Beni Abs kabilesinden olan Huzeyfe bin Yeman ihtiyar babasıyla Medine'ye gelerek Müslüman olmuştur. O tarihten sonra Resulullah'tan (s.a.v.) hiç ayrılmamış ve mahrem-i esrarı olmuştur.
EFENDİMİZİN SIRDAŞI
O keskin bir zekaya ve kuvvetli bir zihnî kavrayışa sahipti. Hadiseler karşısında soğukkanlı davranıp süratle fikir üreterek meseleleri çözerdi Çok ketumdu. Hiç kimseye sırrından bir şey sızdırmazdı. Onun pratik zeka, kabiliyet ve tecrübesini, cesaret ve kahramanlığını Hendek savaşında görmekteyiz. Bizzat kendisi şöyle anlatıyor.
"Müşrik ordusu üst tarafımızda, Kureyza Yahudileri de alt tarafımızda idi Resulullah (s.a.v.) gece kalkıp yanıma geldi? Bizler şiddetli soğuktan, açlıktan ve gecenin dehşetinden olduğumuz yerde bez parçalarına bürünerek bekleşiyorduk. O gece hayatımda böylesine bir karanlık ve şiddetli rüzgar görmemiştim. Parmak uçlarımızı göremeyecek kadar zifiri karanlık vardı. Rüzgar da gök gürler gibi çok şiddetli esmekteydi. Resulullah (s.a.v.) o gece müşriklerin durumunu kontrol edip haber getirmek üzere beni vazifelendirdi. Dışarı çıktım ama hem korkuyor hem de soğuktan üşüyordum Resulullah (s.a.v.) beni uğurlarken "Allahım! bunu önünden arkasından, sağından, solundan üstünden ve altından koru!" diye dua buyurdu. O an içimdeki korku çekip alındı. Vücudumdan üşüme hissi kaldırıldı. Biraz sonra "Huzeyfe bana gelinceye kadar hiçbir şey yapma, ok ve taş atma. Mızrak ve kılıç vurma." buyurdu
Gece karanlığında müşrik ordusu içine sızdım. Aralarına girip oturdum. Az sonra Ebu Süfyan ayağa kalkıp "Ey Kureyş topluluğu herkes yanındaki arkadaşının kim olduğuna dikkat etsin, size bir şey söyleyeceğim" dedi. Ben hemen sağımdakinin solumdakinin elini tutup: "Sen kimsin?" diye sorarak onların beni tanımalarına fırsat vermedim. Ebü Süfyan sözüne devamla "Ey Kureyş topluluğu! Gördüğünüz gibi şiddetli fırtına her şeyimizi alt üst etti. Atlar, develer kırılmaya, ölmeye başladı. Hemen göç edip burayı terkedin işte ben gidiyorum diyerek devesine bindi." Müşrik ordusu perişan bir halde toplanıp Mekke'ye hareket etti. Rüzgardan üzerlerine yağan taş ve çakıl sesini işitiyordum. Eğer Resulullah (s.a.v.) bana dönünceye kadar hiçbir şey yapma diye emretmeseydi onu bir ok île öldürürdüm. Döndüm Resulullah'a (s.a.v.) geldim. Resulullah (s.a.v.) bu haberleri dinlerken gülümsüyordu. Son derece memnun olduğu yüzlerinden anlaşılıyor ve Allah'a hamdediyordu.