Yazıklar olsun! Sekiz yaşındaki Narin, aile içi şiddetin kurbanı oldu, toplumdaki ahlaki çöküşe bakın... Allah belanızı versin...!

20 gündür yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada derin bir üzüntüyle karşılaştığımız bir acı olayın yankıları sürüyor. Sekiz yaşındaki, yüzünde hüzün, gözlerinde üzümler kadar tatlı bir masumiyet taşıyan Narin, aile içi bir cinayetin kurbanı oldu. Henüz çocuk yaşta, nedenini tam olarak bilmediğimiz ve amcasının da içinde olduğu bir grup tarafından hayatına son verildi.

Ekonomik ve sosyal bunalımların kökeninde yatan bu tür şiddet olayları, ülkemizde her geçen gün daha da artış gösteriyor. Ancak, Narin’in fotoğraflarındaki masumiyetine, saflığına ve güzelliğine kıyılması, insanlığımızın ne denli bir çıkmaza sürüklendiğini gözler önüne seriyor. Nasıl oluyor da insanlar, üstelik en yakınları olan çocuklara karşı bu kadar acımasız olabiliyor?

Aile içindeki bozuk ilişkiler ve şiddet olayları neden bu kadar derinleşmiş durumda? Toplum olarak yaşadığımız bu ahlaki çöküşün sebepleri nelerdir? Bu sorular, olayın yargısal süreci ve toplumsal tepki kadar önem taşıyor.

Medya, kamuoyuna yeterince bilgi vermediği ve bazı gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştığı yönündeki iddialar da var. Başlangıçta abisinin suçlandığı bu trajedide, zamanla suçlamalar tüm aileyi ve köy halkını kapsayacak şekilde genişletildi.

Cenazede imamın söylediği, “Allah’a nasıl hesap vereceğiz? Vicdanımızı, insanlığımızı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. Sözün bittiği yerdeyiz,” sözleri, içinde bulunduğumuz toplumsal krizin özünü yansıtıyor.

Evet, sözün bittiği yerdeyiz. Aile kurumunu korumak adına gösterilen hassasiyetler anlaşılır, fakat cevapsız kalan sorular vicdanlarımızda derin yaralar açıyor. Narin’i kim ve hangi gerekçeyle öldürdü? Amcası olarak bilinen Salim Güran’ın “öldürme kastıyla alıkoymak konusunda kuvvetli şüphe” ile tutuklandığı iddia ediliyor. Ancak soruşturmanın gizliliği, bazı konuların açıklanmaması, olayın karanlık yönlerini derinleştiriyor.

Bu olay, sadece bir cinayetten ibaret değil; aynı zamanda toplumumuzun içinde bulunduğu çürümenin bir yansıması. Eğitim sistemindeki sorunlar, adalete ve devlete duyulan güvensizlik, bu tür olayların artmasına zemin hazırlıyor. Bir ülke düşünün ki, kadınların ve kız çocuklarının başarısına tahammül edemeyen güçler tarafından yönetiliyor. Bu, her geçen gün daha fazla Narin’in trajedisini beraberinde getirebilir.

Sonuç olarak, kamuoyunun yoğun ilgisi ve tepkisi, suçluların cezalandırılmasını sağlayabilir. Ancak bu, toplumsal çürümenin önüne geçmek için yeterli değil. Eğitim sistemindeki değişiklikler, sosyal adaletin sağlanması ve devletin hukukuna duyulan güvenin artırılması gibi yapısal reformlar yapılmadan, daha nice Narin’lerin yaşadığı acıları önlemek mümkün olmayacaktır.

İmamın dediği gibi, “Sözün bittiği yerdeyiz.”