Değerli Okuyucularımız,

Günümüz dünyasında hayatın anlamı ve ölümü anlama çabası, insanoğlunun en temel sorularından biri olarak karşımıza çıkıyor. "Allah ölümü ve hayatı neden yarattı?" sorusu da, bu bağlamda sıkça sorulan ve üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken sorulardandır. Kur'an-ı Kerim'de birçok ayet-i kerime, dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, hayatın ve ölümün bu imtihanın bir parçası olarak yaratıldığını açıkça beyan etmektedir.

Cenâb-ı Hak, bizleri gaflete düşmekten korumak ve asıl gayemizi unutmamamız için ilahî ikazlarda bulunur. Yüce kitabımızda şöyle buyruluyor:

"Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz." (el-Enbiyâ, 35)

"O ki, hanginizin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştır." (el-Mülk, 2)

Bu ayetler, dünya hayatında yaşadığımız her anın, aldığımız her nefesin aslında birer sınav olduğunu ve bu sınavın neticesinde ahirette karşılaşacağımız akıbetin belirleneceğini hatırlatmaktadır. Hayatımızın her anı, son nefesimizin pusulası hükmündedir. Bu durum, ahiretteki halimizin dünyada nasıl bir yaşam sürdüğümüzün bir yansıması olarak karşımıza çıkacağını gösterir.

Büyük İslam alimi İmam Gazâlî'nin de belirttiği gibi:

“Dünyada mârifet zevkine varamayan, âhirette müşâhede tadını alamayacaktır. Kişi dünyada kazanıp bedelini ödeyemediği bir şeye âhirette sâhip olamaz. Burada herkes neyi ekmişse âhirette onu biçecektir. Herkes yaşadığı gibi ölecek ve öldüğü gibi dirilecektir. İşte dünyada mârifete, yani Hakk’ı tanıyıp gereğince amel edebilmeye ne kadar muvaffak olmuşsa, âhirette onun nimetlerine de o derecede nail olacaktır.”

Bu sebeple her birimiz, yaşadığımız her anın bizleri ilahi bir ceza veya mükâfata hazırladığının bilinciyle hareket etmeliyiz. Cenâb-ı Hak, bizleri şu ayetlerle uyarıyor:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (et-Tahrîm, 6)

“Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında, kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.” (et-Tekvîr, 12-14)

"Hâl böyle iken nereye gidiyorsunuz?" (et-Tekvîr, 26)

Bu ilahi uyarılar ışığında, her bir insan, hayatını ve gidişatını gözden geçirerek, nereye doğru yöneldiğini sorgulamalıdır. Bunu da son nefese bırakmadan, hayatımız boyunca bu hassasiyetle yaşamamız gerektiği unutulmamalıdır. Çünkü kâr ve zarar, kazanç ve kayıp gibi kavramlar sadece dünya hayatına mahsustur. Kabir hayatında artık ne bir kazanç ne de bir kayıp söz konusu olacaktır.

Hayatımızı bu bilinçle sürdürmemiz, son nefesimizdeki huzurun ve ahiretteki mutluluğumuzun teminatı olacaktır. Kalın sağlıcakla.