-Vâbisa ibni Ma’bed radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna varmıştım.

Bana: “- İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.

Ben de: “-Evet yâ Rasûlallah!” dedim.

Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bana şunları söyledi:

“- Kalbine danış.

İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir.

GÜNAH NEDİR?

Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir” buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimi, Büyû’ 2)

Riyazüssalihın Terceme ve Şerhinde bu hadis-i şerif, gayet sâde bir üslup içerisinde şerh edilmiş ve açıklama kısmında şu bilgilere yer verilmiştir:

“-Vâbisa ibni Ma’bed radıyallahu anh çok duygulu ve gözü yaşlı bir sahâbi idi.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hassas bir kalbe sahip olduğunu bildiği Vâbisa’yı daha fazla duygulandırmak için olmalı ki, ona yanına niçin geldiğini söyleyiverdi.

Huzuruna geldiğinde niyetinin ve maksadının ne olduğunu hemen açıklayıverdi.

Peşinden ona iyiliğin ne olduğunu kalbine danışarak öğrenmesini tavsiye etti.

Günah ve ihtiraslarla zedelenmemiş bir kalbin iyiyi kötüden ayırt edecek bir kabiliyyete sahib olabileceğini hatırlattı. Zira âyet-i celilelerde böyle buyurulmaktaydı. Meâlen:

“- Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü ayırd edecek bir anlayış verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar.” (Enfâl sûresi: 8/29)

“-Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, Rabbinden bir nûr üzerinde değil midir?” (Zümer Sûresi: 39/22)

Evet!.. Göğsünde İslâm sevgisi bulunan her bir kimse, Allah’ın lutfettiği ilâhî bir nûr üzere hareket ederdi.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir başka hadislerinde de günah ile lekelenmiş kalbin iyiyi kötüden ayırma özelliğini kaybedeceğini şöyle açıklıyordu:

“- Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer o günahı hemen bırakıp tevbe ve istiğfar ederse, kalbi eski parlaklığına kavuşur. Günah işlemeye devam ederse, siyah noktalar gittikçe çoğalır ve kalbini büsbütün kaplar. Bu siyah noktalar, Allah Teala’nın: “Hayır hayır, onların işlediği günahlar kalblerini paslandırıp körletmiştir. (Mutaffifin Sûresi: 83/14)diye belirttiği pastır.” (İbni Mâce, Zühd 29)

KALBİN VERDİĞİ FETVA

Demekki günahlar, aynanın üzerinde oluşan toz, pas ve kirler gibi, zamanla görüntüyü bozar. Kalbi, manevi kirlerle körelmeyen kimseler iyi, doğru ve güzeli kolayca tanıyıp farkederler.

İşte bu sebebten İki Cihan Güneşi Efendimiz kalbi temiz, vicdanı saf olan sahâbîsine, “Bir işi yapman için başkaları sana binlerce fetva verse bile, onlara aldırma! Sen fetvayı kalbinden al! Kalbinin vereceği fetvaya uy!” buyurmaktadır.

Zira bir şahsı yakından ilgilendiren bir meseleyi, başkaları bütün yönleriyle bilemez. Bu sebeple de verecekleri fetvâda hata edebilirler. Fakat kalbin sesi dâima doğruyu ilham edeceği için yanılma ihtimali iyice azalır.