Gerçek rahat ahirette olacaktır, bu dünyada imtihansız yaşamak mümkün değildir. Peki Dünya hayatında nasıl bir imtihan vardır? Zengin ülkelerde neden çok fakir var? Depremzedelerin imtihanı ve bu afetten madden zarar görmeyenlerin imtihanı nedir?

İslam güzel ahlak dinidir, güzel ahlakın en önemli göstergesi de fedakârlık ve cömertliktir. Güzel dinimiz tüm insanlığın maddi-manevi dertlerine çare olsun diye gönderilmiştir. İslam’ın geldiği ilk günden itibaren fakirler, köleler, mülteciler, dullar, acizler ve hastalar dinlerine ve renklerine bakılmaksızın İslam toplumlarında daima kayrılmış, her tür yardıma layık görülmüştür. Altta kalanın canı çıksın, gemisini kurtaran kaptan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın gibi bencil hayat felsefeleri İslam’ın yabancı olduğu batıl anlayışlardır. Dinimizde asıl olan, imkânları toplum ile paylaşmak, hatta mallarımızın iyisini infak etmektir. Yüce Rabbimiz kitabında “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) infak etmedikçe, gerçek iyiliğe asla erişemezsiniz.” (Âl-i İmrân, 92) buyurmuş, Peygamber Efendimiz (sav) de: “Komşusu aç iken tok uyuyan bizden değildir” diyerek bizleri birbirimizden sorumlu tutmuştur.

İçinde bulunduğumuz Ramazan ayı ve akabinde bayram günleri her daim cömert olan müminlerin daha da cömertleştiği bir zaman dilimidir. İmam Rabbani’nin de ifade ettiği gibi bu ayda yapılan infaklara diğer aylara nispetle kat kat fazla ecirler verilmektedir. Normal zamandaki farz ve nafile ibadetlerin kıymeti hakkında İmam şöyle der: “Zekât niyetiyle verilen bir dirhem, sadaka niyetine verilen binlerce altından daha değerlidir. Zira biri farz, diğeri nafiledir. Farz ibadetlerin yanında nafile ibadetlerin hiçbir değeri yoktur.” (Mektubat, III. 17. Mektup)

Ne var ki İmam Rabbani mübarek Ramazan ayının infaklara farklı bir boyut kazandırdığını düşünür ve şöyle der: “Bilinmelidir ki, Ramazan ayı çok kıymetli bir aydır. Namaz, oruç, zikir, sadaka ve benzeri bu ayda eda edilen her türlü nafile ibadetler diğer aylarda eda edilen farz ibadetlere denktir. Bu ayda farzı eda eden kimse diğer aylarda yetmiş farz eda etmiş gibi olur. Ramazan ayında oruçlu bir kimseye iftar veren kişinin günahları affolunur ve cehennemden azad edilir.” (Mektubat, c.1, 45. Mektup)

Görüldüğü üzere normal zamanlarda nafile ibadetler asla farz ibadetler seviyesine ulaşamaz iken Ramazan ayında nafile sadakalara bile zekât sevabı verilir. Yakın zamanda ülkemizde meydana gelen tahrip gücü yüksek depreme binaen bu sene Ramazan ayını bir infak seferberliğine dönüştürmemiz çok yerinde olacaktır. Yüce Rabbimizin Ramazan ayına mahsus kıldığı büyük mükâfatları elde etmek için depremzede kardeşlerimize el uzatmak, onların hayatlarına tekrar dönebilmelerine yardımcı olmak, sıcak bir yuvaya kavuşmalarına katkıda bulunmak için seferber olalım. Böyle yaparak İslam’ın insanlığın hasretle aradığı hak din olduğunu tüm dünyaya gösterelim.

ZENGİN ÜLKELERDE NEDEN FAKİR VAR?

İlginçtir ki bugün aşırı zengin batı ülkelerinde binlerce insan evsiz olarak yaşamaktadır. Tüm dünyanın kaynaklarını sömüren Amerika’da yaklaşık iki milyon evsiz insan hayatını sokaklarda sürdürmektedir, Avrupa’da ise bu sayı yedi yüz bin civarındadır. Çünkü dindarlığını kaybetmiş batı insanı bencilliği, nefsaniyeti din haline getirmiştir. Bunun aksine İslam’ın hâkim olduğu ülkelerde ise yakın tarihe kadar evsizlik diye bir problem yaşanmamıştır, zira Müslümanlar darda kalan akrabasına, komşusuna, dindaşlarına hep yardım edegelmiştir. Yardım etmek, dertlere ortak olmak Müslümanın olmazsa olmaz hayat tarzıdır. Mevlana hazretleri bu cömertliğin sebebini şöyle açıklar:

“Irmak kıyısında oturup da suyu esirgeyen, ırmağı göremeyen kör bir kişidir. Hz. Peygamber buyurdu ki: ‘Kıyamet gününde verilecek karşılığı iyiden iyiye bilen; Bir verdiğine karşılık on verileceğine inanan, her zaman cömertliğini türlü şekilde artırır durur. Bu yüzdendir ki, cömertlik ümit ve neşe getirir. Ve verdiği şeylerin kaybolduğu korkusunu insandan giderir.’ Cimrilik ise Peygamberimizin müjdelediği mükâfatları görememektir. Çünkü hiç kimse karşılığı olmadıkça bir şey vermez. Demek ki cömertlik gözden geliyor, elden değil, iş gören gözdür, görüştür. Bu sebeple gözü görenden başkası cimrilikten kurtulamaz.” (Mesnevi, C. II, ss. 894-900)

Üzerimizdeki tüm nimetlerin Allah’ın ihsanı olduğunu ve Hakkın verdiği nimetlerin dünya durdukça kesilmeyeceğini bilen ve gören bir Müslüman asla pintilik yapamaz. İnsanların ihtiyacı çok diye de kendisinin beğenmediği eşyaları depremzedelere vermeye kalkışmaz, zira böyle bir tutum şu ilahi ferman ile yasaklanmıştır: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz âdi şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur.” (Bakara, 267)

Bugün hem depremzedeler hem de depremden zarar görmeyenler imtihan olmaktadır. Depremde mallarını ve sevdiklerini kaybedenler sabırla, ümitle Rablerine kulluğa devam etmelidir. Yüce Rabbimiz olaylar karşısında mağlup olmamamız için bu dünyada her tür sıkıntıya hazır bir şekilde yaşamamızı bizlere emir buyurmuştur: “And olsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” (Bakara, 155)

GERÇEK RAHATLIK AHİRETTE

Gerçek rahat ahirette olacaktır, bu dünyada imtihansız yaşamak mümkün değildir. İşte son zamanlarda sıkça görmeye başladığımız sel, deprem gibi doğal afetler bu imtihanların bir tezahürüdür. Bu zorluklar daha önceki kavimler için bir bela iken Ümmet-i Muhammed’in şehitliğine birer vesiledir. Zira Peygamber (s.a.s.) Efendimiz yıkıntı altında kalarak vefat edenleri, suda boğulanları şehitlik ile müjdelemiştir. Bu durumda büyük kayıplar karşısında bize düşen ayette geçtiği üzere: “Şüphesiz ki biz Allah’a aitiz/Allah’tan geldik ve hiç şüphesiz yine O’na döneceğiz.” (Bakara, 156) demektir. Bu ayeti inanarak okuyanlar sevdikleri ile yakın bir zamanda Hak katında buluşacakları için kendilerini teselli edebileceklerdir, zira bu dünyada ortalama bir insan hayatı kozmik saatle 9 saniye kadardır. Bizim bitmez tükenmez gibi gördüğümüz hayatımız aslında bu kadar kısadır.

DEPREMZEDELERİN İMTİHANI

Depremzedelerin imtihanı sabır ve rıza hususunda iken bu afetten madden zarar görmeyenlerin imtihanı tüm imkânlarını kardeşleri için seferber etmededir. Unutulmamalıdır ki bugün onların başına gelen felaket yarın bizim de başımıza gelebilir. Nitekim dün de bu tür musibetler savaş mağduru Suriyeli kardeşlerimizin başına gelmişti. Yüce Rabbimizden niyazımız bu tür olaylar karşısında ibret almayı ve günahları terk etmeyi hepimize nasip eylemesidir. Allah Teâla yaptığımız infak ve yardımlar ile bayramı tüm müminlerin maddi manevi huzura kavuştuğu gerçek bayram eylesin. Âmin.