Diğer bir âyette yetimi himaye eden kimselere, “Zengin olan (veli), iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da (ihtiyaç ve emeğine) uygun olarak yesin.”
7 uyarısı yapılarak hâli vakti yerinde olan velîlerin yetimlerin malına göz dikmemeleri gerektiği, iffetli olmanın bunu gerektirdiği belirtilmiştir.
Dolayısıyla kişinin mal mülk konularında ölçülü ve kanaatkâr olması, muhtaç durumda olsa bile insanlardan istemekten ve haksız kazançtan sakınması iffetin kapsamına girer. İffetli olmanın diğer bir gereği namusu korumaktır. Allah Teâlâ evlenme imkânı bulamayanların evleninceye kadar iffetli olmalarını isterken
8 bu hususu vurgulamış, yaşlı kadınların tesettür konusunda daha rahat davranabileceklerini ifade ettikten sonra, iffetli davranmalarının daha hayırlı olacağını söyleyerek
9 tesettüre riayet etmeyi iffet kapsamında zikretmiştir. Allah Resûlü de evli olup da iffetini muhafaza eden kişinin cenneti hak edenlerden olduğunu ifade etmiş,
10 iffeti için evlenmeye gayret edenleri ise şöyle müjdelemiştir:“Üç gruba Allah"ın yardım etmesi haktır: Allah yolunda cihad eden kişiye, (hürriyetini kazanmak için belirlenmiş parayı) ödemeye çalışan köleye, iffetli olabilmek için evlenene.”
11 Nefsine Hakim Ol! Nefsine hâkim olmak iffetin bir diğer boyutudur. Bir gün Übey b. Kâ"b mescitte bir adamın yakasına yapışmış, borcunu istiyordu. Bu sırada mescide giren Allah Resûlü, namazını kılıp ihtiyacını giderdikten sonra geri geldiğinde Übey"in hâlâ aynı vaziyette olduğunu görünce şöyle dedi: “Hakkını talep eden kişi bunu tam olarak alsa da alamasa da iffetli/afif bir şekilde istesin.”
12 Resûlullah"ın sözlerini duyan Übey"in kafası karışmıştı. Onun yanına gelerek, “İffet nedir?” diye sordu. Resûl-i Ekrem de ona şöyle cevap verdi: “Ona (kardeşine) hakaret etmeden, onu zorlamadan, ona çirkin söz söylemeden ve ona eziyet etmeden istemektir!”
13 Dolayısıyla Allah Resûlü, hakkını arayan kişinin iffetli olmasını isterken onun edep sınırlarını aşmaması gerektiğine dikkat çekmiştir. Böylece ölçülü davranma ve nefsi her durumda aşırılıklardan koruyabilmenin iffete uygun olduğunu beyan etmiştir. Müminlerin ölen kimselerin cesetlerini parçalama gibi aşırılıklardan uzak olup, savaşırken dahi iffetli olduklarını belirtmiştir
14 Âyet ve hadislerden anlaşılacağı üzere; başkalarına el açmaktan hayâ etmek, maddî konularda kanaatkâr davranarak hakkı olmayana tamah etmemek, namusu korumak, nefsine yenik düşmemek iffetli olmanın gereklerindendir. Dinimiz İslâm, iffeti müminin karakterine yerleştirmek ister. Zira kıskançlığa ve bencil tutkulara meyilli olan nefis,
15 iffet erdemiyle bezendiğinde, akıl ve dinin hoş görmediği şeyleri yapmaktan hayâ eder, kötülüğü ve çirkinliği kendine yakıştıramadığı için bu tür hoş olmayan durumlardan kendini uzak tutar ve saflığını korumaya gayret eder. Dolayısıyla müminin insanlar arasındaki saygınlığını ifade eden iffet, kişinin kendine duyduğu saygıyı da temsil eder. Nefsin En Üstün Melekelerle Donanmış Hâli “Nefsin en üstün melekelerle donanmış hâli”ni ifade eden “mürüvvet”e erişmenin temel şartlarından biri olarak iffet, dinin yetiştirmek istediği kâmil insanın vazgeçilmez bir vasfını oluşturur. Zulümden sakınmak
16 dolayısıyla hakkı gözetmek; elini, dilini, gözünü, ırz ve namusunu koruyup
17 zinaya yaklaşmamak,18 taşkınlığı terk edip mutedil olmak,
19 nefsine hâkim olmak,
20 sabrederek öfkesini kontrol etmek
21 gibi dinin üzerinde önemle durduğu pek çok emir ve yasak, kişiye “iffet” erdemini kazandırmaya yöneliktir. İlâhî kelâmda, çirkin sözler ve fiiller için kullanılan “fahşâ”,22 “fâhişe”
23 ve çoğulu “fevâhiş”
24 kelimeleri, daha genel olarak başta zina olmak üzere edep, hayâ ve iffete aykırı her türlü söz ve davranışı ifade etmekte olup bu bağlamda her türlü hayâsızlık, edep ve iffete aykırı söz ve davranışlar Kur"ân-ı Kerîm"de yasaklanır.
25 Diğer taraftan hayâ, iffet ve edepli olmak ise ısrarla teşvik edilmiştir. Allah Teâlâ, inanan erkeklerden ve kadınlardan gözlerini haramdan sakınmalarını ve iffetli olmalarını istemiş,
26 kulak, göz ve kalbin dahi fiillerinden sorumlu tutulacağını haber vermiştir.
27 Kötülüğün açığına da gizlisine de yaklaşmamayı tavsiye etmiş,
28 nefsini kötülüklerden arındıranların kurtuluşa ereceğini bildirmiş,
29 müminlerin, ufak tefek kusurlar işleseler de büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınan kimseler olduğunu ifade etmiştir.
30 Hz. Peygamber de kötü huylu küfürbaz kimseleri cehennemlikler arasında zikretmiş,
31 diline ve cinsel arzularına hâkim olan kişinin cenneti hak edeceğini söylemiştir.
32 “Zinakâr, zina ederken mümin olarak zina etmez. Hırsız, çalarken mümin olarak çalmaz. Sarhoş da şarabı içerken, mümin olarak içmez.”
33 sözüyle Allah Resûlü, bu tür iffete aykırı davranışların mümine yaraşmayacağına dikkatleri çekerek iffetin imandan olduğunu vurgulamıştır.
34 İmanla olan sıkı ilişkisi sebebiyle iffet, başlangıçtan itibaren, inanç esasları ve diğer bazı ibadetlerle birlikte İslâm"ın temel prensipleri arasında yer alan çok önemli ahlâkî bir meziyet olmuştur. Nitekim İslâmiyet"in ilk yıllarında Habeşistan"a göç eden müminlerden Ca"fer b. Ebû Tâlib, kral Necâşî"ye Allah Resûlü"nü tanıtırken onun iffetli bir kişiliğe sahip olduğunu, haramlardan ve her türlü çirkinlikten kaçınmayı, iffetli kadınlara iftira etmeyi yasakladığını vurgulamıştır.
35 Hicretin altıncı yılında, Mekke"nin önde gelen müşriklerinden Ebû Süfyân"ın, İslâm"ı tanıtırken öncelikli olarak kullandığı ifadeler de, inanmayanların zihninde dahi iffetin Müslümanlığın temel şartlarından biri olduğunu ortaya koymaktadır. Allah Resûlü"nün İslâm"a davet mektubunu alan Bizans kralı Heraklius, ticaret yapmak üzere Şam"a gelen Ebû Süfyân"dan, kendi kavminden olan bu kişi ve getirdiği din hakkında bilgi istemiştir. Ebû Süfyân, Hz. Muhammed"in üstün ahlâkıyla bilinen biri olduğunu kaydettikten sonra, “O bize namaz kılmayı, zekât vermeyi, akraba ile ilgilenmeyi ve iffetli olmayı emrediyor.” demiştir.