İnsanı mükerrem yapan, esmai ilahinin mazharı olan yeryüzünü imar etmek için bizi görevlendiren Yüce Rabbimize hamdu senalar, yaratılmışlara karşı saygının hakikatında bize örnek olan Peygamber efendimize ve onun nurlu yolunu takip edenlere salat ve selam olsun.

Bizler dünyaya ebedî kalmak için gelmedik. Bir yolcu gibi; sırlarını keşfederek, güzellikleri müşahede ederek, kendimizi ve Rabbimizi tanıyarak, diğer insanlara ve bütün yaratılanlara saygı ve sevgi ile yaklaşarak, sınavımızı yüzümüzün akıyla verip baba ocağı olan Cennete geri dönecektik.

Ancak zamanla gönderiliş gayemizi unutup ebedî dünyada kalacakmış gibi kök salmaya başladık. Yolumuzdaki ikazlara karşı aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu uyuşturmaya çalıştık. Ama yine rahat edemedik. Bizi sınav için gönderen Rabbimiz; bizim rahatımızı kaçıran elçiler göndermeye devam ediyordu.

Ancak bizler bazen, gönderiliş gayemizi unutup ebedî dünyada kalacakmış gibi, kendi arzularımızın esiri olup Allah’ın yaratılmışlarına karşı saygıyı, hürmeti terk ederek yanlış yola girebiliyoruz. Bazen yolcu olduğumuz ikazlarına karşı aklımızı, kalbimizi, ruhumuzu uyuşturmuş gibi yapıyor yine de rahat edemiyoruz. Öyleyse bizi seven Rabbimizin; sorumluluğumuzu hatırlatan peygamberlerine kulak vermeliyiz.

Tarih boyu vahyi ilahiyi bize getiren peygamberlere takipçileri olan âlimlere, uyarıcılara karşı durup onlara kulak vermeyen toplumlar zarara, hüsrana uğradılar. Kur’anda zalim ve zulmün sembolü olarak kendilerinden söz edilen Firavun ve Nemrut’un başlarına gelenler bizlere ibret olmaları gerekmez mi? Onlar  kendilerini uyaran Hz. Musa ve İbrahim’e (as) karşı gelmişlerdi.

Aynı şekilde Mekke müşrikleri de Peygamberimizin (asm) ikazlarına kulak vermediler. Hatta dâvâsından vazgeçmesi için ona rüşvet dahil, eziyet, işkence, suikast, sürgün vs. bütün yollara başvurdular. O’nun nurunu söndürmek isteyenler sönüp gitti; fakat o nur hala parlamaya devam ediyor. Bu nura tabi olan ve onun hamili peygamberlerin ikazlarına kulak verenler dünya ve ahiretlerini abad ettiler.

Öyleyse ey akıl sahipleri! Geliniz biz de bu nura ve onu tebliğ eden peygamberlere kulak verelim ki dünya ve ahirette saadete erelim.

Her konuda ne yapmamız ve nasıl davranmamız gerektiğini bize bildirdikleri gibi yaratılmışlara kaşı da ne şekilde davranacağımızı da bize öğretyorlar. Nasıl mı?

El-Cevap: Yüce Allah şöyle buyurur: “O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı” (Hud, 61). Yeryüzünün imarıyla Allah tarafından görevlendirildiğin iman ve şuurunu taşıyan hiçbir kişi hiçbir mahluka zarar vermez, veremez. Değil insanlara bir karıncaya bile zarar veremez. Hani yüce Allah farkında olarak bir karıncaya da basılamayacağına işaret ederek şöyle buyurur:  “Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi.” (Neml, 18)

Bu minvalde nurun hamili peygamber efendimizde hayvan bile olsa masum olduğu müddetçe her yaratılana saygı gösterilmesi ve kıymet verilmesi gerektiğini, bir kediye olumsuz davranan birinin Cehenneme gittiği ve köpeğe su vereninin mağfiret olduğunu açıkça ifade ederek şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, eve hapsettiği bir kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşerâtından yemeye de salmamıştı." [Buhârî, Bed'ü'l-Halk 17). "Fâhişe bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız mestini çıkararak (onunla su çekip köpeği suladı). Bu sebeple kadın mağfiret olundu." [Müslim, Tövbe 155). Hayvanlar hakkında bile böyleyse eşrefi mahlukat olan insan hakkında yapılabilecek saygısızlığın karşılığının ne olacağını insan düşünmek bile istemez.

Hakikat olarak, İnsan, rengi, sağlığı, soyu, zenginliği ve ailesinin fakirliği arasında bir tercihle doğmamıştır. Yaratılana saygı duymuyorsan Yaradan'a saygı duy! Hani nakledilmiş ki: Lokman Hekim’in derisi siyah, dudakları kalınmış. Şaşkınlıkla yüzüne bakan birine; Neden öyle bakıyorsun? Boyayı mı beğenmedin, yoksa boyacıyı mı? diye seslenmiş. Siyahı da beyazı da yaratan, Allah-ü azimüşşandır. Yaratılanı severiz yaradandan ötürü.

Evet, kedinin gözünde bülbül, bir yudumluk ettir. Öküzün gözünde çiçek bir çiğnemlik ottur. İnsanın gözünde ise binlerce şiirin yazılmasına, binlerce resmin yapılmasına ilham kaynağıdır. Biz kedi ve öküz gibi mi bakacağız yoksa insanlığımıza yaraşır şekilde tüm yaratılmışlara bakacağız.

İmam Şafi’nin ifadesiyle bizler hata yapan insana değil onun hatasına düşman olacağız. İnsan olması itibarıyla Allah’ın mahlukudur. Ancak yaptığı yanlışı, günahı, zulümü kendi isteğiyle yaptığı için sadece günaha, zulme karşı gelinir. Kulun Allah’a ulaşmasına engel olan davranışlarda bulunanlara saygı gösterilmez. Aksi takdirde mazluma saygısızlık yapılmış olur.  Yani, bir müminin sadece mümin olması yetmez; aynı zamanda şirke, küfre ve tüm yanlışlara karşı da tavır alması gerekir. Müminler kafirlerle, ahlaksızlarla, ülkede fitne-fesat çıkartanlarla, fuhşu yayanlarla aynı safta duramazlar. Müminlerin safı namaz safı ile başlar ve namaz secdesi, rükusu, şehadetleri ve kıblesi ile mümini kafirden ayırt eder. Aksi takdirde zulme uğrayanlara saygısızlık olur onların hukukuna girilmiş olur.

Rabbimiz olayları ve varlıkları güzel yönden görmeyi, işleri hayra yormayı, hayata olumlu ve iyimser yönden bakmayı bizlere nasip eylesin.