Şehre giren Iyaz Bin Ğanem halkın meydanda toplanmasını emretti. Verilen emir üzerine silahlarını onun önüne attılar. Iyaz, toplanan halka şu konuşmayı yaptı: ‘’Allah size karşı bize zafer ihsan etti. Sizden kim ki Müslüman olursa malını, mülkünü ona bırakırız. Kim de bunu kabul etmezse ona dilediğimizi yaparız.’’ Halkın yaşlıları ve büyükleri ise şöyle dediler: ‘’Allah size güzel sabrınız, iyi kalpliliğiniz,  adaletiniz, insaflı olmanız ve iyi muameleniz sayesinde zafer nasip etti. Şuanda biz sizin merhametinize kalmışız, bize kıyamet gününde sizi mükafata nail edecek bir muamele ile davranınız.’’ Bunun Üzerine Iyaz Bin Ğanem: ’’ Allah affedicidir, affetmeyi sever, bizde sizi affettik’’ demesi üzerine şehir halkı ‘’Madem ki bizi affettin bizde senin dinine giriyoruz.’’ demiş ve çoğu İslam dinini kabul etmiştir. Iyaz Bin Ğanem Müslüman olmayanları da ertesi yıldan başlamak üzere cizye uygulanması gerektiğini söylemiş ve silahlarını toplatmıştır.’’ (Vakidi)

Kutlu fethin sabahında  fethin sembolü olarak şehrin ortasındaki Mar-Tomar (Saint Thoma) kilisesinin bir kısmı daha sonra tamamı camiye çevrildi. Bu gelenek o yıllarda fethin halatı, hediyesi dahası nişanesi olarak şehrin en büyük kilisesi camiye çevriliyor, diğer ibadethanelere ise karışılmıyordu. Müslüman olmayan diğer ahalinin özgürce ibadetlerini yapmalarına karışılmıyordu. Yıllar sonra Fatih’in İstanbul’u fethi ardından İstanbul’un en büyük ibadethanesi konumundaki Ayasofya Kilisesi’ni camiye dönüştürerek ‘Ayasofya-ı Kebir Camii’ ismini alması geleneği belki de Amid fethiyle başlamıştı. Amid’in de en büyük ibadethanesi konumunda olan Mar- Tomar Kilisesi bizzat Iyaz Bin Ğanem tarafından camii kebir olarak Müslümanların hizmetine sunulması adına camiye dönüştürülmüştü. Daha sonra halkın silahları toplatıldı. Hiç kimsenin özel mülküne karışılmadı. İnsanlara güvende kalacaklarına güven telkin edildi. Böylede oldu. İnsanlar hep güven içinde yaşamaya devam ettiler. İnsanlara İslam dini tebliğ edildi. Ahali İslam dinine zorlanmadı. Ona rağmen insanlar İslam dinini güzelliklerini fark ettikçe bir bir hak dine geçtiler. Diyar-ı Bekr, Rum diyarı iken fetihle birlikte Sahabe ve tabiin şehri olmuştu. Peygamberimizin bereket duası belki de fetihle vuku bulmuştu.

5200 metre uzunluğunda Dünyanın ikinci büyük suruyla, 102 burcuyla, Aden bahçeleri diye adlandırılan Hevsel bahçesiyle, 5. Haremi Şerif diye anılan Ulu camisi ve 30’un üzerinde tarihi cami ve medreseleriyle , 8 peygamber kabri ve 3 peygamber makamıyla,  542 metfun sahabe-i kiramıyla, sayısız tabiinleriyle, seyyitler, sadatlarıyla bu diyar gerçek anlamda  kadim bir diyardır. Selam olsun sizlere, selam olsun bu kadim kente hizmet edenlere, selam olsun kıyamet günü onların sancağı altında mahşere yürüyenlere….

 

Şamdan çıkıp 2  Aylık mesafe  çoğunluğu piyade 800 kilometrelik mesafe

Amid- Meryem-i Dara

17  yaşında Hz. Süleyman şehit düşer. Kardeşi de şehit düşer.

Diyarbekir Bizzat sahabe eliyle fethedilmiş kutlu bir şehirdir.

Mevlena Halit Bağdadi Hazretleri  Hz. Süleymanı ziyareti

Abdestsiz gezilmeyen şehir.