Allah’ın merhameti nasıldır? Şefkat ve merhamet ile ilgili hadisler nelerdir? Yaratılana şefkat (Şefkat li-Halkillâh) ile ilgili örnekler.

Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de sık sık, af ve merhamete dâir sıfatlarını bildirmiş, hattâ “merhamet edenlerin en merhametlisi”[1] olduğunu ve merhametinin her şeyi ihâta ettiğini[2] haber vermiştir. Mahlûkattaki bütün merhamet tezâhürleri de esâsen Cenâb-ı Hakk’ın bu nihâyetsiz rahmetinin bir tecellîsidir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurur: “Cenâb-ı Hak rahmetini yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi katında tuttu, bir cüz’ünü de yeryüzüne indirdi. İşte bu bir cüz rahmet sebebiyle bütün yaratılmışlar birbirlerine merhamet ederler. Hattâ ana atın, (süt emzirirken) yavrusuna zarar vermemek için ayağını yukarı kaldırması bile, bu yüzde birlik rahmetin eseridir.” (Buhârî, Edeb, 19; Müslim, Tevbe, 17) Kendisi nihâyetsiz derecede merhametli olan yüce Rabbimiz, kullarının da birbirlerine karşı şefkat ve merhamet hisleriyle dolu olmalarını murâd etmektedir. Bu sebeple Fahri Kâinât Efendimiz’in en mühim vasıflarından biri de engin merhametidir. Allah Teâlâ, O’nu âlemlere rahmet olarak göndermiştir.[3] Bu yüzden Hak Teâlâ, kendi isimlerinden Raûf (çok şefkatli) ve Rahîm (çok merhametli) sıfatlarını Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e de lutfetmiştir.[4] Hâlbuki önceki peygamberlerden hiçbirine bu sıfatların ikisini birden bahşetmemiştir.[5] Yaratılan her şeye şefkat, merhamet ve tebessümle yaklaşabilmek, îmanda ulaşılan seviyenin bir göstergesidir. Kâmil bir mü’min, karanlık bir gecenin mehtâbı gibi nurlu, diğergâm, hassas, rakîk, merhametli, şefkatli ve cömert insandır. Merhametten uzak gönüller ise, âdeta canlı cenâzeler durumundadırlar.

MERHAMET EDENLERE RAHMAN DA MERHAMET EDER

Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur: “Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16/1924) “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65) “Merhamet, ancak şakî olanın kalbinden alınır.” (Tirmizî, Birr, 16/1923; Ebû Dâvûd, Edeb, 58/4942) “Hâlık’ın nazarıyla mahlûkâta şefkatle bakabilme” ahlâk-ı hamîdesi, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şu cihânşümûl hadîs-i şerîfinde ne güzel ifâde edilmektedir: Birgün Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-: “–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm: “–Yâ Rasûlallah! Hepimiz merhametliyiz.” dediler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sözlerini şöyle îzah etti: “–Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, evet, bütün mahlûkâta şâmil merhamet!..”[6] Mü’minleri îman vecdi içerisinde yaşatacak, nefislerinin hodgâmlığından ve bencilliğinden kurtarıp ruhlarını derinleştirecek en mühim hasletlerden biri, merhamettir. Merhametin meyveleri de, cömertlik, tevâzu, hizmet, affetmek ve hasetten kurtulmaktır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ne güzel buyurur: “Mü’minlerin, birbirlerine acımakta, birbirlerini sevmekte ve birbirlerine şefkat göstermekte bir vücut gibi olduklarını görürsün. Bu vücûdun herhangi bir uzvu muzdarip olduğu takdirde, diğer kısımlarının da uykuları kaçar, ateşler içinde onun ıztırâbını duyarlar.” (Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66) Merhamet, dünyada vicdan huzuru ve cennet müjdesi, âhirette ise ebedî saâdet sermâyesidir. Nitekim bir zât, Muâz bin Cebel - radıyallâhu anh-’a gelerek: “–Bana nasihatte bulun!” demiş, Muâz - radıyallâhu anh- da: “–Merhametli ol ki, ben de senin cennete girmene kefil olayım.” buyurmuştur.

ŞEFKAT VE MERHAMET ÖRNEKLERİ

Bir bedevî, âlemlere rahmet olan Rasûl-i Ekrem Efendimiz’in bâzı çocukları öptüğünü görünce hayret etmiş ve: “–Demek Siz çocukları öpüyorsunuz ha! Hâlbuki biz onları hiç öpmeyiz.” demişti. Bu şahsa acıyarak bakan Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “–Allah Teâlâ, senin kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne yapabilirim ki!” buyurdu. (Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 65) Allah Ancak Merhametli Kullarına Rahmet Eder Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, kızı Zeyneb’in can çekişmekte olan çocuğunu gördüğünde ağlamıştı. Bunu gören sahâbîlerin bir kısmı hayretlerini gizleyememiş ve: “–Siz de mi ağlıyorsunuz yâ Rasûlallah?!” demişlerdi. Bunun üzerine Allah Rasûlü - sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “–Bu bir merhamet tezâhürüdür. Allah Teâlâ onu kullarının kalplerine koymuştur. Cenâb-ı Hak, ancak merhametli kullarına rahmet eder.” (Buhârî, Cenâiz, 33; Müslim, Cenâiz, 11) Peygamberimizin Rahmeti Ebû Üseyd -radıyallâhu anh-, Bahreyn’den aldığı birtakım esirlerle Peygamber Efendimiz’in huzûruna gelmişti. Rasûlullah - sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir kadın esirin ağladığını gördü ve ona: “–Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Kadın: “–Şu adam oğlumu sattı.” dedi. Rasûlullah - sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Ebû Üseyd’e: “–Bu kadının oğlunu sattın mı?” diye sordu. “–Evet.” cevâbını alınca: “–Kime?” buyurdu. Sahâbî: “–Absoğulları’na.” dedi. Bu cevap üzerine Allah Rasûlü, sahâbîye: “–Hayvanına bin, git, kadının oğlunu al ve getir.” buyurdu. (Ali el-Müttakî, IV, 176/10044) Allah’ın Rahmeti Hadisi Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- şöyle anlatır: Bir defâsında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e esirler getirilmişti. Bir de baktık ki esirlerden bir kadın büyük bir endişeyle, kaybettiği çocuğunu arıyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu vakit, onu alıyor göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bize: “–Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?” diye sordu. “–Hayır, vallâhi aslâ atamaz!” dedik. Nebiyy-i Ekrem Efendimiz: “–İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha şefkatli ve merhametlidir.” buyurdu. (Müslim, Tevbe, 22)