Allah (c.c.) insanı yaratmış ve en güzel şekli vermiş, (İnfitar, 6-7). Onu mahlûkatlar arasında muhatap alıp halife kılmış. (Bakara, 30). Yeryüzünün imarı, gökyüzünden istifadeyi kendisine öğretmiş; kulluk etmeyi ve şahsiyetli bir insan olmayı istemiştir. Allah kitap indirmeyi, Peygamberler göndermeyi biz insanların insanlığı bilip, kendisine, topluma ve âleme faydalı bir birey olmasıdır. Kur’an-ı kerim insana ne olduğunu, ne yapacağını, nereden geldiğini, nereye gideceğini; ödül mü ceza mı alacağını bildirmiştir. Peygamber (a.s.) bu Kur’an’ın mesajı ve talimi doğrultusundan insanı yetiştiren model olmuştur; insana şahsiyet denilen mahiyetini ortaya koymuştur. O cahiliye insanlarından yıldız gibi yol aydınlatan kişiler çıkarmıştır, (İbrahim,1). Şahsiyet, bir insanın kişiliği, kendine özgü, manevi ve ruhi özeliklerin bütünü olarak tanımlanabilir. Şahsiyet sahibi olmak; kişilik sahibi olmak, bebeklikten çıkmış, çocukluk çağını geçmiş, insan sürecinde önemli aşamaları aşmış, kendi ayakları üzerinde durabilen, hayata bir bakış açısı olan, iddialara ve tezlere sahip insan demektir. Kendine has bu özgüler, bakış açıları, iddialar ve tezleri Kur’an-ı Kerim ve Sünnet’i Seniye’den almış, İslami terbiyeyle yoğrulandır.

 Şahsiyetin temeli sağlam akide inanç oluşturmaktadır. Bu inanç: Allah’a (c.c.) iman; meleklere, kitaplara, peygamberlere, kadere, ahiret gününe dahası peygamberler vasıtasıyla gönderilenlerin tamamına iman etmeyi gerektirmektedir. Bu iman da, kişiyi kulluk yolculuğundaki savrulmalardan koruyup ebedî mutluluğa ulaştıran en büyük hazinedir. Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurmaktadır: “İman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlara Allah ecirlerini tam olarak verecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yüz çevirenlere ve kibirlenenlere gelince, onlara acı bir şekilde azap edecektir; bunlar kendileri için Allah’tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı bulabileceklerdir.” (Nisâ 173)

            Müslüman şahsiyetinin kemale ermesinde imandan sonra kulu Rabbine yaklaştıran ibadetler ve ibadetlerin meyvesi olan güzel ahlak gelir. Kişinin maneviyatını destekleyen bu önemli iki değer, zihnini ve kalbini Rabbine bağlamış Müslümanın ayırt edici özelliğidir. Bu sebeple Müslümandan beklenen imanının göstergesi olan ibadetlere ve güzel ahlaka sımsıkı sarılmasıdır. Çünkü ibadet, kişide şahsiyet oluşturan ulvi davranışlardır. Müslümanın şahsiyeti nasıl olmalı? Müslüman, İslam’ın izzet ve şerefini kuşanıp, zaman ve zemine göre değişmeden sağlam bir karaktere sahip olmak için Peygamber (s.a.v.) efendimizin örnekliğinden bir an olsun ayrılmadan onun gibi ahlakla olgunlaşmış bir duruş sergilenir. Allah’a (cc) ortak/şirk koşmaz. Haksızlığa, zulme ve şiddete asla meyletmez. Başkalarının kusurlarını açığa çıkartmaz. Hiç kimsenin hatasını ve gizli halini araştırmaz. Kimseyle alay etmez, onlara kötü lakap takmaz. Yapmayacağı şeyi söylemez. Yetim malı yemez. Harcadıklarında ne israf eder, ne de cimrilik yapar. Harcamaları bu ikisi arasında dengeli olur. Yalan yere şahitlik etmez, boş söz ile karşılaştığı zaman oradan vakar ile geçip gider. Hatalı tutum ve davranışlarında ya da günahlarında ısrar etmez. Yürekten tövbe istiğfar eder. Allah’a (c.c.) gönülden saygı duyarak huşû ile namazını dosdoğru kılar, iyiliğe teşvik, kötülükle mücadele eder. Daima hayrın peşinde koşup, hayırlı işlerde yarışır. Başta ana-baba, eş ve çocukları olmak üzere her cana şefkat ve merhametle muamele eder. İffetini korur, haramdan sakınır, zinaya yaklaşmaz ve zinaya götüren işlerden uzak durur. İçki içmez, uyuşturucu maddeleri kullanmaz, kumar oynamaz. Zandan sakınır. Yalan söylemez. Ölçü ve tartıda adil davranır, haksızlık yapmaz. Yakınlarına, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara; zekât ve sadakayı sevdiği mallardan verir; ama gereksiz yere de saçıp savurmaz. Doğru sözlü, güvenilir kişidir. Kötülüğe karşı en güzel bir şekilde mücadele eder. Kötülükleri iyilikle savar; insanları güzel öğütle ve hikmetle Allah’ın yoluna davet eder. Özüyle sözü bir olan kişidir. Kardeşlik hukukuna riayet eder. Boş ve anlamsız şeylerden yüz çevirir. Müslüman olarak yaşayıp son nefesini iman ile teslim etmek en büyük arzusudur. Bu da hayatın tacı olan şehadettir.

             Sürekli değişen ve yeni yeni şeylerin icat edildiği dünyamızda Müslümanın şahsiyeti İslamî ölçülerden şaşmamalı ve İslam’ın değerlerine karşı hassasiyetini kaybetmemelidir. Örneğin sosyal medyadaki yanlış bir bilginin kaynağını araştırmadan o bilgiyi yaymanın bize yüklemiş olduğu dini bir sorumluluk olduğunu bilmeliyiz. Sanal âlemi gerçek âlem gibi anlamalı, o âlemde yapılan işler İslami ölçülere vurmalıdır. Tek başına kalındığı zaman günahlardan uzak kalmak manevi şahsiyetin en belirgin göstergesi olduğunu bilendir.

            Allah (c.c.), Nûr suresi 19. ayeti kerimede karaktersiz ve şahsiyetsiz insanların yaydıkları kötülüğün cezalandırması ve önüne geçilmesi istenmektedir: “Müminler arasında ahlâksızlığın yaygınlaşmasını isteyenlere dünyada ve ahirette can yakıcı bir ceza vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Aynı şekilde yapılan ahlaksızlığı sosyal medyada dahi olsa yayan kişiye de hitap ettiğini unutmamalıyız. Dolayısıyla nerede ve hangi ortamda olursak olalım her yerde ve şartta İslamî bir şahsiyet ortaya koymamız gerektiğini bilmeliyiz.

            Allah iyi ve kötü insanı yaPtıklarıyla ayırt ediyor: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” (Fussılet 34). İman şahsiyet kazandırırken örnekliği Resul  (a.s.) dan öğreniyoruz: “Üç haslet vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar: Allah ve Resulünü, Allah ve Resulünden başka her şeyden fazla sevmek, Sevdiğini Allah için sevmek, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra, tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmektir.” (Buharî, İman, 15)

            Şahsiyetin diğer bir ismi ahlak diye biliriz. Çünkü İslam’ın hedefi ahlaklı bireyi ve erdemli toplumu oluşturmaktır. Peygamberimi (s.a.s.) şöyle demiş: “Sizin bana en sevimli olanınız ve kıyamet gününde bana en yakın olanınız ahlakı en güzel olanınızdır” (Buhari, Edeb,38). Ümmet hakkında Allah (c.c.): “Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız” demektedir. Al-i İmran, 110)

Biz Müslümanlar saadet döneminde insanların Kur’an’ın terbiyesiyle şahsiyet, karakter ve ahlak kazandıkları gibi biz de kazanmalıyız. O zaman örnek bir ümmet ve topluma rahmet oluruz.