Cemaatle namaz kılmanın hükmü nedir? Cemaatle namaz kılmak farz mı, vacip mi, sünnet mi? Cemaatle namaz kılmak neden önemlidir? Cemaatle namaz kılmak ile ilgili ayet ve hadisler nelerdir? Cemaatle namaz kılmanın sevabı nedir? İslam’da cemaate devam etmenin ve cemaatle namaz kılmanın fazileti ve önemi.
İctimâî terbiye, İslâm’ın en mühim esaslarından biridir. Müslümanın ilk ictimâî terbiyesi de cemaatle namaz kılmaktan başlar. Tevhîd üzerine binâ edilen İslâm toplumunda birlik ve beraberlik duygusunu perçinleyen en mühim sâlih amel, işte budur. Nerede cemaatle namaz kılınıyorsa, orada İslâm’ın rûhî ve ictimâî yapısı idrâk edilmeye başlanmış demektir.
CEMAATLE NAMAZ KILMAK HAKKINDA AYET VE HADİSLER
İslâm, mü’minlerin cemaat hâlinde yaşamalarını, her hususta birbirlerini destekleyip yardımlaşmalarını ve âdeta tek bir saf gibi birlik ve beraberlik içinde Allâh yolunda gayret etmelerini emretmektedir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Allâh, kendi yolunda birbirine kenetlenmiş, kurşunla perçinlenmiş müstahkem bir binâ gibi saf bağlayarak mücâdele eden kimseleri sever.” (es-Saff, 4)
Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:
“...Cemaat hâlinde olmanızı ve ayrılığa düşüp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zîrâ şeytan, yalnız başına yaşayan kimselerle beraberdir. İki kişi de olsa, beraber yaşayanlardan ise uzaktır. Cennetin ortasında bulunmak isteyen kimse, cemaate devam etsin...” (Tirmizî, Fiten, 7/2165)
Namazın her rekâtında okuduğumuz Fâtiha Sûresi’nde, “Ancak Sana ibâdet eder ve ancak Sen’den yardım isteriz!” derken, günde en az kırk defâ, cemaat hâlinde olduğumuzu Rabbimiz’e arz etmekteyiz.
Peygamber Efendimiz’in, gerek Kubâ’da gerekse Medîne-i Münevvere’yi teşrif buyurduklarında yaptıkları ilk iş, bir mescid inşâ etmek olmuştur. Kendileri de bizzat inşaatında çalışarak İslâm cemaatinin temellerini atmışlardır.
Efendimiz’in bu sünnetini tâkip eden ecdâdımız da şehirlerin îmârında evvelâ merkeze azametli bir câmi inşâ etmiş, sonra da şehri bu câminin etrâfına bir nûr hâlesi gibi örmüşlerdir.
Dolayısıyla namazları cemaatle kılmak, İslâm’ın maksadına en uygun bir davranış ve Yüce Mevlâ’mızın emridir.
Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- buyurur:
“Müslüman bir kimse, namaz ve zikir için çokça câmilerde bulunduğunda, Allah Teâlâ onun bu hâlinden tıpkı bir âilenin, gurbetteki yakınları döndüğünde sevindiği gibi, sevinç duyar ve hoşlanır.” (İbn-i Mâce, Mesâcid, 19)
“Her kim mescide ülfet ederse, Allâh da onunla ülfet eder.” (Süyûtî, II, 143)
“Size Allah Teâlâ’nın, hatâları neyle silip dereceleri neyle yükselttiğini haber vereyim mi? Soğuk günlerde abdest almak, uzak yerlerden cemaate gitmek ve namazı kıldıktan sonra diğer vakti beklemektir. İşte gerçek bağlılık budur! İşte gerçek bağlılık budur! İşte gerçek bağlılık budur!” (Muvatta, Kasrü’s-Salât, 55)
Âişe -radıyallâhu anhâ- da şöyle demiştir:
“Kim ezânı işitir de câmiye gitmezse, hayrı istememiş veya kendisi hakkında hayır murâd edilmemiş olur.” (Beyhakî, es-Sünenü’l-Kübrâ, III, 57)
Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, cemaate devam husûsunda ihmalkârlık gösterenlere karşı son derece tâvizsiz davranmıştır. Nitekim bir gün:
“Kim, müezzini işitir ve kendini engelleyen bir özrü olmadığı hâlde cemaate gitmezse, münferiden kıldığı namaz (kâmil bir namaz olarak) kabûl edilmez.” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm:
“–(Ey Allâh’ın Resûlü!) Özür nedir?” dediler. Efendimiz:
“–Tehlike korkusu veya hastalıktır.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Salât, 46/551)
Cemaati terk etmek, İslâm cemiyetinin dağılmasına sebep olur. Cenâb-ı Hak, cemaati parçalayan kimseleri şu şekilde yermektedir:
“Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar var ya, Sen’in onlarla hiçbir alâkan yoktur...” (el-En’âm, 159)
-
Cemaatle Namazı Terk Etmenin Hükmü
Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- şöyle anlatmaktadır:
“Resûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir sefer esnâsında, Dacnân ile Usfân arasında konaklamıştı. Müşrikler:
«–Onların bir namazları vardır ki, onlar için babalarından ve evlâtlarından daha kıymetlidir. Bu namaz ikindi namazıdır. Hazırlığınızı yapın, üzerlerine toptan hücûm edin!» dediler.
Bunun üzerine Cebrâîl -aleyhisselâm-, Allah Resûlü’ne gelerek savaş esnâsında cemaatle namazın nasıl kılınacağını târif eden Nisâ Sûresi’nin 102. âyetini getirdi.” (Tirmizî, Tefsîr, 4/21)
Yâni şartlar ne olursa olsun, hattâ harp hâlinde bile olunsa, Müslümanlar için namazı ertelemek ve cemaatle kılınmasını terk etmek mevzubahis değildir.
-
Cemaate Devam
Câfer bin Amr, babasının şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
“Resûlullâh’ı (bir koyunun) ön kolundan kesip yerken gördüm. O anda namaza çağrıldı. Hemen ayağa kalktı, elindeki bıçağı bir tarafa bıraktı ve yeniden abdest almadan namaza durdu.” (Buhârî, Ezân, 43)
Allah Resûlü, cemaate devam husûsunda sâhip olduğu titizlik sebebiyle, yemeğini terk etmiş ve yemekten sonra da kılması mümkün olan namazı hemen ilk vaktinde edâ etmiştir.
-
Bir Farz Namazı Kılmış Olan Kimse Aynı Namaz İçin Cemaatle Namaz Kılabilir Mi?
Yezîd bin Âmir -radıyallâhu anh- anlatıyor:
“Allah Resûlü namaz kılarken yanına varmıştım. Oturdum ve cemaate iştirâk etmedim. Efendimiz namazdan sonra bize doğru dönünce, kenarda oturduğumu gördü:
«–Ey Yezîd, sen Müslüman olmadın mı?» buyurdu.
«–Oldum yâ Resûlâllah!» dedim.
«–Öyleyse cemaate katılmaktan seni alıkoyan nedir?» buyurdu.
«–Sizin namazı kılmış olduğunuzu zannederek evimde kılmıştım.» dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
«–Şâyet namaza gelir de insanları namazda bulursan, onlarla birlikte kıl. Eğer daha önceden namazını kılmış isen, bu senin için nâfile olur. Evde kıldığın da farz yerine geçer.» buyurdu.” (Ebû Dâvûd, Salât, 56/577)