Bedir Savaşı ne zaman, nerede ve kimler arasında yapılmıştır? Bedir Savaşı’nın nedenleri ve sonuçları nelerdir? Bedir Savaşı’nın önemi nedir? İşte Müslümanların yaptığı ilk savaş: Bedir Savaşı tarihi.

Müslümanların ilk savaşı; Bedir Savaşı’nın kısaca özeti...

BEDİR SAVAŞI KISACA

Bedir Savaşı’nın Nedenleri

624 yılında Kureyşlilerden birçok kimsenin katıldığı büyük bir ticaret kervanı Ebû Süfyân idaresinde Şam’a gitti. Peygamber Efendimiz bunu haber alınca ashabını topladı ve Mekke’de bıraktıkları mallarına karşılık bu kervanın mallarını ele geçirmeye davet etti.

İslam Ordusunun Sancaktarları

Sancaktarlık görevine Musab Bin Umeyr, Hz. Ali ve Sad Bin Muâz’ın tayin edildiği İslâm ordusunun sayısı, yetmiş dördü muhacir, geri kalanı ensardan olmak üzere 305 idi. Orduda yetmiş deve ve iki de at bulunuyordu.

Suriye’den dönmekte olan Ebû Süfyân Hicaz’a yaklaştığı sırada Müslümanların baskın yapacağını haber aldı ve Kureyşlilerden yardım istemek üzere Mekke’ye bir haberci gönderdi. Kendisi de kervanın pusuya düşmemesi için Bedir’den uzak olan ve nâdiren kullanılan sahil yolunu kullandı. Ebû Süfyân’dan gelen haber üzerine Kureyş kabilesinin hemen bütün kollarından toplanan bin kişi Ebû Cehil kumandasında Mekke’den yola çıktı. Müşrik ordusunda 700 deve, 100 de at vardı. Kureyşliler Cuhfe’ye geldiklerinde Ebû Süfyân’ın habercisinden kervanın kurtulduğunu öğrenmelerine ve içlerinden bazılarının savaşa gerek kalmadığını söyleyerek geri dönmelerine rağmen hazırladıkları ordunun büyüklüğünü ve gücünü Müslümanlara göstermek için yollarına devam ettiler.

Bedir Savaşı Nerede Oldu?

14 Mart 624 Cuma sabahı her iki ordu erken saatlerde Bedir’e doğru yola çıktı. Hz. Peygamber Bedir kuyularına Kureyşlilerden daha önce ulaştı. Savaştan önce Hz. Peygamber, Hz. Ömer’i Kureyşlilere göndererek savaş yapılmadan Mekke’ye dönmelerini teklif etti. Fakat Kureyşliler savaşmakta ısrar ettiler. Eski Arap âdetine göre savaşı kızıştırıp başlatmak üzere Kureyşlilerden Esved b. Abdülesed el-Mahzûmî, Müslümanlardan da Hz. Hamza meydana çıktılar. Hamza hasmını öldürdü. Bunun üzerine Kureyşlilerden Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velîd, İslâm ordusundan da Ubeyde Bin Hâris, Hz. Hamza ve Ali meydana çıktılar. Hz. Hamza ile Ali hasımlarını öldürdükten sonra, ağır yaralanan ve daha sonra aldığı yaralardan dolayı şehit düşen Ubeyde’nin yardımına gidip Utbe’yi öldürdüler.

Bedir Savaşı’nın Sonuçları

Bedir Savaşı ikindiye doğru Müslümanların kesin zaferiyle sona erdi. Başta İslâm’ın ve Hz. Peygamber’in en büyük düşmanı Ebû Cehil olmak üzere yetmiş müşrik öldürüldü, yetmiş kişi de esir alındı. Buna karşılık Müslümanlar sadece on dört şehit verdiler. Hz. Peygamber şehitlerin namazını kılarak onları defnettirdi, Kureyş’in ölülerini de gömdürdü.

Esirlere Mualeme ve Ganimetlerin Taksimi

Esirlere karşı iyi davranılmasını emreden Hz. Peygamber onlardan sadece Ukbe Bin Ebû Muayt ile Nadr Bin Hâris’i, vaktiyle Müslümanlara yaptıkları işkenceye karşılık ölüme mahkûm etti. Diğer esirlerin malî durumlarına göre fidye ve Müslümanlara okuma-yazma karşılık, bazı esirlerin karşılıksız olarak serbest bırakılmaları kararlaştırıldı. Ganimetler savaşa katılanlar arasında eşit şekilde bölüştürüldü.

Bedir Savaşı’nın Önemi

Bedir Gazvesi, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) askerî dehasını, strateji ve taktik kabiliyetini gösterdi. İslâm Devleti’nin başta Medine olmak üzere bütün Arap yarımadasında büyük bir itibar kazanmasını sağladı. Peygamber Efendimiz İslâmiyet’i tebliğ için daha geniş imkânlara sahip oldu. Bedir Savaşı’na katılanların günahları Allah tarafından bağışlandı.

BEDİR SAVAŞI

Hicretin ikinci senesinde Kureyş’ten kadın-erkek herkesin katıldığı, yaklaşık 50 bin dinar sermâyeli, bin deveden müteşekkil büyük bir ticâret kervanı, Şam’ın Gazze pazarına gönderilmişti. Kervanda, Mekke’nin önde gelenlerinden Ebû Süfyân, Muhammed bin Nevfel ve Amr bin Âs gibi otuz veya kırk müşrik bulunuyordu.

BEDİR SAVAŞI’NIN NEDENLERİ

Kureyş müşrikleri, Müslümanların hac yapmalarına mânî oldukları için, Müslümanların da buna bir nevî misilleme olarak Mekkeli müşriklerin Şam ticâret yolunu kesmek isteyeceklerini biliyorlardı. Nitekim, Şam’dan korku içinde yola çıktılar. Ebû Süfyân, kervanda bulunan Damdam bin Amr’ı yirmi miskal altın ücretle kiralayıp Tebük’ten çok acele olarak Mekke’ye gönderdi.[1]

PEYGAMBERİMİZİN HALASI ATİKE’NİN (R.A.) DUASI

Allâh Resûlü’nün halası Âtike, Damdam’ın Mekke’ye gelmesinden üç gece önce bir rüyâ gördü ve çok korktu. Kardeşi Abbâs’a:

“–Kardeşim! Gördüğüm rüyâ beni çok sarstı. Kavminin başına bir felâket gelmesinden korkuyorum! Sana anlatacağım bu rüyâyı gizli tut, kimseye söyleme!” dedi. Hazret-i Abbâs:

“–Ne gördün, anlat?” dedi. Hazret-i Âtike:

“–Deveye binmiş bir adam gelip Ebtah’ta (Muhassab ile Mekke arasında) durdu ve yüksek sesle:

«–Ey vefâsız cemaat! Üç güne kadar muhârebe mahalline, vurulup düşeceğiniz yerlere yetişiniz!» diye üç kere bağırdı. Onu gören insanlar başına toplandılar. Sonra o adam Mescid-i Harâm’a girdi. Halk da kendisini tâkip ediyordu. İnsanlar etrâfını sarmış olduğu hâlde Kâbe’nin arkasında yine aynı şekilde üç kere bağırdı. Sonra Ebû Kubeys Dağı’nın üstüne çıkıp orada da aynı şeyi yaptı. Sonra da bir kayayı tutup yuvarladı. Kaya yukarıdan aşağıya doğru yuvarlanarak dağın dibinde parçalandı. Mekke evlerinden o parçaların isâbet etmediği ne bir ev ne de bir mahal kaldı!” dedi. Hazret-i Abbâs:

“–Vallâhi bu çok mühim bir rüyâdır! Sakın rüyânı hiç kimseye anlatma!” dedi.