Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla;
- "Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yaratmışızdır.”(Kamer,49
- “O (Allah) göğü yükseltti ve dengeyi koydu. Sakın dengeyi bozmayın’’(Rahman, 7-8)
- “İşte çevir gözünü, bir çatlak görebilir misin? Sonra gözünü bir daha bir daha çevir, bak. Nihayet gözün bir kusur bulamayıp yorgun ve çaresiz geri döner.’’(Mülk, 3-4)
- "Yeri yaydık, oraya sâbit dağları yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.’’ (Hicr, 19)
Çevre Kavramı:
"Çevre"; canlıların içinde yaşadığı ortamdır. Bu ortamı, hava, su, toprak, bitki, hayvan, sıcaklık, soğukluk gibi canlı ve cansız varlılar oluşturur. Bundan dolayı çevreyi; “canlıların yaşayıp gelişmesini sağlayan ve onları sürekli olarak etkileri altında bulunduran fiziksel, kimyasal ve biyolojik faktörlerin bütünlüğüdür” şeklinde tanımlamak mümkündür.
İslam’da Çevre Bilinci:
Dinimizin öğretileri arasında, ağaç ve yeşillik sevgisinin çarpıcı örneklerinden söz etmek mümkündür. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de cennet anlatılırken meyveler, hurma, nar, incir, zeytin, taneli yiyecekler, üzümler, yoncalar, zeytinler, hurmalıklar, meyveler ve otlaklar, dikensiz sedir ağaçları, meyveleri küme dizili muz ağaçları, uzamış gölge ve çağlayan sular zikredilir. (Rahman, 55/68. Tin, 95/1. Abese, 80/27-32. Vakıa, 56/28-31)
Mekke ve Medine’nin Sit Alanı İlan Edilmesi
Peygamber Efendimiz(s.a.v.), Mekke ve Medine bölgesini ve hatta Taif şehri ve civarını Harem bölgesi olarak ilan etmiştir. Yani bugünkü tabirle "sit" alanı ve millî parklar gibi kabul etmiştir.
Hz. Peygamber, Hayber seferinden Medine'ye dönerken, şehri göstererek şöyle demiştir:
"Ya Rabbi! Hz. İbrahim'in Mekke'yi haram belde ilan ettiği gibi, ben de Medine'yi haram belde ilan ettim, O'nun iki kayalığı arası haram bölgesidir. Ağaçları kesilmez. Hayvanları avlanmaz. Otu yolunmaz ve ağaçlarının yaprağı koparılmaz.’’(Buhari, Müslim)
Çevreyi Korumak
Rasulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
- “(Mekke’nin) dikenli ağacı kesilmez, av hayvanı ürkütülmez, yitik ilan ediciden başkası tarafından alınıp kaldırılamaz, yeşil otu koparılamaz.’’(Buhari)
- “Medîne, şuradan şuraya kadar haremdir. Bu sahanın ağacı kesilmez, burada bidat çıkarılmaz. Kim bu Medine haremi içinde bidat ortaya koyarsa, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların laneti o kimse üzerine olsun.’’(Buhari)
- Rasulullah, Zûkad Gazvesinden dönerken Medîne yakınlarında Zureybu’t-Tavil adı verilen yere geldi. Ensar’dan Beni Harise soyundan bazı kişiler: “Ey Allah’ın Resulü! Burası bizim develerimizin ve koyunlarımızın otladığı ve kadınlarımızın çıktığı yerdir” dediler. Bu sözleriyle el Gâbe denilen yeri kastediyorlardı. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Kim buradan bir ağaç kesecek olursa, onun yerine bir ağaç diksin!” talimatını verdi. Daha sonra herkes buraya ağaçlar dikti. Burası kısa süre sonunda el-Gabe (Orman) diye şöhret bulan bir ormanlık oldu.’’(Belazurî,Futûhu’l Buldan, ı, 17.)
- “Kıyâmet kopmaya başladığında, birinizin elinde bir ağaç fidanı bulunsa, kıyâmet kopmadan onu dikmeye gücü yeterse, hemen diksin.’’(İbn Hanbel)
- “BirMüslüman bir ağaç diker veya bir bitki ekerse, ondan kuş, insan veya hayvan yerse, bu onun için sadaka olur.’’(Buhari, Müslim)
İslam dininin kutsal kitabı olan Kur’ân-ı Kerim’de insanın en güzel şekilde yaratıldığı ve yeryüzündeki tüm yaratılanların onun emrine amade kılındığı/ona emanet olarak verildiği bildirilmiştir. Allah, insanoğlunun bu verilen nimetleri kullanırken dengeli olması gerektiğini, aşırı ve gereksiz kullanımdan, yani israftan kaçınması sayesinde de düzenli ve güzel bir yaşamın mümkün olabileceğini vurgulamıştır.
Kur’ân’da ayrıca yeryüzü ve gökyüzünde yaratılıştan kaynaklanan bir sorunun olmadığı, aksine buralarda görülen bütün problemlerin insanların kendinden kaynaklandığı ifade edilmiştir.
Din ve ahlak eğitimi verilirken beraberinde doğru ve ciddi bir çevre eğitimi de verilmelidir. Din dersleri içerisinde kutsal kitaplardaki çevrenin korunmasına dair ifadelerin yer almasına da özen gösterilmelidir. İnsanlara, kutsal kitaplarda da vurgulanan, “çevreye verilen zararların yine kendilerine döneceği” hususu görüntülü, videolu örneklerle küçük yaştan itibaren uygun bir dille anlatılmalıdır. Diğer suçlarda olduğu gibi çevreyi kirletmeyle ilgili suçlarda da caydırıcılığın cezalarla sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Ancak bunun sırf ceza vererek başarılabileceği düşünülmemeli; bunun yanında belki de en önemlisi bu doğayı bize ikram eden Yaratıcının bizleri her an izlediği bilinci (yani İslâmî tabirle, “ihsan kıvamı”) de güzel bir şekilde işlenmelidir. Bu bilinçle yaşayan şahsın, nasıl kameralar önünde suç işlemekten çekiniyorsa, İlahî kamera önünde de bundan kaçınacağı unutulmamalıdır. Yüce Allah’ın, yaptığımız her hareketi kayıt altına aldığı ve bu kayıtların O’nun bize (dünya ve/veya ahirette) ceza ve mükâfat vermesinde kullanacağı en önemli delillerden olacağı konusu da vurgulanması gereken mühim bir husustur.