Afetlerin en mühim ders ve ibretlerinden biri de, dünyanın fânîliğini hatırlatmasıdır.
6 Şubat 2023 tarihinde memleketimizde yaşanan büyük deprem de nice dersler ve ibretler meşheri olmuştur.
Akşam yatağına mal ve mülk sahibi olarak yatan nice insan, sabah kar altında başını sokabileceği bir kulübeye dahî mâlik olmadan sabahladı.
Bir hafta önce kirayı artırmak için çekişen ev sahibi ve kiracı, aynı ateşin etrafında ısınmak üzere bir araya geldi.
Belki, mültecîlere menfî bakan kimi insanlar, depremin akabinde onlarla aynı duruma düştüler. Sığınacak bir akraba, bir dost yanı aradılar. Onlar hakkındaki menfî duygularından mahcup oldular.
Dün Suriyeli bir aileye yardım eden bir kardeşimiz, bugün onun yıkılmayan evine sığındı.
Depremden günler sonra enkaz altından çıkarılan birçok kardeşimiz, mânevî tecrübelerini anlattılar. Enkaz altında günler ve saatler geçiren bir âfetzede yaşadıklarını şöyle anlattı:
“–Bana; «Rabbin kim? Peygamberin kim? Kitabın ne?» suallerini sordular. Ben cevaplarda takıldım ve korku içinde kaldım. Ben namazlarımı aksatıyordum, bundan sonra hastahâneden çıkar çıkmaz beş vakit namazımı geçirmeyeceğim!”
Bu kardeşimizin ister hakikî ister psikolojik olsun, bu müşâhedeleri yaşamış olması; depremin bir mü’min yüreğinde nasıl bir ders ve ibret hissiyâtı meydana getirdiğine güzel bir nümûnedir.
“Her nefis ölümü tadacaktır…” (Âl-i İmrân, 185)
Âfet ve felâket içinde ölmeyi elbette hiç kimse arzu etmez. Lâkin, böyle bir takdirle karşı karşıya kalanlara da ehl-i îmân olmaları şartıyla şehâdet müjdesi verilmiştir.
ŞEHİTTİR
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in hadislerinde ifade edildiği üzere ehl-i îmân içerisinde:
- Bulaşıcı hastalıktan ve iç hastalıklarından ölen,
- Yangında ölen,
- Suda boğulan,
- Göçük altında kalan,
- Hamile iken ölen,
- Samimiyetle şehîd olmayı dileyen,
- Helâl kazanırken vefât eden,
- Malını, canını veya ailesini müdafaa ederken ölen,
- Allah yolunda savaşırken ölen şehiddir. (Bkz. Buhârî, Cihâd, 30; Ezân, 32; Müslim, İmâre, 157, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65; Nesâî, Cihâd, 48; İbn-i Mâce, Cihâd, 17)
Bu âfetten her türlü maddî, mânevî veya rûhî tesir gören her mü’min kardeşimiz için, hadîs-i şerifteki şu müjde vardır:
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi; Allah, o müslümanın hatalarını bağışlamaya vesile kılar.” (Buhârî, Merdâ, 1, 3; Müslim, Birr, 49)
Bu âfetlerin en mühim ders ve ibretlerinden biri de, dünyanın fânîliğini hatırlatmasıdır.