Değerli okuyucularımız, Tarih boyunca insanların inançlarını ve ibadet şekillerini belirleyen birçok peygamber gelmiştir. Bu peygamberler, insanlara doğru yolu göstermiş ve onları Allah’a kulluk etmeye davet etmişlerdir. Ancak, zaman zaman insanlar bu davetlere karşı nankörlük etmiş ve batıl inançlara sapmışlardır. Bu duruma tarihte pek çok örnek bulunmaktadır; bunlardan biri de İsrailoğulları'nın yaşadığı olaylardır.

İsrailoğulları, peygamberlerine ve onların getirdikleri hak dine inanıp düzgün ve erdemli bir yaşantıya sahip olduklarında, inkârcılara ve sapıklara karşı bir üstünlük kazanmışlardı. Yüce Allah, içlerinden birçok peygamber göndererek onlara büyük lütuflarda bulunmuştu. Hz. Musa (a.s.), Allah’ın bu lütuflarını hatırlatarak, Allah’a kulluğu bırakmaları ve putperestlik gibi batıl inançlara sapmaları durumunda sahip oldukları üstünlükleri kaybedebileceklerini söylemiştir.

Allah, iman edip iyilik yapanları, inkâr edip kötülük yapanlara daima üstün kılar. Bu durum, Allah’ın adaletinin ve merhametinin bir tezahürüdür. Allah’a kulluk, O’nun sayısız lütuflarına vefanın da bir gereğidir. Ancak, İsrailoğulları, Mısır’dan çıktıktan sonra karşılaştıkları putperest bir kavmin ilahlarına özenmiş ve Hz. Musa’dan kendilerine de böyle bir ilah yapmasını istemişlerdir. Bu talep, Allah’a karşı büyük bir nankörlük ve cehaletin bir göstergesiydi.

Hz. Musa, bu talebe karşı son derece sert bir tepki göstermiştir. Bunca büyük mucizeleri ve delilleri gördükten sonra, kendilerini kurtarmaya çalışan ulu’l-azm bir peygamberin huzurunda putçuluğa özenmek, cahillikten başka bir şey değildi. Aynı zamanda böyle bir talep, Hz. Musa’nın başarmak istediği işi, başlamadan bitirmek anlamına geliyordu. Bu sebeple Hz. Musa, o puta tapan kavmin mevcut hallerinin hiç de özenilecek bir durum olmadığını, yaşadıkları bu batıl dinin yıkılıp helak olacağını, yapmakta oldukları ibadetlerin de faydasız, manasız ve boş olduğunu söyleyerek kavmini ikna etmeye çalıştı.

İsrailoğulları’nın denizi geçtikten sonra rastladıkları bu kavmin kimler olduğu hususunda Kur’an açık bir beyanda bulunmaz. Ancak, bunların, kendilerine ait bir kısım putlara tapan putperest bir toplum olduğunu belirtir. Bir kısım tarihi bilgiler, o kavmin taptıkları putların sığır ve boğa heykelleri şeklinde olduğunu, İsrailoğullarında daha sonra baş gösterecek buzağıya tapma hastalığının da ilk olarak buradan kaynaklandığı yönündedir.

Uzun yıllar Firavunların hakimiyeti altında köle olarak yaşamış ve şahsiyetleri ezilmiş İsrailoğulları, onların ellerinden kurtulsalar da, hayatlarına girmiş olan kötü tesirlerden kendilerini bir anda temizleyememişlerdi. Mısır’dan çıktıktan sonra bir put tapınağı görür görmez, önceki alışkanlıklarının tesiriyle ve tabii bir refleks halinde hemen benzeri bir şeye tapınma ihtiyacı hissetmişlerdi. Bu arzularını kendisine açtıklarında Hz. Musa’nın tepkisi son derece sert oldu. Bunca büyük mucizeleri ve delilleri gördükten sonra, kendilerini kurtarmaya çalışan ulu’l-azm bir peygamberin huzurunda putçuluğa özenmek cehaletten başka bir şey değildi.

Sonuç olarak, Allah’tan başka ilah arayışı, Allah’a karşı büyük bir nankörlüktür. Allah, iman edip iyilik yapanları daima üstün kılar ve onların çabalarını boşa çıkarmaz. Allah’a kulluk, O’nun sayısız lütuflarına karşı bir vefa borcudur. İsrailoğulları’nın yaşadığı bu olay, tüm insanlık için önemli bir ders niteliğindedir. Allah’ın lütuflarına karşı nankörlük etmek, insanı hüsrana uğratır ve hak yoldan saptırır. Bu nedenle, Allah’a iman edip, O’na sadık kalmak, insanın hem bu dünyada hem de ahirette huzur ve mutluluk bulmasının anahtarıdır.