BÜYÜK VEBAL
 
Bugün maalesef bırakın mücadeleyi bazı Müslüman kesimler bu tür gruplar ile bir çıkar uğruna yan yana durabilmekte onlara karşı seslerini çıkarmamaktadırlar ki bu onların boynunda büyük bir vebaldir. Bu uğurda ferdi gayretler yeterli olmayacağından ahlaksız modalar ve akımlar ile mücadele için dernekler, vakıflar ve merkezler kurmak, kurulanlarına da destek vermek hepimizin üzerine vazifedir. Bu bizim Allah’a ve onun peygamberine olan sevgi borcumuzdur. Maneviyat yolumuzun karanlık gecelerde yol gösteren kutup yıldızı İmam Rabbani şöyle der:
 
“Tam anlamıyla (Hakka) muhabbetin alâmeti, Rasûlullah’ın (s.a.v) düşmanlarına tam anlamıyla buğz etmek ve onun şeriatına muha­lif olanlara düşmanlık göstermektir. Muhabbette hileye yer yok­tur. Çünkü  sevgiliye vurulmuş bir aşık, sevdiğine muhalefet edilmesine dayanamaz, samimi aşık asla sevdiğinin düşmanlarına dost olmaz.  Zira birbirine zıt iki şeyin sevgisi bir kalpte asla biraraya gelmez: onlardan birine sevgi göstermek di­ğerine düşmanlık yapmak demektir.” (c.1, 165. Mektup)
 
Fukahaya göre haram işlemek insanı dinden çıkarmaz ama haramın aleni işlenmesini savunmak, bu konuda hiç kimseden utanmamak son derece tehlikeli bir iştir. İmam bu konuda şöyle der: “Allah'ın razı olmadığı şeyleri kendimiz için öldürücü zehir gibi görmeli, işlediğimiz kusurları devamlı hatırlayıp mah­cup olmalı ve pişmanlık duymalıyız. İşte kulluk yolu budur… Allah'ın razı olmadığı şey­leri işleyen ve bu halinden dolayı mahcubiyet duyup pişman ol­mayan kimse inatçı ve azgın biridir. Bu hali neredeyse kendisini dinden çıkartacak ve onu dinin düşmanları sınıfına sokacak kadar tehlikeli­dir.” (c.3, 67)
 
İmam’a göre etrafındaki insanları ve erişebildiği yöneticileri islam düşmanı hareketler konusunda uyarmayan veya bu fesat merkezlerini dost gösteren ilim erbabı büyük bir günah işlemektedir, nitekim Şah Cihangir’e yakın olan birine şu mektubu yazar:
 
“Şurası da çok üzücüdür ki; kıyamete yakın bu zamanda, bir grup ilim talebesi kötü ahlakları nedeniyle birkaç seneden beridir emir ve sultanlara yaklaşma­ya çalışmaktadırlar. İdarecilere şirin görünmek için ellerinden ge­len tavizi vermekte ve sağlam dinimiz üzerine birçok şüphe ve te­reddüt uyandırmaktadırlar. Tartışmalı konuları gündeme getirerek zenginleri yoldan çıkarmaktadırlar. Siz de Şah Cihangir’e yakınsınız, o sizin sözünüzü itibara almaktadır, bu konumunuzu büyük bir nimet olarak gör­meniz ve kendisine hak sözü yani Ehl-i Sünnet ölçülerine uygun biçimde İslam'ı anlatmayı vazife bilmeniz gerekir. Artık bu vazi­feyi ya aleni olarak ya da ima yoluyla yapmanız sizin takdirinize kalmıştır. Kendisine elden geldiğince Kuran ve Sünnetin ölçülerini bil­dirmelisiniz. O kadar ki bunu yapabilmek için konuşma esnasında devamlı surette fırsat kollamalısınız.” (c.3, 67. Mektup)
 
ÖNCE NEFSİNE, SONRA FESATÇILARA ENGEL OL
 
Netice olarak sufiler sadece nafile ibadetler ile uğraşmazlar, öncelikle kendi nefislerinin kötülüklerine sonra da tüm fesatçıların fesadına engel olmaya çalışırlar. Halkın ıslahı için uğraştıkları gibi devlet ricalinin de istikamet çizgisinde bulunmalarına gayret ederler. Şeyh Edebaliler, Hacı Bayram Veliler, Akşemseddinler, Aziz Mahmud Hüdayiler, İmam Rabbaniler; halkı ve devlet ricalini hak yolda tutma hususunda tasavvuf tarihimizin yüz akı örnekleridir.
 
Onlar devlet adamları ile görüşmelerinde dinin ve milletin iyiliği için uğraşmış, kendi şahsi menfaatlerini yerine göre feda etmişlerdir. Dinlerini vererek dünyayı almak yerine onlar dünyalarını verip dinlerini kurtarmışlardır. Etliye sütlüye karışmadan, sadece nafileler ile uğraşıp da ümmetin salahına çalışmayan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın psikolojisindeki kimselerde hayır yoktur. Bu sebeple yukarda adı geçen büyük sufilerin takipçisi olan bizlerin ciddi bir ıslah projesi olmalı, her düzeyde ve alanda mücadeleyi ahiretimiz için fırsat görmeliyiz.  Sözlerimizi bir hak dostunun sözleri ile bitirelim: “Hiçbir ibadetime güvenmem ancak hak düşmanlarına düşmanlığım vardır!”