Bizlere helal ve Tayyib nimetler Bahçeden Yüce Rabbimize sonsuz hamd-u senalar olsun. Bizleri helal bilincine ulaştıran Peygamberimiz Hz Muhammed(S.A.V)’e ailesine ve ashabına binlerce Selât-u selam olsun.

İnsanı en güzel biçimde yaratan (Tin, 4),,, Allah Teala insanın yapıp ettiklerinden mutlaka sorulacacağı (Nahl, 93) için insanı yaratırken ona göz, kalp ve kulak vererek mükemmel bir surette yaratmıştır. (Mülk 23) mükemmel yaratılan bu insana kainattaki her şey boyun eğdirilmiştir. (Hac,22) O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı, sonra (kendine has bir şekilde) Sema’ya yöneldi onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti) o, her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara, 29)  

Bu kadar mükemmel yaratılıp, dünyadaki her şey hizmetine verilen, sonsuz nimetlere ğark edilen ve bütün güzelliklere layık görülen İnsan elbette ki başıboş bırakılmayacak, sorumsuz olmayacaktır. Kendisine bazı sorumluluklar verilecek, bazı vazifeler tevdi edilecek ve bu vazifeleri yerine getirmesi istenecek bunun adına imtihan denecek. Bu imtihanı sonucunda da bütün yapıp etkilerinden sorgulanacak ve karşılığı verilecektir. Bu manada insandan istenen; ilk önce rabbine karşı, daha sonra da diğer insanlara karşı, hayvanlara karşı ve hatta bütün kainata karşı dürüst olup, doğru davranmasıdır. Dürüstlük istikametle irtibatlandırılan bir azim ve irade işidir. Dürüst olmak zordur ama asıl zor olan dürüst kalmaktır. Efendimi (S.A.V.) bunu şu sözüyle dile getirmektedir; “Beni Hud, Vakiâ ve Murselat süreleri ihtiyarlattı”. (Tîrmizi, 9/175,176) Dürüstlük dinin özüdür. Resülullah (S.A.V.) bana Müslümanlığı öyle tarif etki, onu artık bir başkasına sorma ihtiyacını duymayayım diye soran sahabeye Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol.(Müslim. 1/199) buyurmuştur. Yine Peygamberimiz (S.A.V.) “ Kişinin kalbi düzelmedikçe imanı düzelmez dili düzelmedikçe de kalbi düzelmez”. (Ahmed, 13071)  diyerek dürüstlüğün, doğruluğun ve doğru sözlülüğün ehemmiyetine vurgu yapmıştır.

Kur’an-ı Kerim’e ve Hazreti Peygamberin hayatına baktığımızda hayatın bütün alanlarında dürüstlüğe ve doğruluğa önem verilmekle beraber özellikle alışverişte dürüstlüğe ayrı bir ehemmiyet vererek dikkatleri oraya çekmiştir. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz Peygamber (S.A.V.)’in hadislerinde bizzat Hayatın kendisi Ticaret ve alışveriş üzerinden tasvir edilir. Ey iman edenler, size rızk olarak verdiğimiz şeylerin (maddeten ve manen) en temiz olanlarından yiyin, Allaha şükredin, eğer (hakikaten) ona kulluk ediyorsanız. (Bakara, 172) İslam helal kazanca çok önem vermiş ve emretmiştir rızık temininde de alışveriş çok büyük öneme sahiptir. Çok eski devirlerden beri insanlar ihtiyaçları olan maddeleri birbirleriyle paylaşmak amacıyla çok çeşitli alışveriş şekilleri ortaya koymuşlardır.  İslam ticaret yaparken dürüst davranmayı emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’e ve Hz Peygamberin hadislerine bir bütün olarak bakıldığında ticari hayatta yalan, yemin, hile, aldatma, tamah, karaborsacılık, tekelcilik, işinin hakkını vermemek, işten kaytarma yasaklanarak haram kılınmıştır. Bu ahlaki zaafların kâr ve kazancın bereketini gideren temel faktörler olduğu gibi dünyada kazancın tamamının veya bir kısmının helak olması ahirette de hüsranla sonuçlanmasıdır. İnsanların içinde bulundukları olumsuz şartları fırsata dönüştürenler şunu bilmeli ki o kazançları kendilerine hayır getirmeyecek ve huzur vermeyecektir. Çünkü onda çok kişinin ahı vardır ve o da yerde kalmaz bu İlahi yasadır. Nitekim Allah “Eksik ölçüp tartanların vay haline onlar insanlardan ölçerek bir şey aldıklarında tam ölçerler kendileri başkalarına vermek için ölçüp tarttıklarında ise haksızlık ederler onlar o büyük günde -ki işte O gün insanlar alemlerin Rabbinin huzuruna çıkacaklar- diriltileceklerini akıllarına getirmiyorlar mı? “(Mutaffifîn, 1-6) buyurarak ticarette dürüst davranmayanları adeta tehdit etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.) de sık sık çarşı pazara çıkar tüccarın ve müşterinin durumlarını kontrol ederdi.

“Yine bir gün çarşıya çıkmış ve bir tüccarın buğdayına elini daldırmıştı. Parmaklarına rutubet bulaşınca, Adama:

"Ey satıcı nedir bu?" diye çıkıştı.

Adam: "Ey Allah'ın Resûlu, yağmur ıslattı, deyince:

"Bu ıslaklığı üste getirip, herkesin görmesini sağlayamaz mıydın?

Kim bizi aldatırsa o bizden değildir" buyurdu.” (Müslim, iman, 164) Yine Peygamberimiz (S.A.V.) başka bir hadiste : “Her insan sabah evinden çıkar, akşam ‘ya nefsini satmış ya da nefsine satılmış’ olarak evine döner. (Müslim, Taharet) “ buyurur. Nefsini satan, haramları bırakıp helalleri; nefsine satılan da helaller varken haramları alan insandır. Akşam eve dönen Müslüman bunun muhasebesini yapar şayet nefsini Cennet karşılığında Allah’a satmışsa ticaretin en kârlısını yapmış demektir.  Ertesi gün aynı kararlılıkla devam eder şayet nefsine Satılmış ise alışverişi zarar etmiştir o zaman Allah hakkını ihlal etmişse tövbe eder ve bir daha o eylemini tekrar etmez, kul hakkına girmişse o şahıstan helallik alır. İşte bu bilinç günlük hayatta insanın Rabbi ve diğer varlıklarla ilişkilerinde kendisine güçlü bir sorumluluk duygusu kazandırır. Özellikle insanın zaaflarından birisini oluşturan paranın döndüğü pazarlarda ve alışveriş merkezlerinde bu bilinç çok önemlidir. Hz Peygamber helal peşinde koşmanın farz üstüne farz olduğunu ifade eder. Kur’an-ı Kerim’de Allah Te’âlâ da bütün Peygamberlere, bütün müminlere ve bütün insanlara helal-tayyibâttan kazanmalarını ve yemelerini emreder Hz Peygamberin müftüler fetva verse de sen yine de fetvanı vicdanından al. Günah vicdanını rahatsız eden şeydir hadisleri de helallik için fıkhi çerçevenin yeterli olmadığını Vicdan hükmünün de gerekli olduğunu ifade eder. Çünkü vicdan Allah‘ın kalbimizdeki sesidir. Şayet ticari hayata insan kaynaklı sorunlar varsa buradan Vicdanın zayıfladığını anlamak gerekir. Vicdanın zayıflaması kalbin kaskatı kesilmesidir ki o da tedavi gerektiren ahlaki bir hastalıktır. Peygamberimiz (S.A.V.) ticarette dürüst davrananları da şu sözüyle müjdelemiştir: “Dürüst ve güvenilir tacir Nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır. ”(Tirmizi,büyü, 1252). Ticarette dürüst olmanın sonucunda toplum bireyleri arasında güven oluşur. O güven sonucunda da huzur oluşur. Nitekim bu gün en büyük İslam ülkesi olan Endonezya halkı güvenilir ve dürüst müslüman tüccarların dürüstlüğü sayesinde İslam ile tanışıp müslüman olmuştur ve böylece İslam o bölgeye yayılma imkanı bulmuştur.

      Rabbim cümlemize helallerle yetinip, haramlardan uzak durmayı, helal yollardan kazanıp yine helal yollara harcamayı nasip eylesin. Kazancımıza bolluk, bereket ihsan eylesin inşallah. Amin Amin bi hurmeti taha ve yasin.