Allah’a iman nedir, nasıl olmalıdır? Allah'a iman etmek insana ne kazandırır? Allah’a iman etmenin önemli ve olumlu katkıları.
Kainatı yaratan, idare eden, kendisine ibadet edilen, tek ve en yüce varlık olan Allah’a inanmak, iman esaslarının birincisi ve temelidir. Bütün ilahi dinlerde Allah’ın varlığı ve birliği (tevhid) en önemli inanç esası olmuştur. Çünkü ilahi dinlerdeki inanç esasları, Allah’a iman ve O’nun birliği esasına dayanmaktadır.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Bu Kur’ân, onunla uyarılsınlar ve tek bir ilâh bulunduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara tebliğ edilmiştir.” (İbrahim, 52)
“Allah” kelimesinin, kendisine ibadet edilen yüce varlığın özel ismi olduğunu kabul eden bütün İslam alimleri konu ile ilgili açıklamaları sırasında O’nu şöyle tanımlamışlardır :
“Allah, varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan yüce varlığın adıdır.” Tanımdaki “varlığı zorunlu olan” kaydı, Allah’ın yokluğunun düşünülemeyeceğini, var olmak için başka bir varlığın desteğine muhtaç olmadığını, dolayısıyla O’nun, kainatın yaratıcısı ve yöneticisi olduğunu ifade etmektedir. “Bütün övgülere layık bulunan” kaydı ise, mükemmellik ve yücelik ifade eden isim ve sıfatlarla nitelendiğini anlatmaktadır. Allah kelimesi, İslâmi metinlerde, gerçek ibadet edilen varlığın ve tek yaratıcının özel ismi olarak kullanılagelmiştir. Bu sebeple O’ndan başka varlığa ad olarak verilmemiş, gerek Arapça’da, gerekse bu lafzı kullanan diğer Müslüman milletlerin dillerinde herhangi bir çoğul şekli de oluşmamıştır.
Allah’a iman, Allah’ın var ve bir olduğuna, bütün üstünlük sıfatlarıyla nitelenmiş olduğuna ve noksan sıfatlardan uzak olduğuna inanmaktır.
ALLAH’A İMAN NASIL OLMALIDIR?
Buna göre bir Müslüman Allah’a şu şekilde inanır:
- Yüce Allah vardır ve birdir.
- Tüm varlığı ve kainatı yaratan, yaşatan O’dur.
- O’nun varlığının başlangıcı ve sonu yoktur.
- O, ne yaratılmışlara benzer, ne de yaratılmışlar O’na benzer.
- O, var olmak için bir başkasına muhtaç değildir.
- Hiçbir organ ve vasıtaya muhtaç olmaksızın her şeyi bilir, her şeyi işitir, her şeyi görür.
- Mutlak hayat sahibidir, mutlak kudret (güç ve kuvvet) sahibidir, mutlak irade (arzu etme/isteme) sahibidir. Diler, dilediğini yapar. Bir şey dilediği zaman, o şeye “Ol!” der, o şey de oluverir.
- Sese ve harfe muhtaç olmaksızın söz söyler. Peygamberleri aracılığıyla insanlara kitaplar gönderir ve göndermiştir.
HER İNSAN ALLAH’A İNANMAKLA YÜKÜMLÜDÜR
Her şeyi bilen ve herşeye gücü yeten bir Allah’a inanmak, ergenlik çağına gelmiş ve akıllı olan her insanın en asli görevidir. İlahi dinlerin kesintiye uğradığı dönemlerde yaşamış olan veya hiçbir dinden haberi olmadan hayat sürmüş insanlar bile İmam Ebû Hanîfe ve İman Maturudî gibi bilginlere göre, akıllarıyla Allah’ın varlığını ve birliğini bulmakla yükümlüdürler. Çünkü insan, yaratılıştan getirdiği mutlak ve üstün güce inanma duygusu ile birlikte evrendeki akıllara durgunluk veren düzeni de gördükten sonra bu düzeni sağlayan tek, eşsiz ve sonsuz kudret sahibi bir yaratıcının varlığını kolaylıkla idrak edebilecek kabiliyettedir.
Ayeti kerimede şöyle buyrulur:
“(Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir. Şu hâlde, O’na ibadet et ve O’na ibadet etmede sabırlı ol. Hiç, O’nun adını taşıyan bir başkasını biliyor musun?”[1]
ALLAH’A İMAN EDEN KİŞİ DÜNYADA NE KAZANIR?
Allah’a inanmanın insanın pratik hayatında, şahsiyet gelişimine ve mutluluğuna çok önemli ve olumlu katkıları vardır. Bunların başlıcalarını şöyle sıralamak mümkündür:
- Allah’a inanmak, insanı güzel ameller işlemeye ve doğru yola sevkeder. Çünkü dünyada yaptığı iylik ve kötülüklerin karşılığını alacağını bilir. “...Kim Allah’a inanırsa Allah onun kalbini doğruya götürür...”[2]
- Allah’a inanan bir kimse, her şeyi bilen, her şeyi gören ve gözeten bir yaratıcının bulunduğunu bilerek kötülüklerden uzaklaşır. Allah’ın emir ve yasaklarına tam itaat eder.
- Allah’a inanan kişi, parayı, makamı, şöhreti ve insanları putlaştırmaz.
- Allah’a inanan kişi, yegâne rızık verenin Allah olduğunu bilir. O sebeple cimrilik, hırs, aç gözlülük ve tamah gibi çirkin davranışlardan uzaklaşır. Malın ve mülkün gerçek sahibinin Allah olduğu bilinciyle cömertlik, ikram ve fedâkarlık gibi güzel davranışlara yönelir.
- Allah inanmak kişiye yiğitlik, cesaret, ölümden korkmama gibi faziletler kazandırır. Şehitlik, Allah’a inanan bir kimse için, ulaşılacak yüce bir mertebe olarak kabul edilir.
- Allah’a iman, kişide yaratılıştan var olan yüce bir yaratıcıya inanma ve sığınma hissini tatmin ettiğinden gönül huzuru sağlar. Huzura kavuşan kişi de hayattaki problemlerine kolayca çözüm bulur. Bulamazsa da sabretmesini bilir, ümitsizliğe ve ruh çöküntüsüne düşmez. Zira günümüzde psikolojik rahatsızlıkların hatta intiharların en başta gelen sebeplerinden biri inançsızlık veya iman zaafıdır.
- Allah’a inanmış bir insana göre, merhamet ve kardeşlik kavramı, yeryüzündeki bütün insanları içine alır. Çünkü hangi ırka, hangi millet ve kültüre mensup olursa olsun bütün insanlar Allah’ın kullarıdır.
Özetle söylemek gerekirse, Allah’a bilerek, anlayarak ve isteyerek inanan bir kişi huzurlu, sorumluluk ve güven duygusuna sahip, dürüst, başkalarına zarar vermeyen merhametli bir kimsedir. Allah’a inanan, kendisi için istediğini başkaları içinde ister ve herkesi sever. Yunus Emre’nin de ifade ettiği gibi “Yaratılanı severiz, Yaratandan ötürü” şuuru ve hissiyle yaşar.