Yüce Allah kullarını dünyaya imtihan için göndermiş, imtihan etmek için gönderdiği alemde başıboş bırakmamış ve peygamberler aracılığıyla onlara yol göstermiştir. Yüce Allah ; Kendisine inanan bir kişinin sahip olmasını istediği güzel vasılları Kerim Kitabında zikretmektedir. Bir insanın Kur’an’da bahsedilen tüm vasıfları kendi başına anlaması, onlarla bezenmesi, onların hudutlarını belirlemesi neredeyse imkansızdır. Bu konuda Yüce Allah’ın rahmetinin bir cilvesi olarak Üsve-i hasene (en güzel rol model) Hz. Peygamberin örnekliği imdadımıza yetişmektedir. Hz. Muhammed bir mümin için hemen her yönüyle örnek teşkil etmektedir. Özellikle O’nun ahlakı Kur'ân-ı Kerim’de övülmüş ve örnek şahsiyet olduğu beyan edilmiştir. Mümin bir kişi için elbette ki en güzel rehber Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dir. Belki şunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki ahlakımız, yaşantımız, tavır ve davranışlarımız O’nunkine (Peygamber Efendimiz) benzediği oranda iyi bir insan, kamil bir Mü’min, iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir dost, iyi bir komşu olabiliriz….
“Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” ( Kalem 68/4)
“Andolsun, Allah’ın Resülünde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır” (Ahzâb 33/21)
Olgun mümin olabilmenin yolu, ona tabi olmaktan geçer.
Olgun müminde bulunması gereken özellikler farklı surelerde değişik şekillerde dile getirilmiştir. Mesela, Âl-i İmrân suresinin 134-135. ayetlerinde olgun müminlerin özellikleri şöyle beyan edilmiştir:
“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.”
Olgun mümin olmayı belirleyecek unsur, genelde içinde bulunulan şartlara ve toplumun ihtiyaçlarına göre şekillenmektedi
Olgun müminin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
1. Namazı huşu ile kılmak
Tabi ki Mümin dediğimizde; sağlam ve sahih bir imana sahip olan bir şahsiyetten bahsederiz. Her şeyin temeli imanla başlar. Namaz, belirli şartları taşıyan müminin yerine getirmekle yükümlü olduğu ibadetlerin başında gelmektedir. Mü’min günde beş vakit namaz kılmak zorundadır. Namazı huşu ile kılmak; farz, vacip, sünnet ve âdabına uyarak, Allah'ı görüyormuş gibi ihlasla kılmak şeklinde yorumlanabilir. Namazın huşu ile kılınması Kur'ân'da şöyle ifade edilmektedir: “Müminler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.Onlar ki, namazlarında (huşu) derin saygı içindedirler”
2. Allah yolunda infak etmek.
Allah’ın kendilerine lutfettiği nimetleri, toplumda bu nimetlere muhtaç insanlarla paylaşabilmeleri olgun müminlerin özelliklerinden biridir.
Toplum, bütün uzuvları ile bir bedene benzer. Uzuvlar nasıl bir bedeni oluşturuyor ve bütünlük arz ediyorsa bunun gibi toplum da zengini, fakiri, alimi ve cahili ile bir bütündür. Bu açıdan bakıldığında Allah, toplumu teşkil eden her ferde diğer fertlerin yararına sunulduğunda faydalanabileceği türden nimetler vermiş, kimini zengin, kimini fakir, kimini sanatkâr, kimi tüccar yapmıştır.
İnfak, insanın sahip olduğu nimetlerden belli bir kısmını toplumda muhtaç kimselere sunması, arz etmesidir. İnfak dinimizde çok önemli bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma şeklidir. Kur'ân-ı Kerim’de en çok yer alan kavramlardan biri infaktır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“...Hayır olarak verdiğiniz ne varsa, karşılığı size tam olarak verilir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız" (Bakara 2/272)
“Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarf edenler var ya, onların mükafatları Allah katındadır. Onlara korku yoktur, üzüntü de çekmezler” (Bakara 2/274).
Bu ve benzeri bir çok âyette yüce Allah, infakı teşvik etmektedir.
Peygamberimiz (a.s) bizzat kendisi muhtaçlara yardım elini uzatarak müminlere her konuda olduğu gibi infak konusunda da örnek olmuştur.
“Her Allah’ın günü iki melek iner. Bunlardan biri: Allah’ım! Malını verene yenisini ver! diye duâ eder. Diğeri de: Allah’ım! Cimrilik edenin malını yok et! diye bedduâ eder”
İslâm, dînen zengin sayılanları, zekat vermekle yükümlü tutmuştur.
3.Sabırlı olmak.
Kur'ân'da ısrarla müminlerin sabırlı olmaları emredilmektedir. Çünkü sabır, başarının temel taşıdır. Sabır, olaylar karşısında yılmamak, ibadet ve çalışmaya yılmadan devam edebilmek, tahammülü güç ve katlanması zor olaylar karşısında sebat göstermektir.
Sabredilmesi gereken hususları beş maddede toplamak mümkündür:
a) İmanı son nefese kadar korumada sabır,
b) İbadet ve itâatlere sabır,
c) İsyan ve günaha düşmeme konusunda sabır,
d) Musibetlere karşı tahammüllü olmada sabır,
e) Zaman isteyen işlerde yılgınlık göstermeme konusunda sabır.
Allah insanı çeşitli musibetlerle imtihan eder. Bu imtihanda başarı ancak sabırla mümkündür. Sabreden, ilâhî mükafat ile müjdelenmeyi hak eder:
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele” (Bakara 2/155)
Sabretmeden elde edilebilecek hiçbir meziyet yoktur. Sabırlı olma farklı isim ve kelimelerle ifade edilmiştir. Mesela cihatta, zorluk, meşakkat ve sıkıntılar karşısında sabretmek" şecaat" kelimesiyle, şehevi arzular karşısında sabır ve metanet "iffet" kelimesiyle ifade edilmiştir.
Sabır kolay bir iş değildir. Bu yüzden Allah sabredenlere hesapsız derecede mükafat vereceğini bildirmektedir.
“... Sabredenlere mükafatları elbette hesapsız olarak verilecektir” ( Zümer 39/10).
4. Hilim sahibi olmak.
Hilm, olaylar karşısında aceleci davranmamak ve teenni ile hareket etmek demektir. "Hilm" akıl ve kültür ile kazanılan, sosyal ilişkilerde sabırlı, hoşgörülü, bağışlayıcı, uzlaşmacı ve medenî davranışlar sergilemeyi sağlayan ahlakî bir olgudur. Peygamberimiz ( a.s) bir sahabiyi överken,
“Sende Allah’ın sevdiği iki haslet vardır; bunlardan biri hilim, diğeri de teennîdir.” buyurmuştur.
Yüce Dinimiz İslam’da hilim ile davranmanın kişiyi güzel sonuçlara ulaştıracağı ifade edilmektedir:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir” (Fussılet 41/34)
5. Öfkeye hakim olmak
Öfkeye hakim olabilmek müminin önemli bir ahlâkî niteliğidir. Toplumsal hayata baktığımızda, bir anlık öfkeyle nice hayatların söndüğünü, yuvaların yıkıldığını, kalplerin kırıldığını görürüz. Peygamber efendimiz,
“Yiğit dediğin, güreşte rakibini yenen kimse değildir; asıl yiğit hiddet anında öfkesine hakim olan adamdır ifadesiyle, gerçek güçlü kimsenin, karşılaştığı problem ve beklenmedik davranışlara, sekinet ve sabırla göğüs geren kimse olduğunu bildirmektedir.
Al-i İmrân suresinin 133. âyetinde cennetin muttakîler için hazırlandığı bildirilmekte, 134. âyette muttakî insanların özellikleri zikredilmektedir. Bu özelliklerden biri muttakilerin öfkelerine hakim olup insanların kusurlarını bağışlamalarıdır.
6. Ahde vefa
Ahde vefa, verilen sözü tutmak, yapılan sözleşmeye uymaktır. Mümin hem Allah'a hem de insanlara verdiği söze riayet eder.
Yüce Allah Müminun suresinin ilk dokuz âyetinde kurtuluşa eren müminlerin niteliklerini bildirmektedir. Bu niteliklerden biri de onların emanetlere ve verdikleri sözlere riayet etmeleridir.
Ahde vefa, insanı yücelten meziyetlerden biridir. Toplumda güvenin oluşması ve insanların birbirine güvenerek çeşitli teşebbüslerde bulunabilmeleri, borç ve yükümlülük altına girebilmeleri ve böylece iktisadî canlılığın sağlanması insanlar arasında ahde vefa şuurunun gelişmesi ve yerleşmesine bağlıdır. Dinimiz diğer ahlakî meziyetlerin yanında buna da gereken önemi vermiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
“Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a karşı verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah’ı kendinize kefil kılarak pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı bilir" (Nahl16/91).
“ ... Verdiğiniz sözü yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur” (İsra 17/34)
7. Affedici olmak
Yüce Yaratıcının, Kur'ân’da en çok zikredilen sıfatlarından birisi de affedici oluşudur. Rahmani bir sıfat olan affetme, olgun müminlerin de niteliği olarak zikredilmiştir. Kur'ân-ı Kerim’de, Hz. Peygamber’in şahsında bütün mü’minlere,
“Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir” (Araf 7/199) buyurulmaktadır.
Al-i İmrân suresinin 134. âyetinde muttekî insanların özelliklerinden biri olarak onların insanları affettiği bildirilmektedir.
8. Güvenilir olmak.
Müminlerin en önemli özelliklerinden biri de güvenilir olmasıdır. Peygamberimizin yaşadığı toplumda en belirgin özeliği "el-emîn" oluşu idi. Yaşadığı toplum onu adından daha çok bu unvanıyla anardı. Peygamber olarak görevlendirilip insanları Allah'ı tanımaya ve yalnız O'na ibadet etmeye çağırınca Mekke müşrikleri ona düşman oldular ve düşmanlıkları, onları peygamberin hayatını ortadan kaldırmaya cürete kadar sevk etti. Buna rağmen birbirlerinden çok ona güveniyor, kıymetli eşyasını, altın ve mücevherlerini ona emaneten bırakıyorlardı. Mekke'den Medine'ye hicret ettiği gece yanındaki emanetlerin sahiplerine verilmesi için Hz. Ali'yi bu sebeple yatağında bırakmıştı. Peygamberimizin bu davranışı, onun emanete ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Esasen o, halkın güvenini kazanmamış olsaydı insanlar kısa sürede inançlarını, âdet ve geleneklerini bırakarak onun etrafında toplanırlar mıydı?
Kur'ân-ı Kerim'de müminin özellikleri sayılırken emanete riayet etmeye de yer verilmiştir.
"O müminler ki, emanetlerine ve ahitlerine riâyet ederler" (Mü’minûn 23/8) Emanete hıyaneti Peygamberimiz nifak belirtisi saymıştır.
“Dört haslet vardır; kimde bu hasletler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde de bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir haslet var demektir: Emanet edilince hıyanet eder, konuşunca yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, husumet edince haddi aşar."
Peygamberlerde bulunması gerekli beş nitelikten biri emanet olduğu gibi olgun müminin özelliklerinden biri de emin olmalarıdır.
9.Faydasız işlerden, boş sözlerden uzak durmak.
Müminûn suresinde olgun müminlerin vasıfları sayılırken;
"Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler” buyurulmaktadır.
Ayette geçen "lağv" kelimesi dünya ve âhirette faydası olmayan boş ve anlamsız söz, fiil ve davranışlardır. Müminlerin bundan uzak durması gerekir.
10. Merhametli olmak.
Mümin merhametli insandır. Allah insanların merhametli olmalarını ve birbirlerine merhamet tavsiye etmelerini istemektedir:
“Sonra da iman edenlerden olup birbirine sabrı tavsiye edenlerden, birbirine merhameti tavsiye edenlerden olanlar var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna erenlerdir. (Amel defteri sağdan verilecek kimselerdir)” (Beled 90/ 17-18).
Allah’ın bir insana merhameti, onun diğer insanlara merhametine bağlıdır:
"Allah, insanlara merhamet etmeyene rahmette bulunmaz"
َ Sahabeden Akra’ b. Hâbis, Peygamberimiz (s.a.s.)’i (torunu) Hasan’ı öperken görmüş ve ‘benim on çocuğum var, onlardan hiçbirini öpmedim’ demiştir. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.),
“Merhamet etmeyene merhamet edilmez” demiştir.
11. Emr i bi’l-Ma’ruf ve Nehy-i Ani’-l Münker yapmak
"Ma’ruf", İslam'a ve aklı selime uygun olan her şey maruftur. "Münker" ise İslam ve aklı selime uygun olmayan her türlü kötü söz, fiil ve davranışlardır. Marufu emretme ve münkeri men etme, iyiliklerin yayılması, kötülüklerin yok edilmesi için çalışmak müminin temel görevidir. Yüce Allah,
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar marufu emreder, münkeri men ederler, namazları kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Peygamberine itaat ederler. İşte bunlara Allah rahmet edecektir” (Tevbe 9/71).
12. Günahlarda ısrar etmemek
Nefis sahibi olan ve şeytanın düşmanlığına maruz kalan insan günah işleyebilir. Önemli olan hiç günah işlememek değil günah işlediğinin farkına varıp bu günahtan vazgeçebilmek ve günahına tövbe edip Allah'a yönelebilmektir.
Yüce Allah birçok âyette tövbe edilmesini emretmektedir:
“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin” (Tahrim 66/8).
Bir günah işleyince hemen Allah'ı hatırlayıp tövbe etmek muttakî müminin özelliğidir (Al-i İmran, 3/135) Peygamberimiz (a.s.),
“Ey insanlar! Allah’a tevbe edip ondan af dileyin. Zira ben günde yüz defa tövbe ederim” buyurmuştur.
Sonuç
Tabi ki Kamil Müminin sahip olması gereken vasıflar yukarda anlatmaya çalıştıklarımızdan ibaret değildir.. Hiç şüphesiz ki Kur'ân ve hadislerde bunların dışında da pek çok özelliği vardır. Mümin, imandan sonra Allah ve Peygamberine itaat eden, Kur'ân ve Sünnette yer alan emir ve yasaklara, öğüt ve tavsiyelere uyan insandır. Mümin ne kadar Kur'ân ve Sünnette uygun hareket edebilirse o nispette kâmil mümin olur. Ne kadar günah işlerse kemal ve takvasını o kadar yitirmiş olur. Yüce Allah bizleri güzel hasletleri kendisinde bulunduran kullarından eylesin. Rabbim bizleri hayatlarının merkezine Yüce Allah’ın rızasını koyanlardan eylesin. Bizleri ihlas ve samimiyet sahibi kullarının zümresine dahil etsin. Müslüman olmakla şereflendirdiği gibi İslam’ın hayat veren prensiplerine uygun yaşamayı ve emaneti Müslüman olarak teslim etmeyi nasip eylesin. Bizi Kamil İman Sahibi Kullarından eylesi! Amin. Selam ve Muhabbetle