“ALLAH VE RASÛLÜ EN DOĞRUYU SÖYLER”

Vakit kaybetmeden kılıcımı alarak yola çıktım. Urane’ye vardığımda karşılaştığım insanlara, Süfyan bin Halid’e katılmak için geldim. Beni ona götürür müsünüz? dedim. Beni alıp Urane’nin içlerine doğru götürdüler. Yanına yaklaşıp onu görünce gerçekten korkup ürperdim. Kendi kendime, “Allah ve Rasûlü en doğruyu söyler” dedim.

Oraya vardığımda ikindi vakti girmişti. Kimsenin dikkatini çekmemek, şüphe uyandırmamak için namazımı yürürken îmâ ile kıldım. Süfyan bin Halid beni görünce uzun uzadıya baktı ve çevresindekilere sordu:

“-Bu kim?” dedi.

Ben hemen etrafındakilere fırsat vermeden: “- Huzaalıyım. Muhammed’e karşı savaşmak için toplandığınızı duydum. Sana katılmak için geldim”dedim.

O da: “-Tamam, ben de bunun için hazırlanıyordum” dedi.

Yanında yürümeye, ona hoşlanacağı şeyler anlatmaya başladım.

“- Şu Muhammed’e baksana! Kendi kendine bir din uydurdu. Gençleri saptırarak peşinden sürükledi. İnsanları birbirinden ayırdı” dedim. O da böbürlenerek: “- Muhammed şimdiye kadar benim gibi biri ile karşılaşmadı” dedi. Onunla sohbet ederek yürüye yürüye çadırına kadar geldik.

Beni çok sevmiş ve bana çok güvenmişti. Vakit geç olmuş, adamları dağılmış ve nöbetçilerden başka kimse kalmamıştı. Benim yanında kalmamı istedi. Cariyesine içki getirmesini söyledi. Ondan biraz içti. Sonra bana uzattı. Ben içer gibi yaptım ve tekrar ona uzattım.  O, iyice sarhoş olmuştu. Etrafında kimseler kalmamıştı. Tam zamanıdır deyip bir kılıç darbesiyle işini bitirdim. Hemen çadırdan uzaklaştım. Bir dağa tırmanarak orada bir mağaraya gizlendim. Aç susuz orada bir kaç gün kaldım. Gece yarısından sonra mağaradan çıkarak Medine yolunu tuttum. Gece gidiyor gündüz saklanıyordum. Nihayet Medine’ye ulaştım, Mescid-i Nebiye vardım.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz beni görünce tebessüm ederek: “- Gözün aydın olsun” dedi. Ben de: “Yâ Rasûlallah! Şöyle şöyle oldu” diyerek başımdan geçenleri anlattım. Çok memnun oldu. (Vâkıdî, Meğazi, 2/531; Müsned, 3/496)

Abdullah ibni Üneys radıyallahu anh, Hayber savaşına hamile eşiyle birlikte katıldı. Yolda doğum yapan eşine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hurma ile suyu karıştırarak hazırlayıp ikram etti. Çocuğa ve annesine hediyeler verdi.

O, Huneyn’de ve Mekke Fethinde bulundu. İki Cihan Güneşi Efendimizin dâr-ı bekâ’ya irtihalinden sonra da Mısır’ın fethine ve Afrika’da yapılan savaşlara katıldı. (İsâbe, II, 274.)

İLİM ÂŞIĞI BİR SAHÂBİ

Abdullah ibni Üneys radıyallahu anh uzun ömürlü, ilim âşığı bir sahâbidir. İlminden pek çok insan istifade etmiştir. Zaman zaman bir hadis hakkında bilgi almak için ona sorarlardı. Abdullah ibni Câbir radıyallahu anh’ın  bir hadis sormak için bir aylık yol katederek onun yanına geldiği rivayet edilir. (Buhari, İlim, 19 )

Hazreti Ömer radıyallahu anh: “- Zekat mallarında hile yapanlar hakkında, kim zekat mallarından koyun ya da devede hile yaparsa kıyamet günü onu taşıyarak gelir” hadisini duydun mu? diye sormuş o da: “-Evet!” diye cevap vermiştir. (İbn Mâce, Zekat, 14)

KADİR GECESİ NE ZAMAN?

O, Kadir gecesinin ne zaman olduğu konusunda bir soru üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e gelip cevabını alan bir ilim eridir. Kendisi şöyle anlatır:

“- Seleme oğullarının meclisinde oturuyorduk. Ben orada oturanların en küçüğü idim. Kim gidip Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den Kadir Gecesinin ne zaman olduğunu sorabilir? dediler.

-Ben sorarım, dedim.

O gün Ramazan-ı şerif’in 21. gününün sabahı idi. Hazırlanıp yola çıktım. Akşam namazını kılarken mescide vardım. Namazdan sonra evinin kapısına gittim. Beni görünce “içeri gir” buyurdu. Akşam yemeğini birlikte yedik. Yemekten sonra kalkmak isteyince bana:

“-Bir ihtiyacın var gibi?” dedi. Ben de:

“-Evet yâ Rasûlallah! Seleme oğullarından bir gurup beni Kadir gecesi hakkında soru sormam için gönderdi” dedim ve şöyle devam ettim:

“-Yâ Rasûlallah! Bildiğiniz gibi biz çölde yaşıyoruz. Buraya her zaman gelemiyoruz. Allah’a hamdolsun namazımı  orada kılıyorum. Bana emret de bir geceyi de inip şu mescidde geçireyim. (Kadir Gecesinin kaçıncı gecede olduğunu söyle o gün geleyim)” dedim.

Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:

“- Yirmi ikinci gece ya da onu takib eden gece (Yirmi üçüncü gece in)” buyurdu.

Muhammed bin İbrahim diyor ki: Üneys Cüheni’nin oğluna, baban o gece nasıl yapardı? diye sordum. O da: “- İkindi namazını kılınca mescide girer, sabah namazını kılıncaya kadar çıkmazdı. Sabahı kılınca hayvanına biner çöldeki evine gelirdi” diye cevab verdi. (Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, c. 2 s. 379.)

Abdullah ibni Üneys radıyallahu anh’ın hicretin 54. yılında vefat ettiği rivayet edilir.

Allah ondan razı olsun. Rabbimiz bizlere o ilim aşığı sahâbinin aşkından, şecaat ve cesaretinden hisseler nasib eylesin. Şefaatlerinden mahrum eylemesin. Âmin.