Kalp, tıpkı bir ayna gibidir; etrafındaki her şeyden etkilenir, gördüklerini yansıtır. Eğer güzel ve hayırlı şeylere muhatap olursa, kalp aydınlanır, nurlanır. Fakat kötü niyetler, çirkin düşünceler ona sirayet ederse, kalbin o parlak yüzeyi kararır, karanlık bir hale bürünür.Cennetten geldiği rivayet edilen ve İbrahim Aleyhisselam tarafından Kâbe’nin bir köşesine yerleştirilen Hacerül Esved, yani "Siyah Taş", bu derin hakikatin sembolü olmuştur.
Aslında, Hacerül Esved, cennetten yeryüzüne düştüğünde sütten ve kardan daha beyaz bir taş olarak biliniyordu. Ancak zamanla insanların ona dokunan elleri, taşı kararttı. İnsanların günahlarının ve kalplerinin kasvetinin menfi yansımaları, bu saf taşı siyaha dönüştürdü.Bu kararma, yalnızca taşın görünen kısmında meydana gelmiştir. Bazı rivayetlere göre, Kâbe duvarına gömülü olan kısmı hâlâ beyazdır. Bu durum, insanların günahlarının bir taşa bile nasıl derin bir iz bırakabileceğini gösteriyor.
Bir taş bu kadar etkilenebiliyorsa, insan kalbinin ne denli etkilenebileceğini hayal etmek zor olmasa gerek. Bu yüzden kalbimizi her türlü kötülükten korumalı, onu saf ve berrak tutmaya çalışmalıyız. Günahların kalbimize işlemesine izin vermemek için dikkatli olmalı, maneviyatımızı temiz tutmaya özen göstermeliyiz.
Hacerül Esved’in hikâyesi, bize insanın ruhani arınmanın önemini hatırlatır. Kalbimizi bu dünyanın kirlerinden korumak, onu her türlü günah ve kötü düşünceden arındırmak en büyük görevimizdir.